İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi Kadın Komisyonu, Kurdistan kentlerinde yaşanan 1 yıllık Kadın Hak İhlalleri Raporunu dernek binasında açıkladı. Raporu İHD adına şube yönetim kurulu üyesi Esra Saçaklıdır okudu.
Kadına yönelik şiddetin sadece fiziksel olmayıp psikolojik, cinsel, ekonomik, sosyal, sınıfsal şiddet olarak da erkek tarafından kadına yöneltilen şiddet biçimleri olduğunu belirten Esra Saçaklıdır, “Bu şiddet biçimleri sonucunda toplumsal baskı altında ezilen ve kamu otoriterlerini yanında göremeyen kadınlar intihara sürüklenir. Bu tür intiharlar toplumsal cinayettir ve önlenmesi için sorumluluk devlete aittir. Raporumuz vesilesiyle tekrar dile getiriyoruz; şüpheli kadın ölümü yoktur, etkin yürütülmeyen soruşturmalar vardır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde okurken kaybolan ve kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni bulunan Rojin Kabaiş’in ölümünün aydınlatılması ve sorumluların ortaya çıkarılması gerekmektedir” dedi.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ
Ev içi şiddet, toplum ve devlet tarafından “aile içi meseleler” olarak görülüp, geçiştirilip görmezden gelindiğini belirten Esra Saçaklıdır, bu durumun kadınların toplumsal hayatta daha da yalnızlaşmasına ve seslerini duyuramamalarına neden olduğunu söyledi. Esra Saçaklıdır, “İktidarın ataerkil düşünce sisteminin yapı taşı olan ailenin dokunulmazlığı ilkesine bağlılığı, eril ve muhafazakar politikaları, kadınların ve çocukların en güvenli alanları olması gereken evde ölmelerine sebep olmaktadır. Bunun en yakın örneği olan Narin Güran cinayeti bizlere çocuk ölümlerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden ayrı düşünülemeyeceğini göstermektedir” şeklinde konuştu.
‘CEZASIZLIK CAN ALMAYA DEVAM EDİYOR’
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma kararı ve 6284 sayılı kanunun kaldırılması tartışmalarının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini ifade eden Esra Saçaklıdır, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelenin hukuki zeminlerini zayıflatıldığını, şiddet faillerine ceza almaksızın şiddet uygulayabileceklerine yönelik cesaret verdiğini ifade etti. Esra Saçaklıdır, “Kadınların, kız çocukların ve LGBTİ+’ların yaşam hakkı başta olmak üzere temel insan haklarına erişimlerini engelliyor. Nitekim İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararından bu yana artan şiddet vakaları da bu durumu doğrular niteliktedir. Kadına yönelik şiddette benimsenen cezasızlık politikası sonucunda şiddet failleri cesaretlenmekte ve en temel hak olan yaşam hakkı fail erkek tarafından ihlal edilmektedir. Kadına yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele etmeyen devletin bu politikaları neticesinde birçok kadın en yakınında ki erkek tarafından öldürülmektedir. Amed’de sokak ortasında eskiden evli olduğu kişi tarafından öldürülen Evin Demirtaş’ın failinin daha önce başka bir kadın cinayetinin faili olduğu ve yalnızca 8 ay hapis yattığı ortaya çıkmıştır. Bu durumda bize cezasızlık politikasının nasıl can almaya devam ettiğini bir kez daha göstermektedir” diye ifade etti.
SEÇME VE SEÇİLME HAKI İHLALİ
Esra Saçaklıdır, Kürt sorunun çözülmemesinin bir sonucu olarak iktidarın Kürt kadın siyasetçiler ve aktivistlerine yönelik hukuksuz tutuklama ve yargı süreçlerindeki baskılarının da kadının uğradığı başka bir şiddet biçimi olarak kendini gösterdiğini söyledi.
Kayyım atamalarının da şiddetin artmasında etkili olduğuna dikkat çeken Esra Saçaklıdır, şunları söyledi: “Yine iktidarın üç dönemdir devam eden kayyım politikaları sonucu Eşbaşkanlar Devrim Demir, Gülistan Sönük, Saniye Bayram, Birsen Orhan’ın seçilme hakkı ihlal edilmiştir ve yerlerine kayyım atanmıştır. İktidarın bir politikası haline gelen kayyım uygulaması toplumsal yapıyı da derinden etkilemekte, kadınların toplumsal yaşamdaki haklarını ve toplumsal hayata katılımını belirgin bir şekilde ihlal etmektedir. Bu durum, kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasi hayatta söz sahibi olmalarını engelleyen, demokratik haklarını kısıtlayan ve cinsiyet eşitliğine aykırı bir ortam yaratmaktadır. Aynı zamanda kayyum atamaları toplumun her kesiminden büyük tepki alırken, kadınlar ve çocuklar bu protestolar sırasında kolluk tarafından orantısız güç kullanımına maruz kalmış, işkenceyle gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardır.”
CEZAEVLERİ
Kadına yönelik şiddetin yaşandığı bir diğer yer olan cezaevlerinde tutsak kadınların hem görevliler, hem de hastane ve mahkemeye yapılan sevkleri esnasında kolluk tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığının altını çizen Esra Saçaklıdır, “Tutuklamalar ardından hapishane girişinde çıplak aramalar yapılarak insanlık onuruyla bağdaşmayan bir şiddetle karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Şiddet uygulayan görevlilerin hiçbiri hakkında soruşturma başlatılmamakta ve cezasızlık politikası burada da devreye girmektedir” dedi.
Kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde giderek artan toplumsal bir sorun haline geldiğini belirten Esra Saçaklıdır, “Ortadoğu’da devam eden çatışma ve savaş hali dezavantajlı gruplardan olan kadın ve çocuklara yönelik hem aile içinde hem de kamusal alanda maruz kaldıkları şiddetin dozunu arttırmaktadır. Savaş halinden dolayı göçe zorlanan kadın ve çocuklar cinsel saldırı ve cinsel istismar başta olmak üzere çeşitli şiddet türlerine maruz kalmaktadır” diye belirtti.
Esra Saçaklıdır, talepleri şöyle sıraladı:
“-Devletin cezasızlık politikasından vazgeçip etkin bir yargılama sürecini sağlaması
-Kadınlara ve diğer dezavantajlı gruplara yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla yasal değişiklikler ve yeni düzenlemelerin yapılması
-Kadına yönelik şiddetin ana sebeplerinden olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması
-Devletin anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmesi
-Toplumda cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için kamu kurumlarında çalışanlara konu hakkında farkındalık kazandıracak eğitim ve seminerler düzenlemesi
-Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için Eğitim Bakanlığı müfredatına kadına yönelik şiddete karşı öğrencilere farkındalık yaratacak derslerin eklenmesi gerekmektedir.”
EVLERİNDE KATLEDİLDİLER
Açıklamanın ardından Avukat Berfin Elçi ise yaşanan ihlalleri sıraladı. Raporda kadınların yaşam hakkının en çok ihlal edildiği iller sırasıyla Riha (21), Amed (16), Mêrdin (13), Wan (10) ve Dîlok (10) ile yer aldı.
Raporda şu verilere yer verildi:
“- Bölgede en az 39 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir.
– En az 7 kadın intihara sürüklenerek yaşamına son vermiştir.
– Bölgede aile içi şiddet sonucu en az 49 kadın yaşamını yitirirken, en az 12 kadın yaralanmıştır.
-Bölgede toplumsal alanda şiddet sonucu en az 19 kadın yaşamını yitirirken, en az 16 kadın yaralanmış, en az 1 kadın ise cinsel istismara maruz kalmıştır.
– Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, 1’i trans olmak üzere en az 68 kadın aile içi ve toplumsal alanda gerçekleşen erkek şiddeti sonucu, 7 kadın da intihara sürüklenerek katledilmiştir.
– Böylece 1 yılda en az 114 Kadının yaşam hakkı ihlal edilmiştir.
-En az 57 kadın en güvende hissedilen mekanda ‘EVDE’ öldürüldü veya ölü bulundu.
– Kadınlar en çok baba, oğul ve evli oldukları kişiler tarafından katledildi.
– Kadınlar en çok boşanmak istedikleri veya bir konuda tartıştıkları için öldürüldüler. Kimi kadın uykusunda kimi kadın ise sadece su getirmediği için en yakınları tarafından öldürüldü.”
MA