Jineolojî Dergisi, Wan’da 21-22 Eylül tarihleri arasında “21. Yüzyılda Erkek Egemen Sisteme Karşı Mücadele Politikası ve Yöntemleri” çalıştayı düzenledi. İki gün süren çalıştaya, Türkiye ve Kurdistan’ın farklı kentlerinden çok sayıda kadın katıldı. Yapılan oturumlarda ise, “Dünden bugüne Jineoloji: Neden- nasıl”, “Şiddetin alanları ve değişen çağ koşullarında şiddetin yeniden tanımlanması”, “Irkçı, milliyetçi, dinci, cinsiyetçi politikaların panoramik haritası ve analizi”, “Cinsiyetçi saldırılara karşı ortak özsavunma bilinci”, “Ortak mücadele yöntemlerini teori ve pratikte nasıl beraber öreceğiz” ile “Ulus- devletin savaş ve sağcı yükseliş ve militarizme karşı kadınların özgürlük ve barış arayışlarının ortak mücadelesi” başlıkları tartışıldı.
Jineolojî Dergisi Yayın Kurulu üyesi Rojda Yıldız, çalıştay ve jineolojînin önemine dair konuştu.
ORTADOĞU’DA KADIN MİRASI
Jineolojî’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın savunmalarıyla gündeme geldiğini belirten Yıldız, “Kadınların da bunu geliştirdiği bir çalışma oldu. 2015 yılında Jineolojî Dergisi çıktı. Bu süreç içerisinde özellikle Kuzey, Güney Kurdistan ve Rojava’daki kadınlarla bir araya geldik. Birçok atölye ve eğitim çalışmaları yaptık. Bu çalışmalarda Kurdistan ve Ortadoğu gerçekliğinde ciddi bir kadın birikimi ve mirası ortaya çıktı. Bu kadın birikimi ve bilgileri nasıl bilimsel bir sistematiğe kavuşturabiliriz? Tartışması yürütüldü. Bunu da yeni bir yaşamı örgütlerken ‘o yaşamın bilimine, bilgisine nasıl dönüştürebiliriz’ tartışmasını yapıyoruz” dedi.
ORTAK MÜCADELE YÖNTEMLERİ TARTIŞLIYOR
İlk çalıştaylarını gerçekleştirdiklerini aktaran Yıldız, “Daha önce kapalı küçük seminerler, paneller yapmıştık. Bu çapta büyük bir organizasyonu ilk kez yaptık. Uzun bir zamandır ‘21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak’ tespiti yapılıyor ve bu tespit hala devam ediyor. Ancak diğer yandan bu tespit karşısında yükselen bir erkek egemen faşizmi söz konusu. Sadece Kurdistan ve Türkiye’de değil tüm dünyada kadına yönelik ciddi bir saldırı var. Bu sadece fiziki bir saldırı değildir. Her şeyin küreselleştirildiği, kapitalistleştirildiği, ırkçılığın yükseltildiği, mülteci karşıtlığının arttırıldığı bir süreçteyiz. Bu ideolojik saldırılardan en fazla etkilenen, bedeni, duygusu, düşüncesi tahrip edilen kadınlardır. Bundan dolayıdır ki dünyanın farklı yerlerinde kadınlar bir araya gelerek, bu çoklu furyaya karşı ortak mücadelenin yol ve yöntemlerini arıyor. Bizler de farklı kesimlerle ve farklı mücadelede yer alan kadınlarla bir araya gelmeye çalışıyoruz” diye belirtti.
Türkiye ve Kurdistan’da özellikle 2015 yılı ve sonrasında AKP-MHP iktidarı tarafından kadınlara karşı başlatılan saldırı furyasının devam ettiğini söyleyen Yıldız, bu saldırıların amacının ise kadını yalnızlaştırmak olduğunu dile getirdi. Kadınların uzun süredir maruz kaldığı devlet saldırılarına karşı “ortak mücadeleyi nasıl örgütleyebilirizi” tartıştığını belirten Yıldız, “Çalıştayda, bu mücadeleyi nasıl ortak mücadele yöntemine dönüştürebiliriz üzerinde tartıştık ve tartışmaya devam ediyoruz” dedi.
‘EN ÇOK ERKEKLER TARTIŞMALI’
Kürt kadın hareketi için değişim ve dönüşümün daha çok önem arz ettiğini ifade eden Yıldız, şöyle devam etti: “Bu konuda ciddi atölyeler, eğitim çalışmaları, yan yana gelme mekanizmaları ve yol haritası var. Özellikle bu konuda diğer kadın hareketleriyle çeşitli farklılıklar yaşıyoruz. Ancak bir yol yöntem bulmaya yönelik bir çalışma hali var. Erkeklerin değişim dönüşümüne kadınları öncülük edip, etmediği meselesi var. Jineolojî’yi özellikle erkekler okumalı. Bir toplumsal değişim-dönüşüm isteniyorsa, daha özgürlükçü bir toplum isteniyorsa erkeklerin değişim meselesini buradan başlatmak gerekir. Yani jineolojîyi okumak ve tartışmalara ortak olmak. Erkeklerin de hakikatlerinin farkına varması gerekiyor.
Aslında erkekler, bir efendi-köle ilişkisi içinde yaşıyor. Tartışmalarımızda yaptığımız gibi Xwebûnlaşmak (Kendin olmak) gerekiyor. Bugün erkek kendisi değil. Kendin olmak hakikaten ciddi bir irade istiyor. Bu noktada ‘Mevcut sistemin erkek egemen düzeninden rahatsızım. Kadınları öldüren bu zihniyetin bir parçası olmayacağım’ deme iradesini ortaya koymak gerekiyor. Keşke erkekler de bu konuda kadınlar kadar cesur adımlar atabilseler. Özgür ve eşit bir toplum, erkeğin buna ne kadar inandığıyla orantılı olduğunu düşünüyorum. Gerçekten özgür ve eşit toplumdan ne anlıyoruz? Özgür ve eşit bir toplumda yaşamak istiyor muyuz? tartışması önemli bir yerde duruyor. Çünkü bu kadar ‘öldürme kültürü’nün normalleştirildiği bir ortamda hakikaten kendin olabilmenin tartışması yapılabilmelidir. Gözlemlediğim kadarıyla erkekte bu duruma karşı bir rahatsızlık durumu yok. Bu durumdan rahatsızlık duymaya başlayarak bir adım atılabilir. Tartışma kültürünü burada başlamak gerekir. Bu konuda jineolojî tartışma alanı önemlidir.”
MA