İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü dolayısıyla, kadına yönelik şiddet ve buna karşı mücadele yöntemlerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) gönderdikleri bir mektupla irdeledi. “Jin, jiyan, azadî felsefesiyle kendimizi savunalım” başlıklı mektupta, “Kadına yönelik şiddetle mücadele haftasını, şiddetin ayyuka çıktığı bir atmosferde karşılıyoruz. Uzay ve bilim çağı standartlarına göre ‘modern’ tarzda ve biçimlerde yürütülen, zamana yayılmış ve adı konmamış 3’ncü Dünya Savaşı’nın yakıcı sonuçlarını yaşıyoruz. Yoğunlaşan savaş ile paralele olarak artan şiddet olgusu ile karşı karşıyayız. Baskıcı, totaliter, faşist diktatör ve eril karakterci rejimlerin kendini var etme biçimi olarak şiddetin; toplumsal ahlaki çöküşle kendini sürdürdüğü bir gerçeklikte çözüm arayışı içerisindeyiz. Oluşturulan kriz ve kaos ortamında mücadelesiz bırakılan tolumun kendini ifade etme aracı olarak şiddet, karakteri gerçeği güçsüz gördüğü üzerinde hakimiyet kurmaya yönelir. Bu anlamda fiziksel olarak güçsüz gördüğü, yine toplumsal cinsiyetçilik bağlamında güçsüzlüğün kanıksatıldığı kadın ve çocuğa saldırmaktır. Bu saldırı eril-iktidar tarafından üretilip toplum üzerinde hakimiyet kurmak için sistemli bir şekilde sürdürülmektedir” denildi.
‘KADINA SALDIRI İDEOLOJİKTİR’
Kadına yönelik saldırıların ideolojik olduğu vurgulanan mektupta şu ifadeler yer aldı: “İlk ezilen cins, sınıf ve ulus olarak kadına karşı şiddetin normalleştirildiği meşrulaştırıldığı zemini iyi çözümlemeliyiz. Kadının maddi ve manevi dünyasına dönük gerçekleştirilen saldırılar ideolojiktir. Bundan dolayı ideolojik mücadele gerektirir. Kadınlar olarak bedensel-ruhsal bütünlüğümüz ırkçı, cinsiyetçi, milliyetçi eril rejimler tarafından an be an taciz ve tecavüz altındadır. İç ve dış dünya ile uyumumuza karşı yaratıcı ve oluşturucu doğamıza karşı irademizi parçamadır bu durum. Şiddet kadının yarattığı ahlaki-politik siyasi dokusunu çürüten bir olgudur. ‘Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez’ tespiti çözüm açısından önemli bir yerden durmaktadır. Bu durum aynı zamanda içinde bulunduğumuz koşulların tanımdır.
ŞİDDETTE KARŞI MÜCADELE ÖZ SAVUNMA İLE MÜMKÜNDÜR
Şiddetle mücadele meşru öz savunma ile mümkündür. Her türlü insani hak ve hukuktan mahrum bırakılıyoruz. Devletin kendini meşrulaştırma aracı olarak hukuk ve yasalar erkeği ve prototipi olarak gördüğü aile kurumunu korumaktadır. Kadın özgürlüğü eşitlik ve adalet ilkeleri ile oluşturulabilir. Ve eğer bir yerde eşitlik ve adalet nostalji halini almışsa özgürlük zemini bırakılmamışsa öz savunma temel bir haktır. Kadına yönelik şiddetle ideolojik mücadele öz savunma ile mümkündür. Öz savunma; demokratik siyasetin yoğunlaşmış halidir. Ahlaki politik toplumun güvenlik politikasıdır.
ÖZ SAVUNMA BİLİNCİ DERİNLEŞİYOR
Bir kadın olarak öz savunmayı oluşturmak demek; öz bilinç ve cins bilincini derinleştirmektir. Kadınlar olarak fiziki ve ruhsal koruma yöntemlerimizi geliştirmeliyiz. Düşmanlaştırma ve nefret söylemi negatiftir ve parçalar. Kadın ise doğası gereği pozitif ve oluşturucudur. En güçlü örgütlülük kadının hemcinsini sevmesi ile oluşturulabilir. Farklılıklarımız bizi ayrıştıran değil, zenginleştiren ögeler olarak ele alınmalıdır. Dil, ırk, din, ulus, düşünce farklılıklarını birleştiren en anlamlı payda, kadın özgürlüğüdür. Mevcut eril statükoya, kölelik ve hegemonik erkekliğe karşı, kapitalist modernitenin paramparça ettiği ahlaki değerlere karşı birleşme zamanıdır. Sömürge psikolojisini aşarak öz güvenle, her anımızı sosyalist mücadele ile büyüterek özgürlük ahlakından kopartılan kadını ve toplumu iyileştirebiliriz.
ÖZGÜR KADIN, ÖZGÜR TOPLUM
Tekirdağ’da Sıla bebek, Amed’de katledilen Narin, Van’da katledilen Rojin başta olmak üzere katledilen kadın ve çocukları saygıyla anıyoruz. Kadınlar olarak birleşik hesap soracağımızın özgür kadın ve toplumu yaratacağımızın sözünü veriyoruz. ‘Yola girmez kadınlar büyüleyicidir’ kadınların tüm büyüleyiciliği ile öncülük ettiği çağlardayız. İran’da Mahsa Amini ile evrenselleşen ‘Jin jiyan azadî’ şiarıyla hakikatle buluşacağımız kadınların yüzyılı olacak çağlardayız. Sancılı bir doğum da olsa özgür toplumu yaratacağımızı biliyoruz.
GRİ BETONLAR ARASINDA ZİHİNSEL DİRENİŞ
Zindanlarda, gri betonlar arasında derinleştirilirmiş şiddet politikalarına karşı zihinsel sağlığımızı koruyarak mücadele etmeye çalışıyoruz. Bu gerçeklik kendini her an pozitif inşayı zorunlu kılan bir gerçeklik. Bu gerçeklik hepimizin gerçekliği. Bu gerçekliği doğru kavrayabilmek nasıl mücadele edeceğimizi de belirler. Ve nasılını bulduğunuzda kimse sizi durduramaz. Başarana dek… Hepinizi kadın sıcaklığı ile kucaklıyor, özgür bir gelecek yaratacağımıza dair inancımızla, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.”
MA