Harun Karadeniz otuz üç yaşında aramızdan ayrıldı. Ölümü eceliyle olmadı kuşkusuz. 1971’de hapishanedeyken, kanser olduğunu öğrendi ama tedavisine izin verilmedi. Bilakis ölmesini beklediler. Yargılandığı bir davadan tahliye edildi, kısa bir süre sonra tekrar tutuklandı. 1973’ün sonunda, yurtdışında tedavi görmesi için yurt dışına çıkışına izin verildi. Ama kanser ilerlemişti. Tedavi için kolu kesilmek zorunda kalınmasına rağmen kötü sonuç değiştirilemedi. Türkiye’ye dönüş yaptı. 15 Ağustos 1975’te hayata gözlerini kapattı.
1942 yılında Giresun Alucra’lı muhafazakar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Harun Karadeniz, 1962’de girdiği İTÜ İnşaat Fakültesi’de sosyalist fikirle tanıştı. “1965’e kadar daha çok ilerici-gerici gençlik biçimindeki ayrım, 1965’ten sonra yavaş yavaş solcu, gerici ve giderek sağcı solcu biçimini alıyordu” diye özetlediği gençlik hareketinde kendisi de sosyalist görüşleri ile öne çıkar, gelişir, değişir. Öğrenci Derneği başkanlığı ve İTÜ Öğrenci Birliği başkanlığı yapar.
14-17 Mayıs 1968’deki 17 örgütün katıldığı “NATO’ya Hayır” haftası Harun’un başkanlık döneminin ilk çalışması olur. Taksim’de 8 metrelik NATO amblemi yakılır. Dönemin gençlik hareketinin önemli eylemlerinden olan 6. Filo eylemlerine katılır. Temmuz 1968’de 6. Filo protestoları nedeniyle İTÜ yurduna yapılan polis baskınında yakın arkadaşı Vedat Demircioğlu öldürülür. Harun Karadeniz, arkadaşının öldürülmesi ile ilgili protesto eylemlerini yürütür.
Dönemin en büyük öğrenci yürüyüşü olan “Özel okullar devletleştirilmelidir” yürüyüşünde yer aldı ve kampanyasında etkin rol oynadı. Eğitim sistemindeki reformları gerçekleştirmek için yapılan üniversite işgallerinden biri olan İTÜ’nün işgalinde öncü oldu.
Harun Karadeniz, diğer birçok 68’li gençlik önderinden farklı düşünceleri vardı. Gençlik hareketlerinin sınıf hareketinden bağımsız olamayacağını söylüyordu. “Gençliğin asıl görevi emekçi sınıflara bilinç götürmek ve kendiliğinden sınıf olan işçi sınıfının, kendi için sınıf olmasının sağlanması için çalışmaktır” diyen Harun Karadeniz, sosyalizmin işçi sınıfının öncülüğünde gerçekleşecek bir devrimle mümkün olduğunu savunuyordu. Karadeniz’e göre, bu mücadelede gençlik asli bir unsur değil, işçi sınıfın mücadelesinin bir parçası olmalıdır. İşçi sınıfının eğitimi üzerinde durduğu en temel konulardan biri olmuştur. Emekçinin Kitaplığı üst başlığı altında Kapitalsiz Kapitalistler, Eğitim Üretim İçindir, Devrimcinin Sözlüğü broşürler kaleme almıştır.
Ve bütün enerjisini de bu yönde harcamıştır. Kitlesel öğrenci hareketinin enerjisi ile işçi sınıfının örgütlenmesi için çalıştı. 4 Temmuz 1968 günü Derby fabrikası işgalindeki işçileri ziyaret eden İTÜ’lü öğrencilerin başında Harun Karadeniz vardı ve burada bir konuşma yapmıştı. 1968 Ağustosu’nda Öğrenci Örgütleri Dayanışma Kurulu’nu oluşturarak “I. TÖS Devrimci Eğitim Şûrası’na katılmıştı. 16 Şubat 1969 tarihli “Emperyalizm ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü” onunla başladı. Harun Karadeniz ardından Gerze Tütün Mitingi’ni gerçekleştirdi.
1969’dan sonra işçi sınıfı içinde çalışmalara hız veren Karadeniz, Kartal İşçi Birliği’ni örgütler, işçilerin hakları için mücadele eder.
Sendikacı Halit Erdem, Karadeniz’in 15-16 Haziran Direnişindeki rolüne dair şunları aktarıyor: “Mesela Harun Karadeniz’in bizzat örgütlediği Kartal İşçi Birliği’nin etkileri var. Kartal İşçi Birliği, gençlik ile işçi sınıfının buluştuğu bir yerdi. Karadeniz, bilindiği gibi, işçi sınıfına önem veren bir gençlik önderi idi. İşçi sınıfını fiili olarak dışlayan, herhangi bir temas kurmayan diğer gençlik örgütlerinden farklı olarak sınıf içinde örgütlenme yürütüyor. O anlamda KİB, en önemli kişileri, TEKEL’de çalışan, sonradan Soğanlı Belediyesi Başkanlığı yapacak olan Bahtiyar Kuru, Mehmet Mıhlacı gibi isimler –Mehmet Mıhlacı daha sonra DİSK’e geçip Gıda-İş’in başkanı olmuştur- TEKEL’in 5 bin işçisinin yürüyüşlere katılmasında çok büyük rolü olmuştur.”
Karadeniz, 1970’de ANT Sosyalist Dergi’nin yazı kurulunda yer aldı. 12 Mart Darbesi döneminde hem TKP hem de Dev-Genç davalarında yargılandı. Medyada “Entelektüeller Davası” diye lanse edilen, Nihat Sargın, Şadi Alkılıç, Doç. Çetin Özek, Ragıp Zarakolu, İlkay Demir ve Necmi Demir, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat ve Vedat Günyol’un da aralarında bulunduğu davada TKP’ye üye oldukları iddiasıyla 8 ile 15 yıl arası hapis istemiyle yargılandılar. 8 Kasım 1971’de tahliye edildi.
Harun Karadeniz, işçi sınıfın öncü rolüne, gençliğin özgürlük mücadelesi ile sınıf mücadelesinin bağına dair görüşleri ile bugünde devrimci mücadelede müstesna biri olarak ayrıcalığını koruyor.
“ölüm ilgilendirmiyor artık seni, cinayet ilgilendirmiyor / bir dağ yamacında, pınarlar kadar berrak bir şafakta / köylüler geçiyor zap suyu’ndan ve tanıyor seni / ölüm geçiyor atardamarlarından ve tanıyor seni / kuşların, ağaçların ve toprağın sesini dinliyorsun / ölüm ilgilendirmiyor artık seni, işkence ilgilendirmiyor
ışıklar içinde yüzün / yüreğinde tarifsiz bir telaş / sabah, vardiyasız bir dokuma tezgâhında / öğle, bir yürüyüştesin pankartlar afişlerle dalga dalga / akşam, nöbetini tutuyorsun bir grev çadırında onurun / rüzgâr tanıyor seni, bulut tanıyor / elini uzatıyorsun bir dağ yamacında, bir kolun kesik / bir mermi daha sürüyorsun ve basıyorsun tetiğe / bir dağ yamacında, yüreğinde tarifsiz bir telaş / ölüm de tükenmiş ölümsüzlük de, kolun kesik değil ama…”
Harun Karadeniz Düşünceleriyle Yaşıyor, Refik Durbaş
HABER MERKEZİ