Suriye’de gözler, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bünyesinde yer alan Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Geçici Hükümeti başında bulunan HTŞ Lideri Ahmet El-Şara arasında imzalanan 10 Mart Mutabakatı’na çevrilmiş durumda. Mutabakat, Türkiye ve bölgenin gündeminde olmaya devam ediyor.
Mutabakat çerçevesinde öngörülen ve yıl sonuna kadar olgunlaşması beklenen hususlar, Türkiye’nin Suriye’yi arka bahçesi hâline getirme politikası nedeniyle askıda kalmış görünüyor. Buna rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de dâhil olmak üzere devlet ve siyasi parti yetkilileri, QSD’yi mutabakatta yer alan hususların pratiğe geçmesinin önündeki engel gibi göstermeye çalışıyor.
Ancak saha gerçekleri bunun tam tersini söylüyor. Bölgede mutabakat çerçevesinde ve diğer gelişmelere dair temaslarda bulunan siyasi ve güvenlik kaynakları, “çıkmaz” olarak nitelendirdikleri bu durumun temel sebebinin Türkiye ve tercihleri olduğunu belirtiyor.
NEO-OSMANLI POLİTİKALARI HÂLÂ DEVREDE
Şara’nın ekonomik ilişkilerinde Suudi Arabistan ile hareket etmeyi sürdürdüğü, özellikle Kürtler ve diğer halklara karşı baskı kurma konularında ise Türkiye’yi arkasına aldığı paylaşıldı. Uzmanların aktardığı bilgilere göre Türkiye, Suriye iç savaşının başından beri yaptığı gibi Neo-Osmanlı politikaları hedefiyle hâlâ sönmemiş yangını körüklüyor. Bu durumun dünya ülkeleri ve bölgede bulunan ülkeler tarafından görüldüğü, ülkelerin bu tabloya göre dengeleri şekillendirdiği ifade ediliyor.
TÜRKİYE’NİN ÜÇ HEDEFİ VAR
Kaynaklar, Türkiye’nin Suriye politikasını şu cümleyle özetledi: “Türkiye, Suriye’yi sömürgeleştirmek istiyor.” Özellikle bölge ülkeleri, İsrail ve bölgede yaşayan halkların bu duruma nasıl yaklaştığına dair bilgi paylaşan kaynaklar, “Türkiye’nin bu tutumu, dışarıdan İsrail’in müdahalesine ve Suriye içindeki Kürtler, Dürziler, Ermeniler, Asuriler ve Araplardan tepkilere yol açıyor” dedi.
TÜRKİYE NE HEDEFLİYOR?
Türkiye’nin Suriye’nin egemenliğini savunan bir pozisyonda yer aldığı algısı yaratılmaya çalışılsa da sahadaki gerçekler bunun tam tersini gösteriyor. Türkiye’nin, Şam yönetimi tarafından oluşturulmaya çalışılan yeni orduyu ele geçirmeye çalıştığı ifade ediliyor.
Bu hedef doğrultusunda hangi taktik ve stratejilerin izlendiğine de dikkat çekiliyor. Dünyanın farklı bölgelerinden getirilen ve daha önce DAİŞ ile pek çok silahlı örgüt içinde yer alan unsurlardan oluşan Suriye Milli Ordusu’na (SMO) işaret ediliyor. Kaynaklar, Türkiye’nin Kürtlerin yaşadığı ve kontrolü altında bulunan bölgelere müdahale ederek bu alanları SMO’nun denetimine bıraktığını, daha sonra ise SMO’yu Suriye Geçici Hükümeti’ne bağladığını belirtiyor. Bu durumun, Suriye Geçici Hükümeti Savunma Bakanlığı tarafından 1 Şubat 2025’te duyurulduğu ancak arka planda başka hususların bulunduğu ifade ediliyor.
‘FORMALİTEDEN ENTEGRE OLDULAR’
Kaynaklar, Avrupa Birliği İltica Ajansı’nın (EUAA) söz konusu gelişmelere dair hazırladığı rapora da işaret etti. Raporda, Türkiye’nin SMO ve bağlantılı güçleri özerk tutmaya çalıştığı belirtiliyor. Ajansa göre Türkiye ile birlikte hareket eden ya da Türkiye’nin emrinde olan gruplar, Yeni Suriye Ordusu’na toplu hâlde entegre edildi. Raporda, “Bu gruplar Suriye ordusuna katılmış olsa da bu bir formalite. Kâğıt üzerinde katılmayı kabul ettiler ancak gerçekte Geçici Hükümet Ordusu’na katılmadılar” ifadelerine yer veriliyor.
SURİYE ORDUSUNUN SAHİBİ OLMAK İSTİYOR
Ajans raporunda şu bilgilere de yer verildi: “Bu grupların Yeni Suriye Ordusu’na katılımı kabul edilip kâğıt üzerinde imzalanmış olsa da gerçek farklı. Bu grupların tamamı ekonomik, güvenlik ve coğrafi özerkliklerini koruyor. Hiyerarşilerinde bir değişiklik yok.” Bu hususları değerlendiren kaynaklar, “Türkiye bu gruplar aracılığıyla yeni Suriye ordusunun sahibi olmaya çalışıyor” dedi.
TÜRKİYE TARAFINDAN YÖNLENDİRİLİYOR
Bu güçlerin Suriye ordusunu dinlemediği, hatta Türkiye’nin bu grupları yönetmek için Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde bir koordinasyon kurduğu ve bunun bilindiği aktarılıyor. Kaynaklar, “Bu gruplar hiyerarşik olarak Suriye Geçici Ordusu’na bağlı değildir. TSK’ya bağlıdırlar ve talimatlarını oradan alıyorlar” diyerek, Suriye topraklarında onlarca Türk askeri üssünün bulunduğunu, Suriye hükümetinin Kuzey Halep, Afrin, Azaz, El-Bab, Minbic, Girê Spî ve Serê Kaniyê’de hiçbir etkisinin olmadığını, bu bölgelerin tamamen Türkiye ve özerkleştirdiği SMO grupları tarafından yönetildiğini vurguluyor.
İRAN’IN YÖNTEMİNİ KULLANIYOR
Kaynaklar, Türkiye’nin Suriye’de İran’ın yöntemini kullandığını belirtiyor. İran’ın 1989’dan bu yana Yemen, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’de kendi güçlerini oluşturduğu, bu güçleri kademeli olarak ilgili devletlerin ordularına entegre ederek fiilen bir ordu edindiği; Türkiye’nin de SMO adı verilen bu aşırılıkçı grupları Suriye Ordusu’na entegre ederek orduyu fiilen kontrol altına almak istediği ifade ediliyor. Bu nedenle Türkiye’nin bu grupların özerkliklerini kaybetmesini istemediği ve onları blok hâlinde tuttuğu belirtiliyor.
TÜRKİYE’NİN ÜÇ HEDEFİ VAR
Kaynaklar, sahada bilinen bu durumun daha önce yeterince konuşulmadığını, ancak Türkiye’nin üç ana hedefinin bulunduğunu ve bu politikanın o hedeflere giden yolda bir detay olduğunu aktarıyor.
GÜCÜ YETERSE ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR
Kaynaklara göre Türkiye’nin birinci hedefi, Kürtlerin, Alevilerin, Süryanilerin, Arapların ve Ermenilerin ortak irade ile yönettiği Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve onun geleceği. Türkiye’nin, Özerk Yönetim’in statü kazanmasının önüne geçmeye çalıştığı, gücü yeterse Özerk Yönetim’i ortadan kaldırmaya yeltenebileceği ifade ediliyor.
SÖMÜRGELEŞTİRME HEDEFİ
Kaynaklar, Türkiye’nin bir diğer hedefinin Suriye’nin tüm zenginliklerini ele geçirmek ve ülkeyi sömürgeleştirmek olduğunu belirtiyor. Bu hedeflerin ardından Türkiye’nin Ortadoğu’da hegemonik güç hâline gelmeyi ve diğer bölgelere aynı anlayışla yönelmeyi planladığı ifade ediliyor.
TÜRKİYE ENGELLİYOR
Suriye’de çıkmaza giren bir diğer başlık ise QSD’nin varlığı. 10 Mart’ta yapılan anlaşmaya göre entegrasyon sürecinin yıl sonuna kadar tamamlanması gerekiyordu. Görüşmelere ve belli aşamalara rağmen Şam tarafından somut bir adım atılmadığı belirtiliyor. Kaynaklara göre bu çıkmazın ana nedeni Türkiye. Türkiye’nin entegrasyonu kendi çıkarlarına uygun biçimde, “bir yok etme aracı” olarak uygulamak istediği ifade ediliyor.
SÖZLERİ VE EYLEMLERİ FARKLI
Kaynaklar, Türkiye’nin entegrasyon konusundaki çelişkilerine dikkat çekerek, “Türkiye, entegrasyon terimini kendi bağlı grupları için özerk bir dâhil olma olarak yorumluyor. Ancak aynı zamanda entegrasyonu QSD için tasfiye olarak görüyor ve bu şekilde uygulamak istiyor. Çünkü Kürt varlığının her biçimini kendisine tehdit olarak görüyor ve Kürtleri statüsüz bırakmak istiyor. Türkiye’nin Suriye’deki sözleri ve eylemleri birbirinden farklı” değerlendirmesini yapıyor.
ORTADA BİR ORDU YOK
Kaynaklara göre Türkiye, Katar ve İsrail’in müdahaleleri nedeniyle henüz gerçek anlamda bir Suriye ordusu da kurulabilmiş değil; bu koşullarda bir ordunun kurulmasının da mümkün olmadığı belirtiliyor.
Bu gelişmelerin bölgede yeni dengeler yaratıp yaratmayacağına ilişkin soruya ise kaynaklar, farklı dengelerin her zaman gündemde olduğunu ve her an ortaya çıkabileceğini ifade ediyor.
MA / Mehmet Aslan













