Künye   Hakkımızda
3 Ekim 2025, Cuma
Politika Haber
  • GÜNDEM
  • EMEK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KADIN
  • GENÇLİK
Tüm Haberler
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Politika Haber
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Anasayfa Gündem

Tek kişilik hücrede demokratik çözüm çabaları

Uluslararası komployla Suriye'den çıkarıldıktan sonra Türkiye'ye teslim edilerek İmralı Adası'nda tek kişilik hücreye konulan Abdullah Öcalan, 26 yılı aşkın bir süredir Kürt sorununun demokratik çözümü için çaba gösteriyor. 

3 Ekim 2025
Tek kişilik hücrede demokratik çözüm çabaları
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsApp'ta Paylaş

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasıyla startı verilen ve 27’nci yılına giren uluslararası komplo süreci, 20. yüzyılın en önemli gelişmelerinden birisi. ABD’nin koordinatörlüğünde gerçekleşen ve 23 devlet ile onlarca örgütün içerisinde yer aldığı komplo, sonuçları itibariyle günümüzde de etkilerini sürdürüyor. Komplo sonrası Kürt sorunu daha da derinleşti, bu durum kriz ve çatışmaların artmasına neden oldu.

Abdullah Öcalan’a dönük komplonun startı, 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılmasıyla verildi. Sonrasında Öcalan’a dönük 130 gün sürecek “sürek avı” başladı. Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tek kişilik hücrede tutulmaya başlandı.

Öcalan, Kürt sorunununda demokratik çözüm için çıktığı Avrupa’da “istenmeyen kişi” ilan edildi. 9 Ekim 1998’te Suriye’den çıktıktan sonra sırasıyla Yunanistan, Rusya, İtalya, tekrar Rusya, Yunanistan ve Kenya Büyükelçiliği’ne gerek sözlü gerekse yazılı olarak iltica başvurularında bulundu. Ancak bu taleplerin hiçbiri resmi olarak işleme konulmadı. Ülkeler, böylece hem iç hem de uluslararası hukuku ihlal etti.

‘ETKİSİZLEŞTİRİLMEM KONJONKTÜR GEREĞİYDİ’

Öcalan’ın Türkiye’ye getirildikten sonra en çok üzerinde durduğu konuların başında küresel güçlerin ortaklaştığı komplo süreci oldu. Hem avukat görüşmelerinde hem de kalema aldığı kitaplarda komplonun anlaşılmasına özel bir önem atfetti.

Öcalan, İmralı’ya getirildikten sonra komplonun amacına dair şu değerlendirmede bulundu: “Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. O günlerde Kürdistan’ın özgürlüğünden ve Kürtlerin kimliğini kazanmalarından yana olmak, her türlü günübirlik liberal çıkarları, pragmatizmi ve bencilliği aşmayı gerektiriyor; sağı ve soluyla kapitalist modernite yaşamından vazgeçmeyi veya bu yaşamın karşısına dikilmeyi emrediyor, buna zorluyordu. Tersine o günlerin dünyası küresel liberalizmin dünyayı fethetme savaşında şahlandığı günlerin dünyasıydı. Liberal faşizmin dünya çapında egemenliğini ilan ettiği yıllar yaşanmaktaydı. Politik açıdan ise, Ortadoğu hegemonik mücadelenin merkezi konumundaydı. Kürdistan üzerindeki mücadele hegemonik hesaplar açısından kilit roldeydi. PKK’nin ideolojik ve politik konumu hegemonik hesaplarla açık çelişki içindeydi. Dolayısıyla tasfiye edilmem bu hesapların önünün açılması anlamına geliyordu.”

NEDEN AVRUPA?

Öcalan, Suriye’den çıkarıldıktan sonra Avrupa’ya gitmesinin nedenini ise şöyle açıkladı: “Avrupa’daki niyetim Kürt sorununu demokratik bir platforma çekmekti. Avrupa’da geliştireceğim demokratik çözüm siyaseti savaşın sonunu getirebilirdi. Destek olunsaydı, Türkiye’nin de bu tavra gelmesi zor olmayacaktı. Anlaşılacaktı ki Avrupa Kürt sorununun ciddi çözümünden yana değildi. Türkiye’nin Kürt sorunuyla uğraşması daha çok işlerine geliyordu. Ortadoğu’da Kürtlere dayalı bir kargaşa daha çok işlerine geliyordu. Dolayısıyla benim beklenmedik çıkışım, taktikleri dışında bir durumdu. Bu operasyonu ABD dışında hiçbir güç düzenleyemezdi. Türk özel savaş güçlerinin bu süreçteki rolü sadece beni uçakla İmralı’ya, o da kontrollü olarak taşımaktı. Süreç kesinlikle NATO tarihinin en önemli operasyonunun gerçekleştirildiği bir süreçti.”

“Ben Türkiye’nin değil, uluslararası komplonun mahkumuyum” diyen Öcalan, “İlk çivi Moskova’da çakıldı; ihanetin yılan soğukluğunu yaşadım. İkinci çivi Roma’da çakıldı; kapitalizmin ince oyunlarına karşı onurdan vazgeçmedim. Üçüncü çivi Atina’da çakıldı; eşi görülmemiş dostluğa bir ihanet karşısında adeta dilim tutuldu, felç oldum. Dördünü çivi Nairobi’de çakıldı; idam cezasıyla arandığım Türkiye’ye teslim edildim. ‘Çarmıh (dört çivi) komplosu’ sonucu Marmara Denizi’ndeki İmralı tek kişilik ada hapishanesine konulup, çarmıhta ölme (idam edilme) beklentisi içine alındım. Türkiye’nin komplodaki rolü burada ölümümü bekleme, yani infaz ve gardiyanlık olmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

ÖCALAN’IN KALEMİNDEN KOMPLO

Komployu aynı zamanda “21’inci yüzyılın en büyük komplosu” olarak nitelendiren Öcalan, komplonun en büyük bölümünün İmralı Adası’nda hayata geçirilmek istendiğini ifade etti. “Demokratik Uygarlık Manitestosu”nun 5’inci cildi olan “Kürt Sorunu ve Demokratik Uygarlık Çözümü” kitabında komplo sürecini ele alan Öcalan, operasyonun baştan sona ABD ve AB’nin siyasi sorumluluğu altında NATO Gladio’su tarafından yürütüldüğünü dile getirdi.

Öcalan, komplonun altında yatan felsefe ve politik zihniyetin de irdelenmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Her dönemin kilometre taşı olan komplolardan bahsettim. Bunlardan sadece Kürtlere yönelik olanlarından Hamidiye Alayları komplosu, 1914 Bitlis’teki Melle Selim, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı ve 1937 Dersim komploları, 1959’da 49’lar ve 1960’ta 400’ler Davaları, Faik Bucak’ın öldürülmesi ve Sait Kırmızıtoprak’ın KDP tarafından katledilmesi, yine PKK’nin ideolojik aşamasından günümüze kadar aynı zihniyet tarafından organize edilen yüzlerce komplo bir çırpıda sıralanabilir. Komploları düzenleyenler bunu ustaca düzenlenmiş iktidar sanatı saymaktadırlar. Yani komplo iktidar sanatının en önemli aracı ve ruhu durumundadır. Bu sanat Kürtler için kesinlikle komplo temelinde yürütülmek durumundaydı. Komplonun açıktan bir yöntemle uygulanması, öyküdeki çocuğun ‘Anne bak, kral çıplak’ demesine benzer bir duruma yol açacaktı. Hedefinde soykırıma dek giden uygulamalar bulunan bir iktidar gücünün elinde komplo dışında bir araç ve buna yön veren zihniyet yoktur. Burada önemli olan, komploya dahil olan güçlerin doğru tanınması ve tanımlanmasıdır.”

ÇIKAR BİRLİKTELİĞİ

Komplonun içinde yer alan güçler arasındaki çelişkilere dikkati çeken Öcalan, şunları belirtti: “ABD’den Rusya Federasyonu’na, AB’den Arap Birliği’ne, Türkiye’den Yunanistan’a, Kenya’dan Tacikistan’a kadar birçok devlet komploya dahil olmuştu. Asırlık düşmanlar olan Türkler ve Yunanlıları birleştiren neydi? Neden benim sırtımdan bu kadar ilkesiz ittifaklar veya çıkar birlikleri kuruluyordu? Ayrıca hedeflenmeme için sevinen Türk ve Kürt sol ve ulusal işbirlikçilerin sayısı hesaplanmayacak kadar çoktu. Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi. PKK içinde bile kendileri için ikbal günlerinin geldiğine ve diledikleri gibi yaşamaları fırsatının doğduğuna inananların sayısı küçümsenemezdi. Şüphesiz en başta ve en genel bir gözlem tüm bu güçlerin kapitalist modernitenin liberal çıkarlar peşinde koşan önde gelen kesimlerinden oluştuğunu ortaya koyuyordu. Ben birçoğunun liberal faşist zihniyetini ve çıkarlarını tehdit etmekteydim.”

‘KOMPLO TÜRKLERE DE YAPILDI’

Öcalan, kendi şahsındaki komplonun “sadece Kürtlere değil, Türklere de yapıldığını” dile getirdi. Öcalan, “Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti. Beni komploya düşürmeleri bu niyetleri için ideal bir fırsat sunmuştu. Bu fırsatı sonuna kadar kullanmak isteyeceklerdi. Aksini düşünmek mümkün değildi. Çünkü isteselerdi bu yöndeki çok olumlu gelişmelere katkı sunabilirlerdi. Oysa işleri sürekli çıkmaza sürüklüyorlar, sorunu çözmek yerine tam bir kördüğüme dönüştürüyorlardı. Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu. Nasıl ki İsrail-Filistin ikilemi yüzyıldır Ortadoğu’da Batı hegemonyasına hizmet etmişse, ondan çok daha büyük boyutlu olan Türk-Kürt ikilemi de en azından bir yüzyıl daha hegemonik hesaplarına hizmet edebilirdi. Zaten 19. yüzyılda bölgedeki birçok etnik ve mezhepsel sorunun geliştirilmesinde ve çözümsüz bırakılmasında aynı amaç güdülmüştür. İmralı gerçeği bu yöndeki ham bilgilerimi iyice olgunlaştırdı. Fakat karşımda duran en önemli sorun, bunu Türk yönetici elitine kavratabilmekti. Dolayısıyla komplonun benden, Kürtlerden daha çok Türklere yapıldığını kavratabilmek en önemli sorunum haline gelmişti…”

ONURLU BARIŞ VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM 

İmralı sürecini ortaya konulan oyunu bozmak için bir “platform” olarak değerlendirdiğini dile getiren Öcalan, şunları ifade etti: “Bunun için gerekli olan teorik temelimi güçlendirdim. Barışın ve siyasi çözüm koşullarının bütün felsefi ve pratik argümanlarını geliştirdim. Demokratik siyasi çözümün özgünlüğü üzerinde yoğunlaştım. Zorlu ve sabır isteyen bu çalışmalar komplonun kısırdöngülerini kırabilir ve çözüm alternatiflerini geliştirebilirdi. Bu konuda kendime güvenmekten başka çarem yoktu. Aslında komplo sürecinde rol alanların niyeti farklıydı. Benim şahsımda PKK’nin ve Özgürlük Hareketi’nin bitirilişini sağlamak istiyorlardı. Cezaevi uygulamaları, AİHM ve AB’nin tüm yaklaşımları bu ana amaçla bağlantılıydı. Benden arındırılmış bir Kürt Hareketi hedefleniyordu. İğdiş edilmiş, efendilerinin hizmetinde olan geleneksel işbirlikçiliğin modern bir versiyonu oluşturulmak isteniyordu. Özellikle ABD ve AB’nin uzun vadeli çalışmaları bu doğrultudaydı. Türk yönetici elitiyle bu temelde ittifaklara açıklardı.

Özcesi, özellikle İngiliz hegemonyacılığının önce işçi sınıfı hareketinde, daha sonraları ulusal kurtuluş hareketleriyle devrimci-demokratik hareketlerde başarıyla uyguladığı bu iğdiş etme modeli, liberal insan hakları ve özgürlükleri yöntemiyle başarıya ulaşmıştı. Devrimci önderleri ve örgütleri tasfiye etmişlerdi. Yüzlerce yıldır uyguladıkları tasfiye yöntemlerinin bir benzeri PKK’ye ve devrimci, kolektif özgürlük ve eşitlik hareketine uygulanıyordu. İmralı sürecinden beklenen esas sonuç buydu; üzerinde çokça çalışılan ve ustaca uygulanmak istenen plan buydu. Strateji ve taktikler bu plan çerçevesinde geliştiriliyordu. Benim bunlara mukabil geliştirdiğim savunma ne klasik Ortodoks dogmatik tutuma ne de kendimi kurtarmaya ve koşullarımı iyileştirmeye dayanıyordu. Savunmama yön veren şey, ilkeli, halkların tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun onurlu barış ve demokratik çözüm yolu oldu.”

’21. YÜZYILIN KOMPLOSU’ NİTELENDİRMESİ

Öcalan, avukat görüşmelerinde de sık sık komplo üzerinde değerlendirmelerde bulundu. Öcalan, 2 Eylül 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “Beni Türkiye ile birlikte içine aldılar. Yaşamım bu komplonun açığa çıkmasına yöneliktir. Tasfiyem de bu komployla bağlantılıdır. Komplonun sonuca gitmemesi ülke yararınadır. Benim konumum tarihsel, siyasal kurumlaşmadır. Böyle önderliksel durumlar her toplumda bir kez yaşanır. İkinci kez yaşanmaz. Ama mezarda da olsa sürdürülür. Her toplumda bu tip önderliklerin tarihsel rolleri vardır. Toplumsal kanun gibidirler” diye belirtti.

Öcalan, 15 Kasım 2000 tarihli avukat görüşmesinde komploya “21’inci yüzyılın komplosu” tanımlaması yaptı. “Ben Türkiye’nin değil, komplonun mahkumuyum” diyen Öcalan, 16 Mayıs 2001 tarihli avukat görüşmesinde, “Avrupa’ya ‘Sen hukuku değil, iki yüz yılın katliamını ve komplosunu dayattın’ diyeceğiz. Şahitlerimiz var. Uçağı getirip götürenler, VIP salonunda geçirenler gizleniyor. İtalya’dan nasıl çıkarıldığım, Almanya’nın beni almamak için neler yaptığı gizleniyor. Türkiye’yi mahkum etmeye çalışıyorlar. Hayır, mahkum edilecek olan en büyük güç Avrupa’dır. Buna tiyatro demiştim, senaryoyu başkası yazdı, İmralı’da oynandı. Bu oyun bozulmak zorunda” ifadelerini kullandı.

‘KOMPLOYU BOŞA ÇIKARDIM’

Uluslararası komployla PKK ve Kürtlerin yok edilmesinin amaçlandığına işaret eden Abdullah Öcalan, 4 Temmuz 2001 tarihli avukat görüşmesinde, “Komplo benim ölümüm üzerine kurulmuştu. Ben yaşayarak komployu boşa çıkardım. Komplonun uluslararası boyutları var. ABD ve İngiltere’nin rolü anlaşılmalı. Miloseviç ‘Yugoslavya’da olanlar İngilizlerin planıdır’ diyor. Bunu iyi izleyin, benimle benzerlikleri var. Tarihi iyi inceleyin. Ama biz temel insan onurundan vazgeçmeyeceğiz. Elbette kimlik savaşımızı sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi.

Öcalan, 27 Şubat 2002 tarihli avukat görüşmesinde ise şunları belirtti: “Komplo istediği gibi yürüseydi, bu Anadolu’nun kana bulanması demekti. Kimse bunu düşünmüyor. Siyasetten mideleri bağlanmış. Çiller ekibi çeteleşmiş ekiptir. Beni yaşatan, bu çılgınlığın durdurulmasıydı. İdam tartışmalarının benim üzerimden yürümesi siyasi bir oyundur. Komplo sürecinde ABD ve Yunanistan yine benim üzerimden ‘onlar birbirine girsinler, birbirlerini katletsinler’ diyorlardı. Biz bu oyuna gelerek onurumuzdan, özgürlüğümüzden mi vazgeçelim? Bu oyunları bozmak için demokratik zemini zorlayacağız. Başka da bir yolu yok. Bu sorun ya savaşla derinleşecek ya da barış ve demokratik çözüm gelişecek.”

Azad Altay / MA

İlgili Haberler

Hamit Ekinci: Öcalan’ın çağrısı, küresel sürecin Kürt tarafınca doğru okunduğunu gösteriyor
Gündem

Hamit Ekinci: Öcalan’ın çağrısı, küresel sürecin Kürt tarafınca doğru okunduğunu gösteriyor

3 Ekim 2025
Özgürlük yürüyüşçüleri: Bu süreci kadınlar tamamlayacak
Gündem

Özgürlük yürüyüşçüleri: Bu süreci kadınlar tamamlayacak

3 Ekim 2025
TÜİK: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.23 ENAG: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.79
Gündem

TÜİK: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.23 ENAG: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.79

3 Ekim 2025
DEM Parti heyeti İmralı’ya doğru yola çıktı
Gündem

DEM Parti heyeti İmralı’ya doğru yola çıktı

3 Ekim 2025
Katledilişinin 45. yılı: Ahmet Hilmi Feyzioğlu
Gündem

Katledilişinin 45. yılı: Ahmet Hilmi Feyzioğlu

3 Ekim 2025
Kadriye Doğan: ‘Umut hakkı’nın uygulanması barış için sağlanmalı
Gündem

Kadriye Doğan: ‘Umut hakkı’nın uygulanması barış için sağlanmalı

3 Ekim 2025
Politika'dan Günün Yorumu
“Dostum Trump” ile buluşma
Politika'dan Yorum

“Dostum Trump” ile buluşma

Politika Haber
28 Eylül 2025
Politika'dan Söyleşi
sinan dervişoğlu
Politika'dan Söyleşi

Sinan Dervişoğlu: Yeni olgular ve bilgiler Marksizm açısından yeni problemler ve yeni fırsatlar yaratıyor.

Politika Haber
28 Eylül 2025

EN SON HABERLER

Hamit Ekinci: Öcalan’ın çağrısı, küresel sürecin Kürt tarafınca doğru okunduğunu gösteriyor

Hamit Ekinci: Öcalan’ın çağrısı, küresel sürecin Kürt tarafınca doğru okunduğunu gösteriyor

3 Ekim 2025
Özgürlük yürüyüşçüleri: Bu süreci kadınlar tamamlayacak

Özgürlük yürüyüşçüleri: Bu süreci kadınlar tamamlayacak

3 Ekim 2025
TÜİK: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.23 ENAG: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.79

TÜİK: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.23 ENAG: Eylül enflasyonu aylık yüzde 3.79

3 Ekim 2025
DEM Parti heyeti İmralı’ya doğru yola çıktı

DEM Parti heyeti İmralı’ya doğru yola çıktı

3 Ekim 2025
Katledilişinin 45. yılı: Ahmet Hilmi Feyzioğlu

Katledilişinin 45. yılı: Ahmet Hilmi Feyzioğlu

3 Ekim 2025
Kadriye Doğan: ‘Umut hakkı’nın uygulanması barış için sağlanmalı

Kadriye Doğan: ‘Umut hakkı’nın uygulanması barış için sağlanmalı

3 Ekim 2025
Tek kişilik hücrede demokratik çözüm çabaları

Tek kişilik hücrede demokratik çözüm çabaları

3 Ekim 2025
Politika Haber

© Tüm hakları saklıdır
Politika Haber'de yayımlanan yazı, haber, fotoğraf ve videoların her türlü telif hakkı Mustafa Suphi Vakfı'na aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden alıntılanamaz.

Bizi Takip Edin

Kurumsal

Künye

Hakkımızda

Çerez Politikası

Gizlilik Politikası

Kullanım Koşulları

Politika Haber, MA ve SPUTNIK abonesidir.

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!

Sonuç Bulunamadı
View All Result
  • Politika’dan Yorum
  • Politika’dan Söyleşi
  • Gündem
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kadın
  • Gençlik
  • Göçmen
  • Emeklilik
  • Eğitim
  • Doğa
  • Tarih
  • Kültür
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Spor
  • Video Haber
  • Foto-Galeri
  • Tüm Haberler

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!