AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ile Meclis’e sunulan 2025 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmeleri, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sürüyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Berdan Öztürk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği ve Türkiye’nin uygulamadığı kararlara işaret etti.
‘HUKUKUN AYAKLAR ALTINA ALINMASININ ÖRNEĞİ’
Öztürk, AİHM’in PKK Lideri Abdullah Öcalan ile ilgili verdiği ihlal kararına dikkat çekerek, “Umut hakkının uygulanmaması da AİHM tarafından bir işkence türü olarak ifade edilmiş ve bir hak ihlali olarak karara bağlanmıştır. Bildiğiniz gibi AİHM’in umut hakkı kararı, doğrudan İmralı ada hapishanesinde tutulan Sayın Öcalan’a yönelik emsal bir karardır. Türkiye’nin taraf olduğu AİHM’in umut hakkı kararına rağmen, uzun süredir bu kararın gereğini yerine getirmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına alınmasının ayrı bir örneğini oluşturmaktadır” dedi.
‘MECLİS’TE ONAYLANSIN’
Öztürk, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü konusunda önemli bir role rahip olduğunun altını çizerek, “Umut hakkının TBMM’de onaylanması ve ilgili kanunlarda düzenlenmesi oldukça önemlidir. Özellikle Ortadoğu’da ve dünyada yaşanan gerilim, çatışma ve buna bağlı gelişmeler… Kürt’ün de Türk’ün de onay vereceği onurlu bir barışın sağlanabilmesi hayati önem taşımaktadır. Buna yönelik en önemli adımda AKP Hükûmetinin İmralı’ya yönelik tutumunun belirleyici olacağına inanıyoruz. Başta umut hakkı olmak üzere bütün AİHM kararlarının uygulanmasının Hükûmetin, yasamanın ve yargı kurumlarının başlıca sorumluluğu olduğu gibi siyaseten de demokrasiyi savunan herkesin kazandığı ve gerçek anlamda bir normalleşme sürecinin oluşacağına inanıyoruz” diye kaydetti.
‘KÜRTLER ANA TEHDİT OLARAK GÖRÜLÜYOR’
Söz alan DEM Parti Amed Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, Türkiye’nin İran, Irak ve Suriye’nin Kürtleri yüzyıldır “ana” tehdit olarak gördüğünü ve politikalarını da bunun üzerinden şekillendirdiğini ifade etti. Ceylan Akça Cupolo, “Yani şu anda da Irak’la yapılan mutabakat metnine, yapılan o memorandumlara baktığımızda hepsi tamamen güvenlik çerçevesiyle gidiyor, Kürtlere bir tehdit bakış açısıyla bakan bir dış politika. Özellikle yakın komşularla böyle bir perspektif yürüyor. Yine, ABD’yle ilişkileri bu kilitliyor, AB’yle ilişkileri bu kilitliyor” diye belirtti.
ÇIKIŞ YOLU NE?
Ceylan Akça Cupolo, işaret ettiği bu “kilitlemeden” çıkış yolunun mümkün olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Türkiye’nin bu süreçte, bu belirsizlik sürecinde iki ayak üzerinde, iki bacağı üzerinde sapasağlam durmasının bir imkânı var. Niye Esad’la normalleşiyorsunuz da Kürtlerle normalleşmiyorsunuz? Siz çok az şey söylediniz Suriye’yle ilgili ama Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarından biliyoruz, dedi ki: ‘Bizim yakında o bandı doldurmamız çok mümkün.’ dedi. Türkiye’nin Suriye’ye gireceği, Rojava’ya gireceği, orada yeni bir böyle işgal sürecini genişleteceği bir süreçte bunun masrafını düşünebiliyor muyuz? Daha az masrafsız olan çözüm orada. Örneğin, Mazlum Abdi sık sık ‘Türkiye’yle hiçbir sorunumuz yok, onlarla barışmakla ilgili hiçbir sorunumuz yok. İyi bir komşu olabiliriz, iyi bir partner olabiliriz.’ diyor. ‘Bize saldırılmadığı sürece bizden o tarafa doğru hiçbir şey gitmedi.’ dediği hâlde illaki bu çözümsüzlükteki ısrardan vazgeçmenizi umuyoruz.”
MA