Türkiye Komünist Partisi Geçici Merkez Komitesi üyesi Kemal Kıran’ın vefatı komünist camiada derin bir üzüntü yarattı. Kıran’ın yakın yoldaşı ve eski hocası olan TKP MK eski Politbüro üyesi Veysi Sarısözen, onun anısına yazdığı metinde, Kıran’ın devrimci mücadelesine ve ilkelerine olan bağlılığına dikkat çekti.
Sarısözen’in yazısında, Kıran’ın 1980’lerden itibaren Almanya’daki göçmen işçi hareketinde üstlendiği roller ve Mercedes fabrikasında sendika bürokrasisini aşarak elde ettiği işçi temsilciliği görevi öne çıkarılıyor. Kıran’ın bedelli askerlik soygununa karşı düzenlediği kitlesel kampanya, TKP’nin gençler arasında büyümesine katkı sunan en önemli mücadelelerden biri olarak anılıyor.
Yazının tamamı şu şekilde:
KEMAL KIRAN’IN ANISINA
Veysi SARISÖZEN
TKP Geçici MK üyesi Kemal Kıran’ı kaybettik.
Ben onu genç bir komünist olarak 1980 yılında Almanya’ya geldiği günden beri yakından tanıma fırsatı buldum. Burada onun aziz hatırasını anarken, tanıdığım Kemal Kıran’ın müstesna kişiliği hakkındaki izlenimlerimi paylaşmayı bir borç biliyorum.
Kemal Kıran, hiçbir otorite karşısında sözünü esirgemeyen, doğru bulmadığı her karar ve eylemi en köşeli şekilde eleştiren, “dik başlı” bir komünistti. O dönemde böyle komünistlere ne yazık ki bir çoğumuz şüpheli gözlerle baktığımız için, Kemal Kıran’ı şahsen yakından tanımak istedim. Kısa zamanda gördüğüm şu oldu: Kemal Kıran güvenilir bir komünistti. Çünkü o, düşüncesini hiçbir şekilde saklamıyor, kariyerist güdülerle TKP yönetimine hoş görünme kaygısı taşımıyordu. Ama yaptığı sert eleştirilere rağmen TKP’nin en savaşkan üyesi olarak partisinin kararlarını hayata geçirmek için gecesini gündüzüne katarak çalışıyordu. Partiden hiçbir şey beklemiyor, partinin kendisinden beklediğinin çok üstünde neyi varsa veriyordu.
TKP MK onu Moskova’da Lenin Okuluna eğitim amacıyla gönderme kararı aldığında, Mercedes gibi dev bir tekelde, sendika bürokrasisine rağmen işçi temsilciliği seçimlerini kazanmıştı. Yaklaşık bir yıllık eğitime gönderme kararı kendisine bildirildiğinde, “mesleki kariyerini” bir an bile düşünmeden hiçe saydı ve kararın gereğini yerine getirdi. Sonraki yaşamını biliyorum. Mercedes firması başına bela olan bu işçi önderini fırsattan istifade yeniden işine iade etmedi. Verdiğimiz karar yanlıştı. Kıran’ı Alman, Türk, Kürt ve pek çok Avrupalı işçi kitlesinden ayırma sonucu vereceği belli olan bir “eğitim kararı” vermiştik. Kemal Kıran’ın Marksist-Leninist eğitimini sağlamıştık, ama binlerce Mercedes işçisini, onların devrimci eğitiminde rolü olan bir işçi liderinden mahrum bırakmıştık.
Kemal Kıran’ı adaşı Kemal Atakan’ın yönetiminde bulunan eylem komitesindeki çalışmaları sırasında da izledim. TKP’nin eylem komitesi o dönemde Türkiyeli gençlerin somut sorunları temelinde yoğun bir örgütlenme içindeydi. Türk devleti, tüm Avrupa’daki göçmen Türk ve Kürt kitlesini bir emekçi kitlesi olarak değil, sağılacak bir yaratık topluluğu olarak görüyor, onların alın terleriyle kazandıkları döviz cinsindeki paralarını yağmalamak için her yolu deniyordu. Bu yağmanın biri de askerlik çağına giren gençlere yapılan şantajdı. Gençler ya bir buçuk yıllık askerlik yapmaya mecbur edilecek ve çalıştıkları işi kaybedeceklerdi ya da fahiş miktarlarda para ödeyerek “bedelli askerliğe” razı olacaklardı. Başta Kemal Atakan ve Kemal Kıran olmak üzere genç komünistler bu soyguna karşı o güne kadar eşi görülmemiş kitlesellikte bir kampanya başlattılar. Ve sonunda soyguncu iktidarı dize getirdiler. Soygunu sınırlamayı başardılar. TKP’nin o dönemde gençlik kitlesi içinde büyümesi bu kampanyanın eseri oldu.
Komünistler, muhalif tüm örgütler her zaman kampanyalar örgütlemiştir. Ama Cumhuriyet tarihimiz, münferit eylemlerde, grev ve işgallerde elde edilen kazanımları saymazsak, devlete boyun eğdiren üç büyük kitlesel eylemden birisi işte bu eylemdi. Diğerlerini burada hatırlatmayı gerekli görüyorum. Bunlar TİP kurucularından DİSK Genel Başkanı Kemal Türklerin öncülüğünde 274-275 sayılı sınıf sendikalarını tasfiyeye yönelik yasaya karşı tarihi 15-16 Haziran eylemleridir. İktidar yasayı geri çekmek zorunda kalmıştır. İkincisi TKP’li komünistlerle birlikte yine DİSK Başkanı Kemal Türklerin öncülüğünde devletin kurmak istediği faşist Devlet Güvenlik Mahkemelerine karşı gerçekleşen siyasi Genel Grevdir. İşçi sınıfı DGM’yi “ezmiştir.” Bu mahkemeler ancak faşist 12 Eylül darbesiyle halkın başına bela edilmiştir.
Devrimciler büyük bedeller ödeyerek birçok kitlesel eylemlere girişmiş, çoğu amacına ulaşamamış, aralarından özellikle bu üç kitlesel eylem, devleti yurtdışında ve içinde geriletmeyi başarmıştır. Tarihin garip bir cilvesi bu üç başarılı kampanya “üç Kemal’in”, Kemal Türkler, Kemal Atakan ve Kemal Kıran’ın öncülüğünde gerçekleşmiştir.
Kemal Kıran TKP’yi likidasyona sürükleyen dönemde Sovyetler Birliği’nde yaşanan karşı-devrime ve TKP-TİP birliğinin bu karşı-devrimin etkileri altında yozlaşmasına karşı direnen komünistlerden biri oldu. Onunla bu dönemde sık sık tartıştığımı hatırlıyorum. Kemal Kıran beni, karşı olduğum halde neden likidatörlere karşı açık bir mücadeleye girmediğim için eleştiriyordu. Ben de ona “eskiler” arasında bir kavganın ülkedeki genç komünistler için hiçbir anlam taşımadığını anlatıyordum. Parti tarihinde yaşlı komünistlerin arasındaki kavgaların yıkıcı sonuçlarından söz ediyordum. Ama bu tartışmalarda Kıran, kıyısında doğduğu (ve ne yazık ki kendisi gibi işçi lideri olan kardeşi Akkuş’un sularına kapıldığı) Karadeniz gibi hırçındı. Her tartışmamızın sonunda iki kadim yoldaş gibi derin sohbetlere dalıyorduk. Bu sohbetlerimizin merkezinde PKK öncülüğündeki devrimci süreç yer alıyordu. Hrant’ın canına kıyanların, savaşta gerilla kulağı kesenlerin kahraman gibi karşılandığı Trabzon’un evladı Kemal Kıran PKK’nin savunucusu ve Kürt halkının sarsılmaz bir dostuydu; Marksist-Leninist ve Enternasyonalist bir komünistti, gençlikten olgunluğa TKP saflarında ayak attı ve likidasyona karşı ölünceye kadar TKP Geçici Merkez Komitesi’nde çalıştı.
Açık sözlü, ilkeli, davasına sadık, örgütçü, ajitatör bir komünisti kaybettik.
Ölüm tarihine lanet olsun, biz Kemal Kıran’ı her doğum gününde sevgiyle anacağız.
Yakından tanıdığım Kıran ailesinin üst üste yaşadığı acıları yüreğimde duyuyorum, hepsine, komünist yoldaşlarına, bütün dostlarına, Mercedes firmasında çalışan ve oradan emekli olan bütün işçi arkadaşlarına, bedelli askerlik kampanyasında onunla birlikte mücadele eden bütün “şimdi yaşlanmış gençlere” başsağlığı diliyorum.
9 Kasım 2024, Aachen
HABER MERKEZİ