Maraş (Mereş) merkezli depremlerde Antep’in (Dîlok) İslahiye merkezi ve mahallelerinde bulunan evleri ağır hasar gören yurttaşlar, bir yandan yaralarını sarmaya, bir yandan barınma sorununu çözmeye çalışıyor. Özellikle kırsal bölgelerde yurttaşların çoğu, az ya da orta hasarlı olarak tespit edilen evlerine geçmeye başladı. İslahiye merkez ve Sulumağara (Kerkût) mahallelerinde görüştüğümüz yurttaşlar, ilk hasar tespitlerinin fotoğraflar üzerinden ya da dışarıdan yapılan gözlemlerle gerçekleştiğini söyleyerek, evleri için ağır ya da orta hasar tespiti yapılan birçok yurttaşın itirazda bulunduğunu kaydetti.
Hasar tespitlerinin değiştirildiği evlerin birçoğunun duvarlarında, merdivenlerinde gözle görülür çatlamalar, hasarlar mevcut. Yurttaşlar, sıcak havaların gelmesiyle akrep, yılan gibi zehirli hayvanların içerisine girdiği çadırlardan çıkarak, daha güçlendirme ya da onarım dahi yapılmayan evlerine dönmek zorunda kaldı. Hala artçı sarsıntıların sürdüğü bölgede aynı tedirginlikleri ve korkuları yaşayan depremzedelerin aldıkları tedbir ise evlerinin bahçesinden bulunan çadırları kaldırmamak oldu.
Öte yandan 13 Nisan’da Malatya’da (Meletî) bir açılış töreninde konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 650 bin yeni konut ve köy evleri yapılacağını, bunun 319 bininin bir yıl içinde teslim edileceğini vaat etti. İslahiye’de görüştüğümüz yurttaşlar, konteyner taleplerinin bile karşılanmadığını, bu nedenle yeni konutların kısa sürede yapılacağına dair umutlarının olmadığını söyledi. Depremzedeler, konutların yapılması halinde bile bunu karşılayabilecek gelire sahip olmadıkları ifade etti. Yaz sıcakları ile birlikte artık yaşanılmaz bir hale gelen çadırlarından çıkmak zorunda kalan yurttaşlar, onarımının dahi yapamadıkları hasarlı evlerine girmek zorunda kaldı.
“EVİMİZ YIKILINCA YENİSİNİ ALAMAYIZ”
Sulumağara’da 4 çocuğu ve eşi ile birlikte 2 katlı ve orta hasarlı raporu verilen evlerinde yaşamak zorunda kalan Ayşe Demir, ciddi hasarların oluştuğu evine her gün tedirginlikle girdiklerini söyledi. Demir, “Evimiz yıkıldığında yenisini alamayız diye korktuğumuz için bir şey de diyemiyoruz. Yeni bir ev yapacak bir bütçemiz de yok” dedi.
EVİNE AĞIR HASARLI RAPORU VERİLDİ
Depreme yine Sulumağara Mahallesi’nde 3 çocuğu ve eşiyle evinde yakalanan Ökkeş Bayır, depremin 6’ncı gününe kadar çadır alamadıkları için kendi imkanları ile topladığı eski çadır parçaları ve odunlarla bahçesine yaptığı derme çatma çadırda aylarca yaşamak zorunda kaldıklarını anlattı. Hasar tespitlerinde gelen memurların fotoğraf çektikten sonra bu görseller üzerinden hasar tespitleri yaptıklarını söyleyen Bayır, “Ev için ağır hasarlı raporu verildi. Sonra bana gelip evi yıkacaklarını söylediler. Ben de evimin ağır hasarlı olmadığını söyleyerek gelip incelemede bulunmaları için 8’e yakın dilekçe verdim. Bugün evim orta hasarlı görünüyor. Askı numaramı bulduğumda ise orada az hasarlı yazdığını gördüm” diye konuştu.
Her gün deprem korkusu yaşamalarına rağmen hasarlı evlerine geçmek zorunda kaldıklarını söyleyen Bayır, devletin deprem pratiğinin ardından verdiği konut vaatlerinin kendilerine güven vermediğini sözlerine ekledi.
İKTİDARIN KONUT VAADİ
Konuyla ilgili görüştüğümüz uzmanlar ise durumun endişe verici olduğunu belirtti. Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Urfa (Riha) İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Kadın Çalışma Grubu üyesi ve Yüksek İnşaat Mühendisi Esmer Hışmanoğlu, her deprem sürecinden sonra ilk olarak gözlemsel incelemelerin yapıldığını söyleyerek, hasar tespitlerinin ilk elden böyle kaydedildiğini belirtti. Gözlemsel incelemelerde duvarlarda bulunan çatlaklardan çok kiriş ve kolonlardaki tahribatın önemsendiğine dikkat çeken Hışmanoğlu, “Bu gözlemsel incelemelerde yapının aldığı hasara göre bu bakanlığın sistemine işlenir. Duvar çatlakları ya az ya da hasarsız gösterilebilir, bu da ekibin inisiyatifinde olan bir şey. Ancak kolon ve kirişlerde A, B, C ve D tipi dediğimiz hasarlardan 3’ten fazla varsa bu ağır hasarlı, üçten az olduğu zaman bu orta hasarlı olarak değerlendiriliyor. Ağır ve orta hasarlı yapılarda itiraz süreciniz oluyor. Bundan sonra performans analizi yapılıyor, buna göre yapıda tespit yapılıyor. Ancak ikinci tespitin daha detaylı bir şekilde yapılması gerekiyor” diye konuştu.
“DEPREM KRİZİ DERİNLEŞTİRDİ”
Hışmanoğlu, her ne kadar duvarlarda bulunan çatlamaların, hatta yıkımların dahi az hasar raporuna tabii olduğu söylense de duvarların onarımı ve güçlendirme çalışmaları yapılmadan yurttaşların evlere geçmesinin tehlikeli olduğu uyarısında bulundu. Yurttaşların yaşadığı barınma sorununa dair mevcut iktidarın seçim öncesi birçok vaatte bulunduğunu hatırlatan Hışmanoğlu, şunları söyledi: “2018’den bu yana bir kriz var. Bu kriz inşaat sektörünü sekteye uğrattı. Sektör duruldu, maliyetler arttı. İnsanların alım gücü düşerken, daire fiyatları ise arttı. Ardından deprem oldu. Bu depremin bir ekonomik boyutu da olacak. Zaten var olan bir krizle beraber giderek arttı. Deprem bu krizi de derinleştirdi. Piyasada bugün çok büyük tedirginlik var. İnşaat sektöründe insanlar artık giderlerini saptayamıyorlar. Bugün 5 lira olan gider, yarın 7 liraya çıkıyor. İnsanların bir yıl içerisinde konut sahibi olmaları çok zor görünüyor.”
HASAR TESPİTLERİ SAĞLIKLI YAPILMADI
Amed Şehir Plancıları Odası Şube Eş Başkanı Berivan Güneş ise, hasar tespit çalışmalarının en başından sağlıksız bir şekilde yapıldığını ifade ederek, “O süreçte hem personel yetersizliği vardı hem de hasar tespitinin boyutu çok yanlış yapılıyordu. TMMOB’un ve belirli mühendislerin sahaya inmesi ile asıl tablo ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu kurumlarla birlikte bir çalışma yürütmek zorunda kaldı” diye anlattı.
Hasar tespitlerinin yapıldığı süreçte 30 günlük itiraz süreci olduğunu kaydeden Güneş, “Ağır hasarlı yapıların normalde 30 günlük itiraz sürecinden sonra hasar kayıtları değişmezse, yapıların yıkılması gerekiyor. Orta hasarlı yapıların ise devletin verdiği krediler ile 1 yıl içerisinde güçlendirilmesi gerekiyor. Eğer 1 sene içerisinde bu güçlendirmeyi yapmazsa, mevcut orta hasarlı yapı da ağır hasarlı olarak sayılıp yıkılmak zorunda. Sürece baktığımız zaman ağır hasarlı yapılar, orta hasarlıya; orta hasarlı yapılar da az hasarlıya dönüştürülmeye başlandı. Binaların ne kadar hasarlı olduğunun tespitinin de çok sağlıklı bir şekilde yapılamadığını buradan görüyoruz” diye konuştu.
BARINMA HAKKI SAĞLANMADI
Devletten herhangi bir şekilde yardım alamayan hak sahiplerinin barınma hakkının sağlanmadığını vurgulayan Güneş, geçici barınma alanı olarak kabul edilen çadırlarda kalan yurttaşların mevsimsel koşullara da uygun olmayan bu alanlarda belli bir süreden sonra yaşayamaması sebebiyle eski yerleşim alanlarına dönmek zorunda kaldıklarını söyledi. Güneş, “Devletin normalde 7236’ncı kanunda barınma hakkı, yer temini, kira yardımı gibi temel hakları hak sahiplerine vermesi gerekiyordu. Ama bu noktada seçim süreci araya girdiği için bunlar devletin vaatleri olarak kaldı ve herhangi bir pratiğe de dökülmedi. Hak sahipleri ekonomik krizin olduğu bir ortamda geçinemiyorlardı” ifadelerini kullandı.
DEVLETE GÜVENSİZLİK ARTTI
Depremzedelerin hasar tespitlerinde evlerini yıkmamak için hasar oranlarını düşürmeye çalışma sebeplerinin güvensizlikten kaynaklandığını belirten Güneş, şöyle devam etti: “Depremin pratiklerini gördük. En yakın örnek 3 sene önceki Elazığ depremi. Bir sürü vaat verildi ancak geldiğimiz noktada insanlar hala konteynerlerde yaşamak zorunda bırakıldı. Devletin, ‘1 yıl içerisinde biz yeniden bu kentleri inşa edeceğiz’ söylemleri vaat üzerinde kaldı. Ancak bu sürece baktığımız zaman daha enkazların bile kaldırılmadığını görüyoruz. Enkazların olduğu bir süreçte yeniden inşanın ve 100 bin konutun yapılmasının ne kadar imkansız olduğu aşikar. Ya gelişi güzel konutlar yapılacak ya da Elazığ ve Van depremlerinde olduğu gibi vatandaşlar bir şekilde bekletilecek, borçlandırılacak ve bu şekilde evler onlara verilecek. Yani böyle bir ekonomik krizin olduğu ortamda, yüzde 60’nı devlet, yüzde 40’ını da yurttaş ödeyecek gibi söylemler, yurttaşlarda birazcık güvensizlik çekiyor. Bu sebeple yıktırmak istemeyip yeniden kendi evinde kalmayı seçiyor. 5 bin TL’lik bir kira yardımı yapıldı ancak depremden sonra bu fiyatlar 5’e katlandı. Bugün Îslahiye’de bir ailenin yaşayabileceği bir evin kirası en az 10 bin TL. İnsanlar ekonomik kriz sebebiyle varlık yokluk savaşı veriyor. Bu kaygılar ile ölümü göze alarak yeniden o hasarlı evlere geçiyorlar. Şu an devlete karşı bir gelecek kaygısı ve güvensizlik var.”
“İKİNCİ KEZ ÖLÜME TERK EDİLDİLER”
Devletin depremin ilk günlerinde halkı enkaz altında bırakarak ölüme terk ettiğini ifade eden Güneş, devletin bu şekli ile yurttaşları ikinci kez ölüme terk ettiğini belirtti. Güneş, “Yurttaşın ağır hasarlı binayı orta hasarlıya dönüştürmesi devletin işine geliyor. Çünkü bu hali ile devlet bir hak sahibine para vermeyecek. Bu yüzden de göz yumuyor” dedi.
Ceylan Şahinli / MA