Onbeşlerin katledilmesinin 104. yılına özel http://tkp-online.org bir açıklama yayınlayan TKP Merkez Komitesi, “Komünistler Ulusal Kurtuluş Savaşında Anadolu’da ve Rumeli’de oluşturdukları birlikler, tugaylar ve alaylar ile en önce savaştılar. Mustafa Kemal daha henüz ordularını oluşturmadan onlar emperyalist işgalci ve yağmacılara karşı durdular. Komünist birliklerde her ulustan, dinden ve mezhepten savaşçılar vardı.” dedi. “TKP bugün işçi sınıfının ve halkların demokratik cumhuriyetini kurmak için Halkların Demokratik Meclislerinde örgütlenmeyi savunuyor. Bu şekilde Halkların Demokratik Kongresi’nin bu topraklarda gerçekleşmesi için mücadele ediyor. Türkiye’nin, Kürdistan’ın ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin, insanın insanı sömürmediği, savaşların olmadığı bir düzenin kurulması için ilk aşamada ve güncel olanın bu amaca ulaşmak olduğunu belirtiyor. Bu strateji Mustafa Suphi ve yoldaşlarının devrim stratejisidir. Onbeşler’in anılarını yaşatmak, and içtiğimiz doğrultuda Demokratik Türkiye’yi kurmak ile mümkündür. Mariya Suphi’nin hesabını da onun adını bayrağına yazan komünist kadın hareketi soracaktır.” diyen TKP Merkez Komitesi’nin açıklamasının tamamı şu şekilde:
İşçiler, emekçiler, ezilen halklarımız, kadınlar, gençler;
Türkiye’nin Türk, Kürt ve tüm diğer uluslardan komünistleri her yıl 28 Ocak’ı 29 Ocak’a bağlayan gece Mustafa Suphi ve onbeş yoldaşının 1921 yılında Karadeniz’de haince ve kalleşçe katledilmelerinin yasını tutarlar. Bu katliam aynı zamanda “yeni” Türkiye’nin ilk siyasi kadın cinayetinin de tarihidir. Mariya Suphi onurumuzdur. Öncelikle Mustafa Suphi ve katledilen tüm yoldaşlarının anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Mustafa Kemal önderliğindeki generaller çetesi insiyatifi elden kaybetmemek ve İngiliz emperyalizmi ile sorunsuz uzlaşabilmek için bu cinayeti işledi. Komünistler Ulusal Kurtuluş Savaşında Anadolu’da ve Rumeli’de oluşturdukları birlikler, tugaylar ve alaylar ile en önce savaştılar. Mustafa Kemal daha henüz ordularını oluşturmadan onlar emperyalist işgalci ve yağmacılara karşı durdular. Komünist birliklerde her ulustan, dinden ve mezhepten savaşçılar vardı. Resmi tarih bunları yazmaz.
Partimizin ölümsüz Genel Sekreteri İ.Bilen yoldaş İzmit-Gebze hattında bu savaşa gerilla olarak katıldı. Dumlupınarlarda, Kütahya çukurlarında, Pozantı dağlarında, Antep dolaylarında, Sakarya kıyılarında Kurtuluş Savaşına en önde atılanlar, düşmanla kıyasıya çatışanlar komünistlerdi. Parti, Yeşil Ordu ile de bağlıydı. Yine aynı Mustafa Kemal komünistler ile istişare edip onların Kurtuluş Savaşında birlikte aktif rol üstlenmelerini sağladığı gibi, Erzurum’da Kürtleri, Sivas’ta da düzenlenen Konferanslarda Alevileri aynı şekilde birlikte mücadeleye davet etti. Öyle de oldu.
Birinci Meclis bu çerçevede oluşturuldu. 1921 Anayasası buna göre hazırlandı ve onaylandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin asıl kuruluşu Birinci Meclis’in kurulduğu tarih olan 23 Nisan 1920’dir. Sonra ne oldu? Mustafa Kemal ve şürekası İngilizler ile anlaştı, yol temizliği yaptı ve 29 Ekim 1923’te yeniden bir Cumhuriyet kurdu. 23 Nisan’ı da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ilan etti. Anayasayı yeniden yazdırdı ve bugüne kadar etkisinden kurtulamadığımız tekçi 1924 Anayasası ortaya çıktı.
Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmeleri bu gelişmeler ile doğrudan bağlıdır. Mustafa Kemal’in ilk ortadan kaldırması gereken komünistlerdi. Ancak, Anadolu ve Rumeli halkalarının Rusya’daki Büyük Ekim Sosyalist Devriminin doğrudan etkisiyle komünizm ideallerine ilgi duyması, komünist düşüncenin bu topraklarda gelişip kök salmasını inkar edemeyen Mustafa Kemal kendi adamlarına Ankara’da sahte bir “Türkiye Komünist Partisi” kurdurdu. Mustafa Kemal bu stratejinin ayrıntılarını Birinci Meclis’te yaptığı konuşmalarda ilan etmiştir ve bugün bunları Birinci Meclis Gizli Tutanaklarında okumak mümkündür.
Mustafa Kemal’in sahte “TKP” geleneğinin günümüzdeki misyonerlerinin sözcüsü Kemal Okuyan çıkıp “’Mustafa Kemal’e saygı duymak komünistlere mi kaldı’ vıdı vıdısından bıktığım için bunları yazıyorum. Mustafa Kemal olmasaydı, işler karışırdı, tahmin edilemeyecek kadar karışırdı. Siyasette, toplumsal süreçlerde boşluk her zaman doldurulur. Mustafa Kemal olmasaydı, o boşluğu devrim cephesinde doldurabilecek başka güç olduğu çok tartışmalıdır. 1920’de partimiz Türkiye Komünist Fırkası bu etkiye ve olanaklara sahip değildi.” diyebiliyor. (Bkz. 09.11.2018, Sol Haber) Savunduğu Mustafa Kemal ile çeliştiğinin bile fakında değil bu aklı evvel. Mustafa Kemal TKP’nin işçi sınıfı ve halklar arasındaki ciddi etkisinin farkındaydı ve onun için partimizin önderlerini katlettirdi. Birinci Meclis’te Mustafa Kemal bu “tehlikeyi” açıkça ilan ediyor.
Bizler Mustafa Suphi ve yoldaşlarının adlarını Türkiye Komünist Partisi kütüğüne Ölümsüzüler olarak kanla yazdık. İki tane kendini bilmezin “komünist” adı altında devam ettirmeye çalıştıkları senaryo bunun önünde engel teşkil edemez. TKP, partimiz, onları da deşifre edecek, ipliklerini pazara çıkaracaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1921’de başlattığı gelenek bugün de değişmeden sürüyor. O dönemde komünistlere, Kürtlere, Alevilere, Rumlara, Ermenilere karşı nasıl iki yüzlü ve entrikacı olarak davrandılar ise bugün de aynı yöntemi Kürtlere karşı uygulamaya çalışıyorlar. 2013-2105 arasında masa kurdular, sözde bir süreç yürüttüler, istişareler sonucunda geri çekilen gerillalara pusu kurup yüzlercesini katlettiler. Dolmabahçe’de masa kurdular, faşist şef Erdoğan o masada oturma düzenine kadar her ayrıntıyı kendi belirledi ondan sonra da çıktı “benim bu işlerden haberim yok, onaylamıyorum” dedi ve masayı dağıttı. Ardından da ölçüsüz bir terör ve baskı dönemine geçildi. Çöktürme Planı MGK’da onaylandı ve uygulandı.
Bugün yine çıkmışlar ve adı konmamış bir süreçten söz ediyorlar. Aynen Kurtuluş Savaşında Anadolu ve Rumeli’de sıkıştıkları gibi şimdi de Ortadoğu’daki emperyalist amaçları açısından sıkıştılar. Aynı yöntemi kullanıyorlar. Türkiye’de Kürt halkının ulusal haklarının demokratik bir çerçevede anayasal olarak çözümü konusunda bir tek kelime etmeden “teslim olun” diyorlar. Tek amaçları Suriye ve Irak’ta Kürt Özgürlük Hareketi’nin desteği ile mevzi kazanmak. Kafa aynı kafa. Hedefleri Musul, Kerkük, Basra… Yani “Misak-ı Milli”. Biz komünistler bu senaryoları tanıyoruz ve bedelini ağır ödedik.
Buna karşı TKP’nin politikası Mustafa Suphi ve yoldaşlarının TKP’nin Kuruluş Kongresinde savunulan ve Partinin Birinci Programında yazılan tüm ulus, din ve mezheplerin eşit haklı ve barış içinde birlikte yaşayacakları Federatif Cumhuriyet fikridir. O dönemde “Amele ve Rençber Şuraları Cumhuriyeti” olarak tarif edilen “İşçi ve Köylü Meclisleri Cumhuriyetidir”.
TKP bugün işçi sınıfının ve halkların demokratik cumhuriyetini kurmak için Halkların Demokratik Meclislerinde örgütlenmeyi savunuyor. Bu şekilde Halkların Demokratik Kongresi’nin bu topraklarda gerçekleşmesi için mücadele ediyor. Türkiye’nin, Kürdistan’ın ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin, insanın insanı sömürmediği, savaşların olmadığı bir düzenin kurulması için ilk aşamada ve güncel olanın bu amaca ulaşmak olduğunu belirtiyor. Bu strateji Mustafa Suphi ve yoldaşlarının devrim stratejisidir. Onbeşler’in anılarını yaşatmak, and içtiğimiz doğrultuda Demokratik Türkiye’yi kurmak ile mümkündür. Mariya Suphi’nin hesabını da onun adını bayrağına yazan komünist kadın hareketi soracaktır.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
28 Ocak 2025
Haber Merkezi