İHD Eş Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Demir, çatışmasızlık zeminin kıymetli olduğunu ancak kalıcı barış için temel hak ve özgürlüklerin inşa edilmesi gerektiğini belirtirken, İHD MYK üyesi Nurettin Tanış, sürecin ilerlemesi için devletin somut adım atmasının şart olduğunu söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı Barış ve Demokratik Toplum Süreci, Süreç Komisyonu’nda bulunan partilerin raporlarını Meclis’e teslim etmesiyle sürüyor. DEM Parti, CHP, Emek Partisi (EMEP) ve MHP süreç kapsamında hazırladıkları raporları Meclis’e sundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Demir ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Avukat Nurettin Tanış sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hakkı Demir, çatışmasızlık halinin başlı başına bir kazanım olduğunu belirterek, en ağır hak ihlallerinin çatışma dönemlerinde olduğunu kaydetti. Sürecin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yasal hiç bir adımın atılmadığına işaret eden Demir, hasta tutsakların bile tahliye edilmediğini söyledi. Demir, İdari ve Gözlem Kurullarının ise bir mahkeme gibi hareket ederek, tutsakların tahliyelerinin engellendiğini kaydetti.
‘MÜCADELE YÜKSELTİLMELİ’
Sürece yönelik şüphe yerine mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini ifade eden Demir, barışı iktidarın insafına bırakılmaması gerektiğini dile getirdi. Sivil toplum örgütleri ve halkın daha çok ikna edilmesi gerektiğini vurgulayan Demir, Devlet Bahçeli’nin “umut hakkı” ve Fethi Yıldız’ın hasta tutsaklarla ilgili açıklamalarını anımsattı. Demir, “Fiiliyata yansıyan bir şey yok. Abdullah Öcalan ve PKK atması gereken adımların hepsini attı. Karşı taraftan adım yok. ‘Umut hakkı’ndan yararlansın’ denildi. Peki niye adım atılmıyor” diye sordu.
‘KÜRT FOBİSİNİN YENİLMESİ GEREKİR’
Sürecin Ortadoğu’daki gelişmelerle bağlantılı olduğu değerlendirmelerine de değinen Demir, dünya genelinde insan hakları ihlallerinde artış olduğunu belirterek, çoklu bir insan hakları krizinin yaşandığını söyledi. Demir, “Ortadoğu’da ülkeler, demokrasiyle yönetilseydi İsrail’in hiçbir etkisi olamazdı. Buna Türkiye de dahil. Kürtlerle barışan, Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine saygı duyan bir Türkiye, Ortadoğu’da daha onurlu bir ülke olur, saygın bir ülke olur. Kendi coğrafyasında barışı başka ülkelere taşıyan, onlara da örnek olan bir ülke konumuna yükselebilir. Kürt fobisinin mutlaka yenilmesi gerekir” diye konuştu.
‘YÜZLEŞMELER OLMADAN KALICI BARIŞ OLMAZ’
Çatışmasızlık zeminin kıymetli olduğunu ancak kalıcı barış için temel hak ve özgürlüklerin inşa edilmesi gerektiğini dile getiren Demir, “Yüzleşmeler yapılmadan, hakikatler araştırılmadan kalıcı barış olmaz. İnsanların yaralarının onarılması gerekir. Yıllarca uygulanan katliamlar var, en son Roboski’de bombalanan çocuklar var. Hala bunun failleri ortada yok. Devlet çıkıp bu konuda özür dileyerek ve failleri de yargılayarak bir adım atmazsa insanların içindeki o acı artarak devam edecek. Yüzleşecek, özür dileyecek ve tazmin edecek. Türkiye’de ağır insan hakları ihlalleri uzun zamandır yaşanıyor ama silahların susması, çatışmasızlığın yaşanmıyor olması insan hakları örgütleri olarak bizler açısından çok kıymetlidir. Bizim söz söyleme gücümüz daha da artacaktır. Bu çatışmasızlık halinin devam etmesini istiyoruz. Bu ortamda çok daha rahat demokratik adımların atılabileceğine ya da attırılabileceğine inanıyoruz” dedi.
‘SİYASİ TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILMALI’
Avukat Nurettin Tanış, sürecin ilerlemesi için devletin net ve bağlayıcı adımlar atmasının şart olduğunu söyledi. İmralı görüşmesinin, Kürtlerin iradesinin tanınmasında önemli bir eşik olduğunu belirten Tanış, “Bir önceki süreçte yaşanan toplumsal dinamizmi şu an göremiyoruz. İnsanlar deneyimledikleri hayal kırıklıkları nedeniyle kaygılı. Süreç kapalı kapılar ardında ilerliyor ve kamuoyuna yeterli bilgi verilmiyor. Oysa Kürt meselesi yalnızca güvenlik ekseninde değil; tarihsel, sosyolojik ve kültürel boyutlarıyla ele alınırsa gerçek anlamda barıştan söz edilebilir” ifadelerini kullandı.
Sürece partilerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının ve toplumun tüm kesimlerinin dahil edilmesi gerektiğini söyleyen Tanış, “Toplumsal barışın inşası için özellikle Kürtler açısından sürecin ciddiyetini gösterecek ilk adım, siyasi tutsakların serbest bırakılmasıdır. Cezaevinde seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri ve yüzlerce siyasi tutsak bulunuyor. Başta hasta tutsaklar olmak üzere tüm siyasi tutsaklar bir an önce özgürlüğüne kavuşmalıdır. Çatışmasızlık ortamının devamı ise sürecin temel koşuludur” diye konuştu.
Türkiye’nin Suriye’deki gelişmeleri gerekçe göstererek adım atmamasının süreci tıkadığını kaydeden Tanış, “Devlet, Suriye’deki gelişmelerden bağımsız olarak kendi içinde demokratikleşme adımlarını atmalıdır” dedi.
‘HUKUKİ ADIMLAR GECİKMEDEN ATILMALI’
PKK’nin attığı adıma rağmen devletin halen gerekli düzenlemeleri hayata geçirmediğini ifade eden Tanış, bunun süreci seçim hamlesine dönüştürme riskini taşıdığını dile getirerek, “Şeffaflık sağlanmazsa süreç provokasyonlara açık hale gelir. Bir önceki çözüm sürecinin nasıl bitirildiğini hatırlıyoruz. Bu nedenle hukuksal düzenlemeler gecikmeden yapılmalıdır” diye konuştu.
‘TOPLUMSAL KATILIM’
Tanış, İHD’nin yıllardır barış odaklı hazırladığı rapor ve önerilerin dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, “Çözüm süreci, hak ve özgürlükler temelli ilerlemelidir. Bağımsız izleme ve gözlem mekanizmaları oluşturulmalı; sahadaki hak ihlalleri düzenli olarak raporlanmalıdır. Toplumun tüm kesimleri sürece dahil edilmeli. Çalıştaylar, halk buluşmaları ve bilgilendirme toplantıları bu açıdan hayati önemdedir” şeklinde konuştu.
MA / Hamdullah Yağız Kesen – Abdulkadir Ayten











