İktidar ve şirketlerin ekolojik talanının hedefinde Ordu’da, halk neredeyse her gün yeni bir proje ile karşı karşıya kalıyor. Madenler ve Hidroelektrik Santrallerin yoğun bir şekilde kurulduğu kentin en büyük sorunlarından birisi de yapılan deniz dolguları. Kıyının doğal yapısının bozulmasına neden olan deniz dolgusu Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılıyor.
Şehrin AKP’li belediye başkanı ve yeniden belediye başkan adayı olan Hilmi Güler döneminde, Perşembe, Ünye, Fatsa, Altınordu ve Gülyalı ilçelerinde toplamda 12 kıyı dolgusu için proje hazırlandı.
Bu projelerin tamamı da, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değil” ve “ÇED olumlu” kararı ile geçti. Kıyı dolgusu ile balıkçı barınağı, yat limanı, bisiklet yolu yapılmak istenen bu alanların tamamı için yurttaşlar davalar açtı ve İdare Mahkemesi’nden birçoğu için “yürütmeyi durdurma” kararı aldı. Bazı mahkemeler ise devam ediyor.
Fakat Melet Irmağı balıkçı barınağı ve deniz dolgusunda olduğu gibi mahkemelerin 2 kere iptal ettiği dolgu projelerinde, belediye ne mahkeme kararını ne de yurttaşın tepkisini dinledi, üçünce kez ÇED süreci başlattı. Bu süreçte de denizi doldurmaya devam etti.
KIYIYA DOLGU, ORMANA TAŞ OCAĞI
Yine belediye Kumru’da kalker, Çatalpınar, Fatsa, Ulubey ve Ünye’de bazalt ocakları, Perşembe’de karbon atık tesisi ve Akkuş’ta Rüzgar Enerji Santrali (RES) için aynı bakanlıktan, aynı kararları aldı. AKP’li Fatsa, Altınordu, Ünye, Çaybaşı ve Kumru belediyeleri de taş ocakları için bakanlığın olurunu alan belediyelerden. Bir yandan denizi dolduran OBB ve ilçe belediyeleri bir yandan da bu dolgular için gerekli taşları kentin fındık bahçeleri ve ormanlarından çıkardı.
“AB’DEN FON ALDILAR, SORUNLARI ÇÖZMEDİLER”
Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül ile OBB’nin kentte yarattığı ekolojik talanı, yerel seçimleri ve yerel yönetim anlayışını konuştuk.
Ordu’nun talanının 2014 yılında büyükşehir olması ile hızlandığını kaydeden Gönül, ilk kıyı dolgusunun ise şimdi İYİ Parti adayı olan dönemin AKP’li başkanı Enver Yılmaz döneminde başladığını aktardı. Ardından gelen Hilmi Güler’in ise Ünye’den Giresun sınırına kadar tüm denizi dolduracak projelere devam ettiğini söyleyen Gönül, “Önceden olmayan bu kıyı dolguları artık tüm sahil hattı boyunca var. Biz bunlara karşı yöre halkıyla birlikte mücadele veriyoruz, davalar açıyoruz. Açtığımız tüm davaları da kazandık. Fakat OBB hukuk tanımaz bir şekilde hem çalışmalarına devam ediyor. Karşımıza yeni ÇED ile çıkıyor. Şimdi de yeniden aday oluyorlar. Enver Yılmaz Ordu’nun kıyılarını dolduran, ekolojik dengesini bozan, despot birisi. Avrupa Birliği fonundan para alarak kentin kanalizasyon sorunun çözdüğünü söyledi. Hem sorunu halletmedi, hem de ortada para yok. Şu anki belediye başkanı ve AKP adayı Hilmi Güler döneminde ise şehir inşaat alanına döndü” dedi.
“OBB MADEN ŞİRKETİ KURDU”
Deniz dolgusunun aynı zamanda başka bir boyutu olduğuna işaret eden Gönül, “Perşembe’deki 66 bin metrekare kıyı dolgusunun malzemesini geçmiş yıllarda yine ilçede açılan bir taş ocağından sağlıyorlar. Dolgu varsa muhakkak taş ocağı vardır. Ya açılacak taş ocağı ya da mevcut ocağın genişlemesi anlamını taşıyor. Yani deniz dolgusu eşittir taş ocağı. Öte yandan yeni başlayan bir süreçle Fatsa İslamdağ Köyünde bir bentonit madeni açılacak. Burada bulunan 3 tane taş ocağı yüzünden köy heyelan mıntıkası haline dönüştü, evler kaydı. Taş ocaklarının tozlanmasından dolayı hayvancılık yapılmaz durumda, fındık bahçeleri heyelandan dolayı kat kat olmuş. Şimdi bir de aynı yörede bir maden açılıyor. Bunu da OBB’nin kurduğu maden şirketi açıyor. Belediyeler zaten taş ocakları açıyordu. Fakat ilk defa bir bentonit madeni açıyor. OBB en borçlu belediyelerin başında geliyor. Buradan maddi bir gelir elde etmek istiyorlar. Maden şirketleriyle uğraşırken bir de belediyenin maden şirketiyle karşı karşıya geliyoruz. Oraya bu maden yapılırsa yaşam tamamen biter” diye belirtti.
İMAR SORUNU, ÇÖP TESİSİ
OBB’nin bunların yanı sıra ekosistemi ve şehir yapısını etkileyen birçok projesi olduğunu belirten Gönül, şöyle devam etti: “OBB’nin Çaybaşı’nda bulunan çöp tesisi ise İlküvez Yaylasının tam ortasında hayvancılık yapılan, sulak alanların olduğu bir yerde. Buradan yıllardır sızan sular nedeniyle balıklar, kuşlar ve hayvanlar öldü. ÇED ihlali olmasından dolayı buraya hem para cezası kesildi hem de ÇED ruhsatı iptal edildi. Yine şehrin imar sorunu da çözülmüyor. Altınordu’da Melet Irmağı kenarında 7 dönümlük bir arazinin içine bir külliye yapmak için imar değişikliği yapıldı. Diyanet ve OBB arasında yapılan protokol var ve burası tarikatlara verilecek. Böyle durumlarda imar değişikliğini şehir planlamacılar yapmalı. Bir de ayda bir bu planlar değişmemeli. Şehrin hafızasıyla oynanmamalı. Örneğin şehrin tamamına bir imar değişikliği yapıldığında bu 50 yıllık olmalı. Zorunlu olmadıktan sonra parça imar değişikliği olmamalı. Her belediye yönetimi değiştiğinde bu yapılmamalı. Diğer türlü birilerinin rantına açılan projelerle bilimsel bir yapılaşma olmuyor. O yüzden projeler hangi odanın alanındaysa onlara ve halka sorulmalı.”
TALANIN ETKİSİ
Yaratılan talanın Ordu’da sonuçlarının net olarak görülmeye başladığını söyleyen Gönül, sahile 3 yıldır kar düşmediğini, hatta bin 500-2 bin metredeki yaylalara bile kar yağmaz olduğunu dile getirdi. Dolguların denizin ekosistemini bozduğunu kaydeden Gönül, “Denizlerimizde balık kalmadı, bazı tarım ürünleri yok oldu. Bunun için şehirler, planlamasını, harcamasını, imarını ekolojik dengeye göre yapmalı. Belediyelerde mutlaka çevre mühendisleri çalışmalı. Ayrıca içinde yurttaşlar, odalar, sivil toplum örgütleri yoksa o yerel yönetim değildir. Bunlarda göstermelik değil temsiliyet bazında olmalı. Geçmişte Samsun Atakum ve Bursa Nilüfer belediyelerinin yaptığı gibi bütçeyi Kent Konseyleri ile yurttaş belirlemeli” diye belirtti.
“BELEDİYELER OTONOM OLMALI”
“Yerel yönetimler bağımsız ve otonom bir yapıya sahip olmalı” diyen Gönül, mevcut durumda yerelin kararının merkezi hükümet tarafından verildiğini söyledi. Gönül, “Öyle ki Ordu Gülyalı ilçesindeki balıkçı barınağının işletmesini kimin işleteceğine Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile karar veriliyor. Bu kararı orası veremez. Bu şehirde ben yaşıyorum, bunun kararını neden o versin. Merkezi hükümet sadece belediyelerin yasaların verdiği yetkiyi aşıp aşmadığını denetlemeli. Örneğin belediye ‘başkanını görevden aldım’ diyor. Bunu yaparken rüşvet almışsa, yolsuzluk yapmışsa, sağlık durumu yerinde değilse yapabilir. Ama seçim oluyor, kayyım atıyor. Yine belediye yasasında ilçe belediyelerinin neredeyse hiç yetkisi yok. İl belediyesi ilçelere gidip, spor tesisi, kültür merkezi yapıyor, ‘Burası benim’ diyor. Merkezi yönetimlere bu kadar yetki verilmesi yanlış. Bunlar merkezi hükümetin yerel yönetimlere diktasıdır. Bunlar tamamen ortadan kalkmadığı, merkezi hükümetin yetkileri kısılmadığı, yerel yönetimler güçlendirilmediği müddetçe yerel yönetimlerin bağımsız bir iş yapma olanakları yok. Şehir ile ilgili kararlar şehre ait olmalı” diye konuştu.
Tolga Güney / MA