■ Politika’dan Yorum
10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da düzenlenen Barış ve Demokrasi Mitingi’ne düzenlenen canlı bombalı saldırıda aralarında yayın grubumuzun kurucularından ve ilk sorumlu yazı işleri müdürümüz Kemal Tayfun Benol yoldaşımızın da olduğu 103 canımız katledildi.
Sözde “Barış Sürecini” sonlandırmak ve yeniden çatışma ortamını yaratmak için Suruç, Amed katliamlarından sonra düzenlenen Ankara Katliamı bugün de süren savaş ortamının başlangıcı oldu. Devlet barış istemiyor ve demokrasi yönünde herhangi bir gelişmeye izin vermek niyetinde değil! Bu katliamın verdiği en önemli mesaj budur.
Hepimiz yaşadık. Miting öncesi yürüyüş kollarında hiçbir güvenlik önlemi yoktu. Bırakınız yürüyüş kollarını Ankara il girişlerinde dahi herhangi bir kontrol olmadı. Ne zaman ki canlı bombalar patladı, güvenlik güçleri mantar gibi olay yerinde ortaya çıktı ve olay yerinde yerde yatan ölülerimize, yaralılarımıza kurşun sıkmaya başladı.
Duruşma sonuçsuz kaldı. Planlayanlar sis perdesinin arkasında gizlenirken maşa olarak kullanılan teröristler tek tek aklandı veya temizlendi. Ankara Katliamı da diğer katliamlar gibi bir dizi soru işareti içeriyor. Soruların yanıtlarını bizler biliyoruz ancak belgeleri ile ispat edemiyoruz. İçinde yaşadığımız diktatörlük koşulları ortadan kalktığında ve yine kendilerine figüranlık yapacak yeni iktidarlar değil, devletin yapısında köklü değişiklikler olduktan sonra Ankara Katliamı ve diğer tüm katliamların arka planı net olarak ortaya çıkacaktır. O zaman gerçek planlayıcılar asıl katiller olarak deşifre edilecek ve hak ettikleri cezaları alacaklardır.
Ankara Katliamı ile başlayan savaş süreci ülkede hiçbir sorunun çözümüne hizmet etmedi. Egemenler de amaçlarına ulaşamadılar. Bugüne kadar bu savaşın bir kazananı olmadı. Ama egemenler tarafından yok edilmek istenenler edilemediklerine ve haklı talepleri gündemden kalkmadığına göre objektif olarak yenik durumda olan devlet ve onun iktidarlarıdır. Düşününüz ki “koskoca” bir devlet kendileri tarafından birkaç yüz kişi olarak nitelenen bir kesimi yenemiyor, yok edemiyor. Bunun tek bir açıklaması var. Devletin karşı çıktığı istemler haklı istemlerdir ve sadece küçük bir grubun değil halkların ezici çoğunluğunun özlemi ve istemidir.
Bu istemler doğrultusunda mücadele sürüyor ve utkuya ulaşana kadar sürecektir. Utkuya ulaştığında ise Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledildiği katliamdan başlamak üzere tüm katliamların, hukuka aykırı tutsaklıkların, idamların, işkencelerin hesabı tek tek ortaya çıkarılacak ve hesabı sorulacaktır.