İnsan Hakları Derneği (İHD) ve sivil toplum örgütü temsilcileri, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine dönük başlatılan ve 30 tutsağın yaşamını yitirdiği, 300’e yakın tutsağın ise yaralandığı “Hayata Dönüş” operasyonunun yıl dönümüne ilişkin birçok kentte açıklama yaptı.
ANKARA
Sakarya Caddesi’nde bir araya gelen kitle, “19 Aralık Katliamını unutmadık, unutturmayacağız” pankartı açtı. Burada konuşan İHD yöneticisi Barış Barışık, kimyasal gazların kullanıldığı operasyonun emrini veren sorumlular ile operasyon sırasında görevli fail kamu görevlileri hakkında açılan davalarda etkin bir yargı süreci işletilmediğine anımsatarak, “Operasyonda kullanılan kimyasal gazların niteliğinin araştırılması talepleri ise sonuçsuz kalmıştır. Söz konusu olayda insan yaşamını korumakla mükellef olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi ihlallerin bizzat sorumlusu olmuştur. 19 Aralık katliamı faillerinin yargılandığı davalardan biri 17 Kasım 2025 tarihinde Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüştür. Söz konusu yargılamada mahkeme heyeti tarafından olağanüstü dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle sanıklar hakkında ayrı ayrı düşme kararı verilmiştir. Birçok toplumsal davada olduğu gibi 19 Aralık katliamı davasında da zamanaşımı kararı ile cezasızlık politikası sürdürülmüştür” dedi.
TECRİT VE İZOLASYON UYGULAMALARI
19 Aralık katliamından bugüne tecrit sisteminin ağırlaştığını vurgulayan Barışık, “Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir. F Tipi Hapishanelerinin yanı sıra özellikle yeni açılan Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishaneler ile yeni bir infaz sistemine geçilmiş; bu tip hapishanelerde tutulan mahpuslar ağır izolasyon yöntemlerine maruz bırakılmaktadır. Birçok mahpus şu anda ‘Kuyu Tipi’ olarak adlandırılan hapishanelerde yaşadıkları tecrit ve izolasyon uygulamalarının ortadan kaldırılması, sevk taleplerinin karşılanması ile diğer hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemi sürdürmektedir” ifadelerini kullandı.
Cezaevlerinde tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele, çıplak arama, sosyal hakların engellenmesi, zorunlu sevk ve sürgünler, hasta mahpusların tedavi haklarının engellenmesi, idari gözlem kurulu kararları ile tahliyelerin engellenmesi, şüpheli ölümler gibi yaşam hakkını ortadan kaldıran birçok ihlal meydana geldiğini söyleyen Barışık, “Hapishanede tutulan mahpusların haklarına saygı gösterilmesi ve haklarını kullanırken ayrımcı bir politika ile karşılaşmaması devletin sorumluluğundadır. Devletler, hapishanede tutulan mahpusların politik görüşüne, etnik kimliğine, cinsiyetine ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın insan onuruna yaraşır bir tutum belirlemekle yükümlüdür. Türkiye hapishanelerinde en ağır sorunlardan olan hasta mahpuslar meselesine dair ise devlet yetkilileri tarafından hiçbir çözüm politikası ortaya konulmamakta; ağır hasta, ileri yaşta ve engelli mahpuslar hapishanede kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmemektedirler” diye belirtti.
HASTA TUTSAKLAR
Barışık, Nisan ayında açıklanan İHD raporuna göre cezaevlerinde 161’i kadın ve bin 251’i erkek olmak üzere en az bin 412 hasta tutsak bulunduğunu hatırlatarak, “Özellikle hasta mahpuslarla ilgili tek karar verici merci olan Adli Tıp Kurumu tarafından verilen ‘cezaevinde kalabilir’ raporları ile mahpusların yaşam hakları ihlal edilmekte ve tahliyesi engellenen hasta mahpuslar yaşamlarını yitirmektedirler. Yine 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Kanun’dan kaynaklanan ve hasta mahpusların tahliyelerini engelleyen hükümler yürürlükte kalmaya devam etmektedir” şeklinde konuştu.
TALEPLER
Barışık, Hapishaneler Komisyonu adına 19 Aralık Katliamı’nın yıldönümünde taleplerini şu şekilde sıraladı:
“-Katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanması
-Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılması
-Mahpusların tahliyelerini hukuka aykırı biçimde engelleyen ve keyfi uygulamalarıyla ciddi hak ihlallerine yol açan İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılması
-İşkence ve kötü muamele uygulamalarına derhal son verilmesini; bu iddialara ilişkin olarak yalnızca soruşturma açılmakla yetinilmeyip, İstanbul Protokolü’nde öngörülen ilke ve standartlara uygun biçimde bağımsız ve tarafsız, hızlı ve etkili soruşturmalar yürütülmesini cezasızlığa yol açılmayacak bir şekilde sorumluların tespit edilerek hesap vermelerinin sağlanması
-Mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanması
-Yaşam hakkının korunmasını; ölümlerin önlenmesi
-Hapishanede yaşamını idame ettiremeyecek ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpuslar başta olmak üzere bütün hasta mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz.”
RIHA
İHD Riha Şube binasında gerçekleşen açıklamada konuşan İHD Riha Şubesi Eşbaşkanı Songül Arpa, “Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu operasyonun emrini veren sorumlular ile operasyon sırasında görevli fail kamu görevlileri hakkında açılan davalarda ise etkin bir yargı süreci işletilmemiştir” dedi.
19 Aralık katliamı failleriyle ilgili yargılamalardan birinin Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldüğünü anlatan Songül Arpa, “Birçok toplumsal davada olduğu gibi 19 Aralık katliamı davasında da zamanaşımı kararı ile cezasızlık politikası sürdürülmüştür. Söz konusu kararı kabul edilemez buluyor ve katliamda sorumluluğu bulunan failler hak ettikleri cezaları alana dek mücadelemizi sürdüreceğimizi buradan bir kez daha bildiriyoruz” diye konuştu.
WAN
İHD Wan Şubesinde yapılan açıklamada konuşan İHD Wan Şubesi Hapishane ve Hukuk Komisyonu sözcüsü Avukat Sedat Kula, cezaevlerinde ağır tecrit koşularının ve ihlallerin artarak devam etiğini belirterek, “Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir. Birçok mahpus şu anda ‘Kuyu Tipi’ olarak adlandırılan hapishanelerde yaşadıkları tecrit ve izolasyon uygulamalarının ortadan kaldırılması, sevk taleplerinin karşılanması ile diğer hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemi sürdürmektedir. Derneğimiz tarafından açlık grevi eylemi gerçekleştiren mahpusların durumu da takip edilmektedir. Oysa bu infaz sistemi tüm mahpuslar açısından ağır insan hakkı ihlallerini içinde barındırmakta olup uygulamadan mutlaka kaldırılmalıdır” diye konuştu.
MA














