Künye   Hakkımızda
9 Temmuz 2025, Çarşamba
Politika Haber
  • GÜNDEM
  • EMEK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KADIN
  • GENÇLİK
Tüm Haberler
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Politika Haber
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Anasayfa Gündem

Kapitalizmde enflasyon: Sınıfsal bir politika olarak analiz

Enflasyonun, kapitalist sistemin krizleri “yönetme” biçimlerinden biri olduğunu belirten Politika Gazetesi Trabzon temsilcisi ve siyasetçi Süleyman Hacıbektaşoğlu, bunun sınıflar arası bir servet transferi olduğuna dikkat çekti.

4 Temmuz 2025
Kapitalizmde enflasyon: Sınıfsal bir politika olarak analiz
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsApp'ta Paylaş

Politika Gazetesi Trabzon temsilcisi ve siyasetçi Süleyman Hacıbektaşoğlu, Türkiye’de emekçilerin alım gücünü ilgilendiren enflasyon olgusunun sınıfsal içeriğine ilişkin bir yazı kaleme aldı. Hacıbektaşoğlu, yazısında enflasyonun aynı zamanda “sınıflar arası bir servet transferi” olduğuna dikkat çekti.

Yazının tamamı şu şekilde:

Bugün (3 Temmuz 2025) TÜİK, Haziran 2025 enflasyon verilerini açıkladı: Aylık TÜFE yüzde 1,37, yıllık bazda ise yüzde 35,05. Peki bu ne demek? Saray rejimi, “enflasyon düşüyor” diye müjde verirken, ki her zam döneminde enflasyon düşüyor müjdesi verilir. Çünkü rakamları küçük gösterip emekçinin, emeklinin emeğini çalacaklardır.
Aynı dakikalarda bu müjdeden sonra bir başka müjde de milyonlarca emekli ve çalışana verildi. 3 kilo kıymaya, 1 teneke yağa, 2 kutu ilaca sıkıştırılmış bir hayatın ortasında sus payı niyetine yüzde 16,67 zam aldı emekliler. Çalışanlar ise 1 puan altına mutlu edildiler.Yani açlığın adı maaş oldu, onurun adı geçim derdi.

Fakat bu yalnızca bir “veri” değil. Bu, bir sınıf politikasının, bir ekonomik tercihin ve bir sömürü düzeninin halk nezdindeki sonucudur. Marksizm bize şunu öğretir: Her ekonomik karar, bir sınıfsal tercihtir. Sermaye sınıfı için enflasyon bir kriz değil, bir araçtır; bir yeniden birikim, bir yeniden yapılandırma ve bir yeniden yağmalama sürecidir. Çünkü kapitalizm, yıkarken inşa eder ama yalnızca sarayı büyütürken yoksulun gecekondusunu yerle bir eder.

Bugün Türkiye’de yaşanan budur: Enflasyon düşürülmüyor, düşük gösteriliyor. Haziran enflasyonu özellikle bastırıldı ki 6 aylık ortalama düşük çıksın, emekliye ve memura daha az zam verilsin. Peki kim için? Emekli, pazarda domatesin fiyatını ezberlerken, TÜİK hangi vitrinden bakıyor bu hayata? Ayda 14 bin lira alan bir insan, hayatını nasıl idame ettirsin? Cevap yok, çünkü soru dahi sorulmuyor. Sadece “veri” var. Oysa bu veri değil, bu kandırmacadır. Sınıf gerçeğini örtme perdesidir.

Aslında olan şudur: Sermayeye vergi affı çıkar, işçiye hayat pahalılığı düşer. Patronun borcu enflasyonla erir, emeklinin maaşı ay sonunu göremeden tükenir. Banka, verdiği krediyi enflasyonla hafifletir; ama emekli, aldığı maaşı her sabah biraz daha küçülmüş bulur. İşte bu nedenle enflasyon yalnızca fiyat artışı değil, emekçinin alın terinin değersizleşmesi, emekli aylığının kurban edilişidir.

AKP’nin “faiz sebep, enflasyon sonuç” masalıyla halkı kandırmaya başladığı gün, aslında bu büyük yeniden servet transferi başladı. Ve şimdi TÜİK eliyle ilan edilen her “resmi enflasyon” verisi, gerçekte yoksuldan zengine yapılan soygunun resmiyet kazanmış hâlidir.

Çünkü kapitalizmde enflasyon, yalnızca iktisadi değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküştür. Paranın değeri değil, insanın değeri erir. Bugün Türkiye’de yaşanan da budur. Ve bu yoksullaştırma politikasının adı “ekonomi yönetimi” diye halka yutturuluyor. Oysa bu, tam anlamıyla bir sınıf kıyımıdır.

Kapitalizmin krizi değildir bu, kapitalizmin bizzat kendi yönetim modelidir. Emekçi, memur, emekli ne kadar susarsa; zengin, bankacı, patron o kadar semirir. Saraylar yükseldikçe sofralar küçülür, borsa rekor kırdıkça yoksullar pazara bile uğrayamaz hâle gelir.

Bugün Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı veriler, emekçiye verilen müjde değil, yoksulluğun resmi kaydıdır. Ve bu tablo, artık yalnızca ekonomik değil, sınıfsal bir savaşın ilanıdır.

Bu savaşı ancak örgütlü bir emek cephesiyle, sınıf bilinciyle ve devrimci bir kararlılıkla durdurabiliriz. Çünkü emek sömürüsünü veriyle değil, mücadeleyle durdurabiliriz.

Bu kadar çok enflasyondan bahsettik ki nedir bu enflasyon ? kime yarar ? özellikle mi tercih edilir ,yoksa bir yönetim hatası mıdır ?

Gelin birlikte bu konuya değinelim dostlar.

I. Enflasyonun Sınıfsal İşleyişi

Kapitalist sistemde enflasyon yalnızca fiyatların artması değil, aynı zamanda bir sınıflar arası servet transferidir. Özellikle ücretli emeğe dayalı çalışan kesimler, fiyatlar yükselirken gelirleri aynı oranda artmadığında reel anlamda yoksullaşır. Bu durum sermaye sınıfı açısından ise bir fırsata dönüşür.

1.⁠ ⁠Reel Ücretlerin Erozyonu

Enflasyonist süreçte işçilerin, emekçilerin ve alt sınıfların, yoksulların reel gelirleri yerinde sayarken, en tepedeki sermaye temsilcilerinin gelirlerinin hızla arttığını görürüz. Bu, “enflasyon bir yeniden dağıtım aracıdır” tezini açıkça doğrular.

2.⁠ ⁠Borçların Reel Değerinin Azalması

Enflasyonla birlikte devlet ve şirket borçlarının gerçek değeri düşer. Yani dün alınan 100 birimlik borç, bugün 70 birim değerinde ödenir. Bu durum özellikle büyük borçlu şirketler, düşük faiz dönemlerinde bankalardan kullanılan krediler ve devlet için avantajdır.

3.⁠ ⁠Emek Gücünün Ucuzlaması

İşçi ücretleri nominal ( adı var ama etkisi ve değeri çok az olan , görünürdeki. Örneğin ,”nominal faiz” enflasyon dikkate alınmadan açıklanan faiz oranıdır. Çoğu zaman işler iyi görünsün diye ve özellikle de halkı, yatırımcıyı, emekçiyi kandırmak için nominal veriler öne çıkarılır.

Örneğin: ⁠Devlet %40 faiz veriyorum der (nominal), ama enflasyon %60’tır. Gerçekte paran %20 erir ama kağıt üstünde “kârlı” görünür.

Bu yüzden nominal veriler, gerçeği gizlemek, suni refah algısı yaratmak ya da emekçiye düşük zam vermek için öne sürülür). olarak artsa bile, fiyatlar daha hızlı arttığında bu reel ücret kaybına yol açar. Böylece işgücü daha ucuza çalışmaya zorlanır, bu da ihracata dayalı ekonomilerde rekabet avantajı olarak görülür. Sermaye bu durumdan kârlı çıkar.

4.⁠ ⁠Finans Kapitalin Yeniden Birikimi

Enflasyonist ortamlarda merkez bankaları faiz artırır, devlet tahvilleri değerlenir, özel şirketler fiyatlama gücü sayesinde yüksek kârlar elde eder. Bu da özellikle büyük finans kuruluşlarının yeni sermaye birikim döngülerine girmesini sağlar.

Peki enflasyonist ortamlar devletin ve sermayenin işine geliyorsa neden neden enflasyonu düşürmek için faiz artırımına gider diye bir soru akla gelebilir. Buna cevap olarak şöyle diyebiliriz. Enflasyonist ortamlarda Merkez Bankası, enflasyonu düşürmek için faiz artırır. Ama bunun arkasında birkaç temel sebep vardır: Çünkü enflasyon zengine kazandırsa da istikrarsızlık yaratır; paranın değeri hızla erirse, yatırımcı kaçar, halk güvenini yitirir, ekonomi kontrolsüzleşir. Bu yüzden devlet, sistemi kurtarmak için faiz artırır.

Faiz artışıyla tüketim kısılır, para tutulur, döviz baskısı azalır ve enflasyon frenlenmeye çalışılır. Ama bu, emekçiler için acı reçete demektir. Çünkü yüksek faiz ile → üretim yavaşlar → işsizlik artar → halk daha çok yoksullaşır.
Sonuç: Enflasyon, kapitalist sistemin krizleri “yönetme” biçimlerinden biridir. Ancak bu yönetim, sermaye sınıfı lehine ve emekçi sınıfların aleyhine işlemektedir. Bir diğer ifadeyle: ⁠Enflasyon, paranın değer kaybı değil, emeğin değer kaybıdır.

II. Türkiye Örneği: Enflasyon, Ücretler ve Sınıf Politikası (2002–2025)

1.TÜFE ve Asgari Ücret Arasındaki Açılma

2002-2013 döneminde hem fiyatlar hem de asgari ücret paralel bir artış eğilimi göstermiştir. Bu, görece dengeli bir kapitalist büyüme dönemidir.

Ancak 2018’den itibaren enflasyon hızla yükselirken, asgari ücretin dolar karşılığı düşmeye başlamıştır.

2021 sonrası özellikle “faiz sebep, enflasyon sonuç” politikasıyla asgari ücret reel anlamda erimiş, 2022’de 250 dolar seviyesine kadar gerilemiştir.

Bu süreçte olan şudur: Ücretli emeğin satın alma gücü düşerken, sermayenin maliyeti düşürülmüş, ihracatçılar ve finans kapital kollanmıştır.

2. Dolar Kuru ve Ekonomik Bağımlılık

2002’de 1.6 TL civarında olan kur, 2025’te bu yazı yazıldığında 39.81 TL’ye ulaşmıştır. Bu değer kaybı, ithalata bağımlı üretim modeli nedeniyle iç fiyatları yukarı çekerken, işçilerin ücretleri bu artışı karşılamamaktadır. Çünkü dolar arttıkça ithalata bağlı üretimde dolara bağlı olarak maliyetler artmıştır. İşçilerin de ücretleri döviz bazında düşmüştür.

Sınıfsal olarak yorumladığımızda İthal girdilere bağımlı, inşaata ve borca dayalı ekonomi modeli 2018 sonrası ciddi kırılmalar yaşamıştır. 2021’de Erdoğan hükümetinin “faizleri düşürerek üretimi ve ihracatı artırma” hedefi aslında sermaye sınıfı lehine bir yeniden yapılanma politikasıydı.

Enflasyon bilerek yükseltilmiş, borçların gerçek değeri azaltılmış, asgari ücretin artışı geciktirilmiş, işçi sınıfı sistematik olarak yoksullaştırılmıştır.

Devlet ve büyük şirketler, enflasyonu bilerek yüksek tutarak şu oyunu oynar: Fiyatlar hızla arttı, ama asgari ücret ve maaşlar zamanında artırılmadı. Böylece işçi, memur, emekli aylarca düşük parayla yaşamak zorunda kaldı. Bu sırada, zenginlerin borçları enflasyonla eridi.

Hangi borçlar eridi? Devletin aldığı iç ve dış borçlar, Büyük şirketlerin bankalardan çektiği uzun vadeli krediler.
⁠Örneğin 1 yıl önce 10 milyon TL borç alan bir şirket, şimdi o paranın alım gücü belki 5 milyon lira bile değil. Yani aynı miktarı geri ödese bile, gerçek anlamda daha az ödemiş oluyor.

Şunu sorabilir okuyucu ya da biz soralım . İç ve dış borçlar enflasyonla nasıl erir? Mantık şudur: Enflasyon arttıkça, paranın alım gücü düşer aynı parayla daha az mal/hizmet alınır. Borç geri ödemeleri ise genelde sabit para cinsinden yapılır (özellikle iç borçlarda).

Bir örnekle açıklayalım : Devlet 2023’te bir kişiden ya da bankadan 100 milyar TL borç aldı. Anlaştılar: “1 yıl sonra 110 milyar TL geri vereceğim.” (%10 faiz) Ama 2024’te enflasyon %60 çıktı. Yani 110 milyar TL, artık sadece geçen yılın 68 milyar TL’si kadar bir değer taşıyor!

⁠Devlet kağıt üstünde 110 milyar TL ödedi ama gerçekte çok daha az değer geri verdi. Borcun alım gücü düştü, yani borç “erimiş” oldu.

Dış borçlar nasıl erir? Dış borçlar genellikle dolar veya euro cinsindendir. O yüzden TL enflasyonu dış borcu doğrudan eritmez. Ama, Eğer devlet döviz kazancını artırırsa (örneğin ihracat), Ve enflasyon sayesinde TL cinsinden iç yükümlülükleri azaltırsa, dış borcu çevirmek daha kolay hâle gelir.

Ayrıca bazen dövizle borçlanan şirketler, döviz kuru sabit kalır veya düşerse, enflasyon ortamında elde ettikleri gelir artar ama borç sabit kalır yine borç erimiş olur.

Sonuçta olan ; Emekçi daha az maaşla daha pahalıya yaşamaya çalışırken, patronlar borçlarını enflasyonla eritip zenginleşti. Yani bu düzen, enflasyonu bahane edip, yoksuldan alıp zengine verdi.

Türkiye örneği, kapitalist sistemde enflasyonun tesadüfi bir “ekonomik hata” değil, bir sınıf politikası tercihi olduğunu net biçimde göstermektedir.

Enflasyon: Sermayeye vergi affı, İşçiye hayat pahalılığıdır.

Peki bir başka soru da şu olabilir. Bankalar zarar edeceği bir yolu neden tercih eder . düşük faizli kredilerin enflasyonist ortamda dönüşü zarar değil mi ?

Aslında bu durumun iki yönü var: Bankalar da faizleri artırarak kredilerden daha çok para kazanır.Faiz yükselince kredi vermek daha kârlı olur. Ayrıca devlet yüksek faizle borçlandığı için, bankalar devlet tahvili alıp devletten garanti kâr elde eder. Yani bankaları aslında bu dönemde kurtaran devlet tahvilleridir. Yani hazinedir. Düzen bir şekilde kurulmuştur.

Kaybettikleri durumlar da vardır: Enflasyon çok yüksekse, verdikleri eski krediler erir, reel olarak daha az para geri alırlar. Tasarruf sahipleri paralarını çeker, banka kaynakları azalır. Ama sonuçta hazine her zaman yanlarındadır.
Sonuçta, bankalar kontrollü enflasyondan fayda sağlar, ama kontrolden çıkarsa zarar ederler. O yüzden genellikle bu sistemde belli ölçüde yüksek enflasyon istenir, çünkü: ⁠”Borçlar erir, zenginler kazanır, bankalar kâr eder ama olan emekçiye olur.”

İlgili Haberler

“Sağlık örgütlerinin sürece dahil olması lazım”
Gündem

“Sağlık örgütlerinin sürece dahil olması lazım”

9 Temmuz 2025
Yanan ormanlar bir kez daha ranta mı açılacak?
Gündem

Yanan ormanlar bir kez daha ranta mı açılacak?

9 Temmuz 2025
Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı yayınlanacak
Gündem

Öcalan’dan görüntülü çağrı: Siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum

9 Temmuz 2025
Meteoroloji’den kritik uyarı: Hava sıcaklığı bugün zirve yapıyor, şehirlerde hissedilen sıcaklık 45 dereceyi bulabilir
Gündem

Meteoroloji’den kritik uyarı: Hava sıcaklığı bugün zirve yapıyor, şehirlerde hissedilen sıcaklık 45 dereceyi bulabilir

9 Temmuz 2025
Ukrayna ordusu Kursk’taki şehir plajına saldırdı: 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı
Gündem

Ukrayna ordusu Kursk’taki şehir plajına saldırdı: 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı

9 Temmuz 2025
Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı yayınlanacak
Gündem

Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı yayınlanacak

9 Temmuz 2025
Politika'dan Günün Yorumu
ABD Ateşle Oynuyor!
Politika'dan Yorum

ABD Ateşle Oynuyor!

Politika Haber
23 Haziran 2025
Politika'dan Söyleşi
Ömer Ağın: Öcalan’ın çağrısı ile yeni bir mücadele dönemi başlamıştır
Politika'dan Söyleşi

Ömer Ağın: Öcalan’ın çağrısı ile yeni bir mücadele dönemi başlamıştır

Politika Haber
14 Mart 2025

EN SON HABERLER

Kadınların TİS talepleri: Eşitlik

Kadınların TİS talepleri: Eşitlik

9 Temmuz 2025
“Sağlık örgütlerinin sürece dahil olması lazım”

“Sağlık örgütlerinin sürece dahil olması lazım”

9 Temmuz 2025
Yanan ormanlar bir kez daha ranta mı açılacak?

Yanan ormanlar bir kez daha ranta mı açılacak?

9 Temmuz 2025
Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı yayınlanacak

Öcalan’dan görüntülü çağrı: Siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum

9 Temmuz 2025
Meteoroloji’den kritik uyarı: Hava sıcaklığı bugün zirve yapıyor, şehirlerde hissedilen sıcaklık 45 dereceyi bulabilir

Meteoroloji’den kritik uyarı: Hava sıcaklığı bugün zirve yapıyor, şehirlerde hissedilen sıcaklık 45 dereceyi bulabilir

9 Temmuz 2025
Ukrayna ordusu Kursk’taki şehir plajına saldırdı: 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı

Ukrayna ordusu Kursk’taki şehir plajına saldırdı: 3 kişi öldü, 6 kişi yaralandı

9 Temmuz 2025
Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı yayınlanacak

Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısı yayınlanacak

9 Temmuz 2025
Politika Haber

© Tüm hakları saklıdır
Politika Haber'de yayımlanan yazı, haber, fotoğraf ve videoların her türlü telif hakkı Mustafa Suphi Vakfı'na aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden alıntılanamaz.

Bizi Takip Edin

Kurumsal

Künye

Hakkımızda

Çerez Politikası

Gizlilik Politikası

Kullanım Koşulları

Politika Haber, MA ve SPUTNIK abonesidir.

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!

Sonuç Bulunamadı
View All Result
  • Politika’dan Yorum
  • Politika’dan Söyleşi
  • Gündem
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kadın
  • Gençlik
  • Göçmen
  • Emeklilik
  • Eğitim
  • Doğa
  • Tarih
  • Kültür
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Spor
  • Video Haber
  • Foto-Galeri
  • Tüm Haberler

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!