Mustafa Suphi Vakfı tarafından yayınlanan Politika gazetesinin başyazısında Türkiye Cumhuriyeti’nin 99. Yıldönümü vesilesiyle soldaki bazı partilerin “Cumhuriyet’in kazanımları” söylemi ele alınıyor. Sınıfsal bir konumdan yoksun “Cumhuriyet’in kazanımları” söyleminin egemenlerin halk üzerindeki hegemonyasını tesis etmesine harç taşıdığına değinilen yazıda “Devletin “resmi ideolojisi” olan Kemalizm ile halkın telakki ettiği Kemalizm arasındaki bağ, gücünü yitirmeye başlamışken “Cumhuriyet’in kazanımları”ndan bahsetmek, Cumhuriyet’in tarihi, sınıfsal karakteri ve kanlı icraatları hakkındaki örtüyü -tam da bunları onlarla daha rahat tartışma açıklığı yakalanmışken- tekrar kapatmak demektir. Konuşulması gerekenler “Cumhuriyet’in kazanımları” değil, ki zaten bir kazanımı yoktur, Cumhuriyet’in sınıfsal niteliği ve ona karşı verilecek mücadeledir”, denmektedir.
Kemal Atakan “Devrimci Demokratik Alternatif Nedir?” başlıklı yazıda ise kuruluşlarını ilan eden Sosyalist Güçbirliği İttifaki ile Emek ve Özgürlük İttifak’ını değerlendiriyor. Önemli olanın gerçek devrimci demokratik alternatifin merkezini yaratmak olduğuna dikkat çekilen yazıda, görevin, “devrimci demokratik güçlerin bağımsız siyasetini savunmak, onu geliştirip güçlendirmek, halk yığınlarını o temelde harekete geçirmek ve ülkede köklü toplumsal değişikliklerin yolunu açmak” olduğu belirtiliyor.
İttifaklar sorunu üzerine bir diğer yazı olan Cemil Aksu’nun “Seçimler ve Sol-Sosyalist İttifakların Bağımsızlığı Sorunu” başlıklı yazı da, sol-sosyalist ittifakların bağımsız bir hattan yürüyerek, halkın karşısına gerçek alternatif olarak çıkmaları gerektiğine vurgu yapılıyor. Bunun için burjuva ittifaklarla ortak aday tartışmasına girilmesi yerine kendi adayları ve çözüm programları ile yol almaları savunuluyor.
Veysi Sarısözen ise CHP Türbülansa Girerken başlıklı yazısında, Türk ordusunun kimyasal silah kullandığına dair iddiaları dile getirdiği için TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve CHP’li vekil Sezgin Tanrıkulu’na yönelik saldırılar karşısında CHP’nin aldığı tavırsızlığına dikkat çekerek yaşanan durumdan CHP’nin baş sorumlu olduğunu savunmaktadır. Sarısözen “CHP titre ve kendine gel” çağrısı yapmaktadır.
Mehmet Tosun, “Hastalıklı düşünceyi pratik tedavi eder” başlıklı yazısında, yenilgi dönemlerinin bazı ideolojik hastalıkları işçi sınıfı mücadelesine sirayet etmesine neden olduğunu, bu hastalıklı düşüncelerin Marksizmi-Leninizmin aşıldığı noktasına kadar vardığına dikkat çekmektedir. Yaşanan sorunlara karşı mücadelede işçi sınıfının öncülüğü örgütlemenin komünistlerin görevi olduğuna değinilen yazıda bu doğrultuda birleşik mücadelenin örgütlenmesi gerektiği savunuluyor.
Armağan Barışgül de “Toprağı uyandıralım” başlıklı yazısında işçi sınıfının toplumsal değişimdeki öncü rolüne değinerek, “Her bir süreç ve her bir toplumsal değişim farklı görevler ortaya koyar ve sorumluluklar verir. Ülkeyi kaostan çıkarıp özgürlüğe kavuşturacak güçler vardır. En önemlisi içinde yaşamakta olduğumuz kapitalizmin üretim araçları işçi sınıfının ellerindedir. O halde işçi sınıfının örgütlülüğünü başa almak zorunludur. İşçileri, emekçileri ve gençliği devrimci nitelikte eğitmek güncel bir görevdir” demektedir.
Komünist sendikacı Halit Erdem ise Zonguldak, Kömür ve Siyasal Mücadele başlıklı yazısında, Amasra’daki madenci katliamı üzerinden maden işçilerinin mücadele deneyimlerini ele alarak, işçi sınıfının mücadelesinin ekonomik-sendikal sınırlarla değil ancak siyasi mücadele ile başarıya ulaşacağını savunmaktadır.
Dr. Levent Uygur da, “Bir “Fıtratın” Anatomisi” başlıklı yazısında madencilik sektöründe işçi sağlığı ve güvenliği sorununu ele almaktadır. Uygur, madencilik sektöründe alınmayan önlemler nedeniyle hem birçok işçi cinayetinin yaşandığı hem de “meslek hastalıkları” nedeniyle işçilerin hayatlarını kaybettiği gerçeğine değiniyor.
Politika gazetesinde Almanya Sol Parti Milletvekili Metin Kaya ile yapılan söyleşide de Avrupa’da yaşanan enerji krizinin nedenleri ve halkın buna tepkisi ele alınmaktadır. Avrupa hükümetlerinin ABD yanlısı politikaları sonucu Rusya’ya konulan amborgalarla ortaya çıkan enerji krizine karşı halkın sokağa çıkarak faturayı reddettiğine değinen Kaya, bu sorunun neo-faşist örgütlenmeler tarafından da istismar edilmesinin tehlikesine değinmektedir.
Ali Oktay Kaya ise Devrim Stratejisi Üzerine başlıklı yazısında TKP’nin Merkez Yayın Organı olan ATILIM’ın Mayıs- Eylül 2021 sayılarında beş bölümlük “Program ve Politika Üzerine” dizisi kapsamındaki tartışmayı sürdürüyor. Yazıda “Üzerinde çalıştığımız ve son bir buçuk yıldır çerçeveyi genişleterek tartıştığımız bu konuların partimizin program tartışmaları açısından öneminin tekrar altını çizerek katkılarınızın devamının önemine işaret etmek istiyoruz. Ortadoğu Devrimci Çemberi devrimci süreç açısından gerçekçi ve güncel bir tespittir. Günümüz koşulları, değişen dünya, emperyalist-kapitalist sistemin içinde debelendiği sorunlar, bu duruma uygun devrimci perspektiflerin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Zaferler yenilgiler ve inişli çıkışlı zengin deneyler ışığında günümüzün devrimci stratejisini geliştirmek cesaret ve bir o kadar da fedakarca savaşmayı gerektirmektedir” denilmektedir.
Politika gazetesindeki önemli yazılardan biri de Murat Çakır’ın ABD Emperyalizminin Almanya’yı Rusya’ya Karşı Savaş Merkezi Haline Getirme Planları Üzerine yazısı. ABD’nin NATO üzerinden Rusya ve Çin’e karşı Avrupa ülkelerini kendisine bağımlılığını arttırma siyasetine değinen Çakır, bu çabaların Almanya’daki sermaye franksiyonları arasındaki çelişkileri de derinleştirdiğine işaret ediyor.
“Bölgemizin Sorunlarından Çıkış Yolu Demokrasi ve Barıştan Geçiyor” başlıklı yazısında Mehmet Demir ise İran’da Jina Mahsa Amini’nin öldürülmesi ile başlayan halk isyanını ele alıyor. Demir, “demokrasi güçlerinin amasız ve fakatsız Kürtlerle dayanışma göstermesi ve savaşa karşı barıştan yana seslerini daha gür çıkarmaları gerekmektedir” demektedir.
Orhan Demirbağ, Unutturmayalım Ama…” başlıklı yazısında Nabi Yağcı’nın sosyal medyadan yaptığı “12 Eylül darbesini niye engelleyemedik” paylaşım üzerine durarak, Yağcı’nın o dönemdeki rolüne işaret ediyor.
Politika gazetesinin bu sayısında Yazgılı Sebahattin’in yazısında 17 ekim ölüm yıldönümü olması vesilesiyle Komsomol Hasan’ı tanıtılarak anılmaktadır. Devrimci mücadelenin isimsiz kahramanlarından olan Komsomol Hasan’ın ilkeli duruşu ve bilinmeyen bir takım bilgileri aktarılıyor yazıda.
Sinan Dervişoğlu’nun Sovyetler Birliği üzerine araştırmasının dördüncü bölümünde Gorbaçov ve Çöküş dönemine giriş yapılıyor. Dördüncü bölümün bu ilk yazısında Yuri Andrapov dönemi ele alınıyor.
Politika gazetesini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
http://www.politikagazetesi.org/sites/default/files/20221028.pdf
HABER MERKEZİ