Kürt meselesinin çözümü kapsamında kurulan Meclis Komisyonu’nun İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 24 Kasım’da gerçekleştirdiği görüşmeyle kritik bir eşik aşıldı. Bu kapsamda hukuki düzenlemeler ve entegrasyon yasalarının yapımı gündemin ilk başlıkları arasında yer alıyor.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Öztürk Türkdoğan, sürecin hukuksal işleyişinin ilerlemesi bakımından hala başlangıç aşamasında olduklarını söyledi. Türkdoğan, pozitif barış aşamasının inşa edilebilmesi için barış yasalarına ihtiyaç olduğunu söyledi.
BARIŞ YASASI NEDİR?
Abdullah Öcalan’ın ifade ettiği “Barış Yasaları”nın demokratik entegrasyon yasası olduğunu kaydeden Türkdoğan, “Demokratik entegrasyon süreci ve yasaları, silahlı mücadelenin sona ermesi ile beraber silahlarını yakan gerillaların artık sivil yaşama, demokratik yaşama, toplumsal yaşama katılımı, toplumla bütünleşmesi ve demokratik siyaset haklarını kullanacakları oldukça geniş bir alanı düzenleyecek.” dedi. Türkdoğan, “Sayın Öcalan, barış yasaları kavramını kullanarak doğru bir terminoloji ortaya koyuyor. Çünkü; bizim önce bu topraklarda barışı yakalamamız gerekiyor. Adına barış dediğimiz bir süreci gerçekleştirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin çatışma çözüm deneyimlerini çok inceledim ve birçoğunun içerisinde yer aldım. Bu nedenle de Sayın Öcalan silah bırakma ve PKK’yi feshetme kararını alarak işe başladı. Çünkü hep orada tıkanıyordu. Sonu başa aldı. Baktığımızda dünya çatışma çözümlerinde önce anlaşma olur, anlaşma üzerine silah bırakma süreçleri yaşanır. Türkiye’de ise Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözüm sürecinde Sayın Öcalan PKK’nin fesini ve silah bırakmayı öne aldı ve bir yol açtı. İşte o yolun ilerleyebilmesi için hukuki ve siyasi zemine ihtiyaç var” dedi.
‘BARIŞ YASALARINA İHTİYAÇ OLACAK’
Türkdoğan, Meclis Komisyonu raporunun en önemli başlıklarından birinin demokratik entegrasyon olacağını belirterek, sürecin ilerleyebilmesi için barış yasaları da dâhil olmak üzere yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Türkdoğan, “Dolayısıyla henüz daha bu yasanın yapılması ve yasanın yapılması ile birlikte entegrasyon sürecinin ilerlemesi için diğer yasalara ihtiyacımız olacak. Tam da bu bağlamda demokratik entegrasyonu gerçekleştirmek için barış yasalarına ihtiyaç olacak. Barış yasalarıyla birlikte silah bırakma süreci, silah bırakan insanların yasal statüye kavuşmaları, yasa içerisine girmeleri, Kürtlerin de artık hukuk içinde yer alınması gerekiyor. Kürtleri hukuk içerisine nasıl alacaksınız? Elbette bir barış yasasıyla alacaksınız. O da yetmeyecek, demokratik yaşama katılım, demokratik siyaset hakkının kullanılması, bütün bunların düzenlenmesi gerekiyor” diye belirtti.
‘AYIRIM YAPAMAZSINIZ’
Gerilla güçlerine ilişkin geri dönüş yasalarına dair yürütülen tartışmaları da değerlendiren Türkdoğan, “Eylem yapan ya da yapmayan şeklinde çeşitli ayrımlar gündeme getiriliyor” dedi. Türkiye’nin ceza yasasının kaynağının İtalyan ceza yasası olduğunu belirten Türkdoğan, İtalya’nın 1936 yılında şiddete başvurma–başvurmama ayrımı yaptığını hatırlattı. Türkiye’nin ise bu ayrımı uygulamadığını vurgulayan Türkdoğan, şiddete başvurup başvurmadığına bakılmaksızın politik tutuklulara aynı maddelerin eşit biçimde uygulandığını söyledi. Türkdoğan, “Siz zaten bugüne kadar PKK üyeliğinden ister eylem yapsın ister yapmasın insanlara o ağır cezaları verdiniz. Şimdi bu son silah imha ve örgütün kendini feshettiği aşamada kalkıp bir anda böyle bir ayrıma gidemezsiniz. Dolayısıyla bütün herkesi bu sürece katmanın yolu, bu tip ayrımlardan uzaklaşmaktır. Bakın on binlerce, yüzbinlerce insandan bahsediyorum. Şu andaki insanlardan değil sadece, son 50 yılda mağdur olmuş insanlardan bahsediyorum” diye konuştu.
‘HER AÇIDAN DÜZENLEMELER YAPILMALIDIR’
Hukuki ve yasal çerçevenin geniş bir kapsamının olduğunu belirten Türkdoğan, “Dolayısıyla bütünlüklü bakmak gerekiyor. Bu tip ayrımlara gidilmesine gerek olmadığı kanaatindeyim. Elbette ki bir geçiş öngörülebilirdir ve bu geçişle birlikte her açıdan düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler ceza hukukunu ilgilendirecek, idare hukukunu ilgilendirecek, çeşitli bazı mali yükümlülüklerin ortadan kaldırılmasını ilgilendirecek, çeşitli bazı hukuki meselelerin çözülmesini ilgilendirecektir. Yani çok çeşitli bir durumla karşı karşıyayız” diye kaydetti.
‘TMK’NIN KALDIRILMASI GEREKECEK’
Barış yasasının çıkarılmasının ardından birçok ihtiyacın da ortaya çıkacağını söyleyen Türkdoğan, “Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kaldırılması gerekecek. Özel yetkili yargılama biçiminin ortadan kaldırılması gerekecek. Ceza yasasında ifade ve örgütlenme özgürlüğünü engelleyen düzenlemelerin yapılması gerekecek. Ceza yasasının yeniden ele alınması gerekecek. Yargılamalarda kullanılan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ele alınması gerekecek. Hele hele, şu anda her türlü ayrımcılığı barındıran infaz rejiminin tamamen değişmesi gerekecek. Bunların hepsinin birlikte ele alınması gerekecek. Yine, terör finansmanı yasasından tutun da birçok infaz hâkimliği kanununa kadar, sulh ceza hâkimlerinin uygulamalarına kadar birçok konunun birlikte ele alınması gerekecek. Dolayısıyla negatif barışı gerçekleştirdik, şimdi pozitif barış aşamasına geçeceğiz” şeklinde ifadeler kullandı.
‘EŞİT YURTTAŞLIK TANIMININ YAPILMASI GEREKİYOR’
Barışın toplumsallaşması, barış kültürünün inşası ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için atılması gereken adımların bulunduğunu belirten Türkdoğan, “Biz bu alanları ‘özgürlük yasaları’ olarak ifade etmiştik. Sayın Öcalan’ın da bu yönde değerlendirmeleri olmuştu. Pozitif barış aşamasının gerçekleşmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmeye ilerlemesi için birçok noktada adım atılması gerekiyor. Diyelim ki barış yasası çıkarıldı ve demokratik siyasi ile toplumsal yaşama katıldınız. Kendinizi eşit yurttaş olarak görmeniz gerekir. Eğer bu ülke sizinse ki bu halk da bu ülke de sizin o zaman birey olarak eşit hissetmeniz lazım. Kürt halkının da diğer halklarla eşit olduğuna dair hissiyatın güçlenmesi gerekir. Bunun için öncelikle ‘eşit yurttaşlık’ tanımının yapılması, ardından bunun anayasal ve yasal güvenceye bağlanması gerekiyor. Ancak anayasadan önce yasalarda atılması gereken adımlar var. Bunlar bile önemli gelişmeler sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘YENİ BİR TOPLUMSAL SÖZLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR’
Türkdoğan, hukuki ve yasal çerçevede atılacak adımlarla birlikte yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç olduğunu da söyledi. Türk-Kürt ilişkilerine dair tarihsel ittifak vurgularının sıkça yapıldığını belirten Türkdoğan, buna uygun; hak, eşitlik, adalet, özgürlük ve barış temelli bir sürecin örülmesi gerektiğini ifade etti. Türkdoğan, “Dolayısıyla o tarihsel anlama uygun hak temelli, eşitlik temelli, adalet temelli, özgürlük temelli ve barış temelli bir sürecin örülmesi gerekiyor. Böylesi süreçlerde birçok kavram kullanılıyor. Yolun açılması, yol temizliği, sürece olan güvenin arttırılması, güven arttırıcı önlemler gibi. Ama aslında o barış yasalarının inşası süreci öncesi atılacak çok adım var. En başta da Türkiye’nin bir anayasası var. Anayasanın 90’ıncı maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymak zorunludur. Hükümet çok rahatlıkla AYM kararlarının gereğini yerine getirebilir. Burada özellikle Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ şahsında Kobanê davasından dolayı tutsak edilen arkadaşlarımızın serbest bırakılması inanılmaz bir moral olacaktır. Halkın, özellikle sadece Kürt halkının değil, Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren herkesin sürece olan güvenini artıracaktır. Bunlar çok önemli adımlardır. Kayyum uygulamaları devam ediyor. Bu uygulamalar İçişleri Bakanı’nın yetkisindedir. Yani şu anda kayyumu sona erdirmek için herhangi bir kanun değişikliği yapmaya gerek yoktur. Elbette ki bu anayasaya aykırı kanun değişmelidir. Ama İçişleri Bakanı, 2 aylık süre sonunda pekâlâ görevden alma sürecini uzatmayabilir” diye belirtti.
‘EN ÖNEMLİ ADIM UMUT İLKESİ’
Barış yasaları tartışılırken “umut ilkesinin” göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Türkdoğan, bunun sürecin en önemli adımlarından biri olduğunu ifade etti. Türkdoğan, bu ilkenin özellikle vurgulanması gerektiğini kaydederek, “Hiçbir zaman unutmamak gerekiyor ki umut ilkesi aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir gereğidir. Bu konuda çok açıklama yaptım. Umut ilkesinin, umut hakkının hayata geçmesi noktasında hükümet, Sayın Öcalan’ın şahsında bireysel bir önlem alabilir. En üst mahkeme karar vermiş. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi size daha eylül ayında tavsiyede bulunmuş, ‘Gereğini yapın’ demiş. Dolayısıyla hukuki meşruiyeti vardır. Bu konuda tartışılacak hiçbir şey yok. Bu adımların hepsi atılabilir” dedi.
‘BIRAKIN GAZETECİLER GÖRÜŞSÜN’
Türkdoğan devamla şunları kaydetti: “Yine bunun dışında Türkiye’nin idari kararlarla belirleyebileceği, uluslararası sözleşmelere koyduğu çekince ve beyanlar var. Bunları geri çekebilir. Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda yetkisi var. Çekinceleri doğrudan kaldırabilir. Bir başka nokta ise Meclis komisyonu heyetinin İmralı’da yaptığı görüşme. Komisyon üyeleri, Sayın Öcalan ile görüştü. Şimdi tartışma şu; görüşme kamuoyuna açıklansın mı, açıklanmasın mı? Nisan ayından beri hükümete tavsiyede bulunuyoruz. Diyoruz ki: “Biz hâlâ rahmetli Mehmet Ali Birand’ın, Fatih Altaylı’nın ve diğer gazetecilerin videolarını niye izleyelim? Gazetecilerin gitmesine izin verin. Sayın Öcalan konuşsun, anlatsın. ‘30 yıldır barış mücadelesi yürütüyorum’ diyen bir insan var.
Bir yandan da diyorsunuz ki; ‘Türkiye’de halkın sürece olan güvenini artıramadık.’ Güvenin artmamasının nedeni sizsiniz. Çünkü Sayın Öcalan’ın halkla buluşmasına engel oluyorsunuz. Halkın kafasındaki soruların gazeteciler aracılığıyla Sayın Öcalan’a sorulmasının ve onun da bunlara cevap vermesinin önünü açın. Bu olduğunda sürece olan güven artacaktır.”
Ömer Güngör / MA















