Künye   Hakkımızda
27 Eylül 2025, Cumartesi
Politika Haber
  • GÜNDEM
  • EMEK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KADIN
  • GENÇLİK
Tüm Haberler
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Politika Haber
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Anasayfa Politika'dan Yorum

Ulusun Değil, Sınıfın Tarafındayız

9 Ağustos 2025
Ulusun Değil, Sınıfın Tarafındayız
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsApp'ta Paylaş

■ Politika’dan Yorum

Cumhuriyet savunusunu sınıf mücadelesinin önüne koymak, Marksizm değil devletçiliktir.

Son birkaç gündür mecliste kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik, Özgürlük” komisyonuna bir kısım milliyetçi, ulusalcı ve sosyalist çevre ve yapılardan cumhuriyetin kuruluş kodları ve Lozan üzerinden eleştiriler var. Hatta bir bildiri imzaya açıldı.

Bu bildiri “sol”dan resmi “TKP” öncülüğünde imzaya açıldı ve pek çok cumhuriyetçi aydın, asker, gazeteci ve diğer kesimlerden karşılık buldu. Hatta bildiriye milliyetçi kesimden de destek geldi.

Aynı zamanda da komisyonda olan Sosyalist partilerden eleştirel cevaplar yazılmaya başlandı. Bildiriyi imzaya açan resmi “TKP” ulusalcı refleks göstermekle eleştirildi, komisyonda yer alanlar ise Kürt kuyrukçuluğu ve liberalizm suçlamalarına hedef oldu.

Bu tartışmalar daha çok su götürür. Konuya Aydemir Güler’in yazısı üzerinden bir kaç söz ile biz de bir değerlendirmek istedik. Derdimiz bu yazı üzerinden görüşlerimizi yazmak.

Felaketin eşiğinden, uçurumun kenarına gelen bir resmi “TKP” var. Yurtta işler iyi gitmiyor evet, işçiler, emekçiler, emekliler, çiftçiler, yoksul halk uçurumun kenarında bu doğru. Ama cumhuriyet acaba orada mı? Yoksa hep böyle miydi?

Aydemir Güler’in “Hayır, bu bir kavrayış sorunu değil” başlıklı yazısı, son dönemde Türkiye solunun yaşadığı tarihsel savrulmanın kristalleşmiş bir örneğidir.

Yazı, ilk bakışta anti-emperyalist ve cumhuriyetçi bir tutumun savunusu gibi görünse de satır aralarında Marksist-Leninist gelenekten ciddi kopuşlar barındırmaktadır.

Güler, Türkiye’nin “uçurumun kenarında” olduğunu iddia ediyor. Ancak bu uçurum, onun sunduğu gibi Lozan’ın tartışmaya açılması değil, sınıf mücadelesinin bastırılması, halkların taleplerinin inkârı ve sosyalist mücadelenin devletçi bir söyleme hapsedilmesidir.

Güler’in yazısında merkezi bir yerde duran tema, cumhuriyetin savunulmasıdır. Ona göre, bugün solun görevi, cumhuriyeti korumak ve onun laiklik, yurttaşlık, planlı ekonomi gibi ilerici değerlerini yeniden ayağa kaldırmaktır.

Oysa Marksist-Leninist teori, cumhuriyetin değil, sınıf iktidarının analizini yapar. Burjuva cumhuriyeti, işçi sınıfının çıkarlarına hizmet ettiği sürece değil, sermaye düzenini koruduğu sürece vardır.

Lenin’in de altını çizdiği gibi, her cumhuriyet “hangi sınıfın cumhuriyeti olduğu” sorusuyla ele alınmalıdır.

Lenin, “Proletarya, burjuva cumhuriyetini yalnızca proletarya diktatörlüğüne geçişin aracı olarak destekler” derken, bu çelişkiyi açıkça ortaya koyar.

Türkiye Cumhuriyeti de bu açıdan istisna değildir. 1923’te kurulan cumhuriyet, burjuvazinin sınıf iktidarının kurumsallaşmış halidir.

Alevi katliamları, Kürt isyanlarının bastırılması, Ermeni soykırımının üzerinin örtülmesi, tek parti rejimi, işçi grevlerinin yasaklanması, sınıfsal çelişkilerin görünmez kılınması hep bu cumhuriyetin eseridir.

Bu nedenle, cumhuriyeti savunmak ancak onu aşma perspektifiyle anlamlı olabilir. Bugün resmi “TKP”nin ve Güler’in yaptığı ise, cumhuriyeti devrimci mücadelenin önüne koymak, onu yeni bir sınıfsal düzenin değil, sanki “bitmemiş bir proje”nin yeniden inşasına indirgemektir.

Güler’in yazısında Kürt hareketine dönük imalar, suçlamalar ve dışlayıcı yaklaşım, yalnızca politik değil, teorik olarak da sakattır.

Kürt hareketi, yazıya göre ya “aşiretlerle iş tutan” ya da “emperyalizmle kol kola yürüyen” bir aktör olarak kodlanmaktadır. Ve ulusal hareket aşiretçilik ve gericilik bağlamına indirgeyerek yılların mücadelesi yok sayılmıştır.

Dolayısıyla bu hareketle herhangi bir ittifak, doğrudan “liberallik” veya “cumhuriyet düşmanlığı” sayılmaktadır.

Bu bakış açısı, Lenin’in ulusal sorun konusundaki tavrına tamamen terstir. Lenin, çok açık bir biçimde şunu söyler:

“Ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunmak, onların ayrılmasını teşvik etmek değil, eşitlik temelinde birleşmenin zeminini yaratmaktır.”

Yani bir halk kendi kimliğiyle, diliyle, kültürüyle özgürce yaşamak istiyorsa, komünistlerin görevi onu bastırmak değil, o halkla ve emekçileriyle dayanışma ilişkisi kurmak olmalıdır. Birlikte mücadeleyi öne koymaktır.

Bugün Kürt halkı, silahlı mücadeleden çok kimlik, eşit yurttaşlık, yerel demokrasi gibi taleplerle mücadele yürütmektedir.

Bu mücadeleyi, sırf emperyalist güçler de bölgede pozisyon arıyor diye “yıkıcı” ilan etmek, tarihteki tüm ulusal kurtuluş mücadelelerini mahkûm etmektir.

Güler’in yaklaşımı, ulusal sorunu teorik değil, devletçi bir güvenlik sorunu gibi ele alıyor. Bu, Marksizm değil, jakobenizm ile ulusalcılık karışımı bir ideolojidir.

Yazı boyunca sıkça tekrarlanan “emperyalizm karşıtlığı” vurgusu, ilk bakışta Marksist gibi görünse de, pratikte halkların meşru taleplerinin bastırılması için bir ideolojik araç haline getirilmektedir.

Lenin’in emperyalizm analizinde asıl vurgu, mücadele eden halklarla dayanışma üzerinedir. Güler ise, emperyalizmin bölgedeki stratejilerinin Kürt hareketinin, liberallerin ve “cumhuriyet karşıtlarının” işbirliğiyle ilerlediğini iddia ederek, gerçek sorumluyu, yani Türkiye sermayesini ve devletini ikinci plana atmaktadır.

Sanki Ortadoğu’da kriz çıkartan, halkları bölen, sınırları belirsizleştiren Türkiye değilmiş gibi suç Kürt siyasi hareketine yıkılmaktadır.

Oysa Marksist-Leninist tutum, emperyalist müdahaleye karşı dururken, ulusların ezilmesine de karşı durmayı gerektirir.

Güler’in yazısında en temel sorunlardan biri de sınıf perspektifinin silinmesidir. Ne işçi sınıfının sefaletinden söz eder, ne gençliğin güvencesizliğinden, ne kadınların emeğinden… Her şey cumhuriyetin etrafında döner.

Oysa Türkiye uçurumun kenarındaysa, bunun sebebi Lozan’ın sorgulanması değil, asgari ücretin açlık sınırının altında kalması, sendikaların tasfiye edilmesi, köylünün toprağını terk etmesi, kadınların öldürülmesi, Kürt halkının yok sayılmasıdır.

Cumhuriyet bir “değer” olarak değil, sınıfsal bir iktidar biçimi olarak ele alınmalıdır. Sınıfsal analizi yok sayarak yapılan her cumhuriyet savunusu, burjuvazinin iktidarını yeniden tahkim etmeye hizmet eder.

Aydemir Güler’in yazısı, cumhuriyetin gerileyişi üzerinden korku üreterek, sosyalistleri (- komünistleri demiyoruz, çünkü bu zaten mümkün değil) devlet merkezli bir hatta hizaya sokmaya çalışmaktadır.

Oysa devrimci hattı belirleyecek olan olgu, devletin değil halkın çıkarlarıdır.

Bugün Türkiye’de sosyalistlerin, komünistlerin görevi:

* Kürt halkının eşitlik ve özgürlük taleplerini tanımak,

* Cumhuriyetin değil, halkların ve sınıfın iktidarının yolunu örmek,

* Sınıfı, kimliği ve cinsiyeti birleştiren bir devrimci strateji geliştirmektir.

Marksizm, devletin diliyle değil, halkların diliyle konuşur. Leninizm, “ulusal birlik” adına halkların üzerine basmayı değil, ezilenlerle yan yana yürümeyi öğretir.

Sosyalizm, cumhuriyetin restorasyonu değil, halkın, işçi sınıfının devrimci geleceğidir.

Herkes yorum yapmakta özgürdür. Sonuçta bir süreç yürüyor ve bu sürece herkes bulunduğu yerden bakıyor.

Cumhuriyetin tarihinin sosyalistler, komünistler ve halklar için ne anlama geldiğini de hatırlayarak sözümüzü söyleyelim. En başından… Yani, Suphi’lerden başlayarak.

İlgili Haberler

CHP’ye kayyum ve mücadele
Politika'dan Yorum

CHP’ye kayyum ve mücadele

6 Eylül 2025
Uçum’un uçurumları!
Politika'dan Yorum

Uçum’un uçurumları!

2 Eylül 2025
Gizli oturum devletin zayıflığını gösterdi
Politika'dan Yorum

Gizli oturum devletin zayıflığını gösterdi

18 Ağustos 2025
Sahte “TKP”’nin sahtekarlığı
Politika'dan Yorum

Sahte “TKP”’nin sahtekarlığı

16 Ağustos 2025
Kürtlere kefen biçenler ve Kürtlere rol biçenler
Politika'dan Yorum

Kürtlere kefen biçenler ve Kürtlere rol biçenler

12 Ağustos 2025
Politika'dan Yorum

Süreç’te “yeniden doğuş”

17 Temmuz 2025
Politika'dan Günün Yorumu
CHP’ye kayyum ve mücadele
Politika'dan Yorum

CHP’ye kayyum ve mücadele

Politika Haber
6 Eylül 2025
Politika'dan Söyleşi
Politika'dan Söyleşi

Sinan Dervişoğlu: Yeni olgular ve bilgiler Marksizm açısından yeni problemler ve yeni fırsatlar yaratıyor.

Politika Haber
21 Eylül 2025

EN SON HABERLER

Bolu’da iş cinayeti

Meletî’de iş cinayeti

27 Eylül 2025
İsrail Dışişleri Bakanı Katz: Lübnan’da ateşkes olmayacak

İsrail, 74 Filistinliyi katletti

27 Eylül 2025
Deprem seferberliği: Beş belediye başkanı bir araya geldi

AFAD duyurdu: Kars’ta deprem

27 Eylül 2025
ABD Başkanı Trump’tan kripto piyasasını sallayan açıklama: ‘ABD Kripto Stratejik Rezervi’

Trump, Hegseth’e Portland ve ICE tesislerini ‘Antifa’dan korumak için asker konuşlandırma talimatı verdi

27 Eylül 2025
CHP Hatay sınırına heyet gönderecek

CHP’li belediye başkanı partisinden istifa etti

27 Eylül 2025
Zaharova’dan Truss’a: Lavrov’u köşeye sıkıştırma girişiminin neyle sonuçlandığını gördük

Zaharova: Rusya, atom enerjisinin her zaman barışçıl kullanımını savunmuştur ancak aynı şey ABD için söylenemez

27 Eylül 2025
DEM Parti’den ‘toplumsal mutabakat’ çağrısı

DEM Parti’den maden tehdidi altındaki köylere ziyaret

27 Eylül 2025
Politika Haber

© Tüm hakları saklıdır
Politika Haber'de yayımlanan yazı, haber, fotoğraf ve videoların her türlü telif hakkı Mustafa Suphi Vakfı'na aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden alıntılanamaz.

Bizi Takip Edin

Kurumsal

Künye

Hakkımızda

Çerez Politikası

Gizlilik Politikası

Kullanım Koşulları

Politika Haber, MA ve SPUTNIK abonesidir.

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!

Sonuç Bulunamadı
View All Result
  • Politika’dan Yorum
  • Politika’dan Söyleşi
  • Gündem
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kadın
  • Gençlik
  • Göçmen
  • Emeklilik
  • Eğitim
  • Doğa
  • Tarih
  • Kültür
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Spor
  • Video Haber
  • Foto-Galeri
  • Tüm Haberler

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!