İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, 2 haftada bir “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdiği eylem için bugün bir kez daha Konak Eski Sümerbank önünde açıklama yaptı. Eylemde, “Kayıplar vicdandır sahip çık” ve “Failler belli kayıplar nerede” pankartları açıldı. Bu hafta, 1 Temmuz 1980 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Ali Uygur’un akıbeti soruldu.
UYGUR’UN HİKAYESİ
Uygur’un hikayesini okuyan İHD İzmir Şube Yöneticisi Ahmet Çiçek, Uygur’un, 1 Temmuz 1980’de Adana’nın Pozantı ilçesinde trenle yolculuk yaparken Mithat Nisan, Mahir Keçeci ve Özcan Fedakâr ile birlikte gözaltına alındığını aktardı.
Gözaltına alınanların Adana Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü belirten Çiçek, “Ali Uygur Mersin Emniyet Müdürlüğü’nün talebi üzerine Mersin’e getirildi. Uygur’dan dokuz gün boyunca haber alınamadı. 10 Temmuz günü anne Hatice Uygur, iki kızı ve Demokrat Gazetesi muhabiri Vahap Şehitoğlu ile birlikte; Mersin 1. Şube Müdürü Ömer Güneş ve Yardımcısı Hanefi Avcı ile görüştü. Anne, oğlunun hayatından endişe ettiğini belirtti. Yanıt çok sertti: ‘Oğlun Demirtaş Mahallesi’nde bir operasyon sırasında 9 Temmuz’da kaçtı. Ama inşallah ölmüştür” ifadelerini kullandı.
İŞKENCE TEHDİDİ
Ailenin olayla ilgili devlet makamlarına sayısız dilekçe verdiğini belirten Çiçek, aynı tarihlerde Mersin Birinci Şube’de başka bir suç iddiasıyla gözaltında bulunan Haşim Aslan’ın sorgu hakimliğinde Ali Uygur’un gözaltında öldürüldüğünü ve tanıklık yapmak istediğini beyan ettiğini kaydetti. Bu beyan üzerine Haşim Aslan’ın Sinop Cezaevi’ne nakledildiğini dile getiren Çiçek, “Ali Uygur’la birlikte gözaltına alınanlara dönemin Siyasi Şube Komiseri Hanefi Avcı tarafından o unutulmaz soru soruldu ‘Bu ayakkabının sahibini tanıyor musun’ Avcı, gözaltında direniş gösteren herkese ‘konuşmazsanız sonunuz Ali Uygur gibi olur, ayakkabılarınız burada kalır’ demişti” diye belirtti.
KİMSESİZLER MEZARLIĞINDA BULUNDU
12 Eylül öncesi Mersin’deki bütün siyasi yapıların Ali Uygur için sokağa çıktığını söyleyen Çiçek, Ali Uygur’un günler sonra kimsesizler mezarlığında bulunduğunu belirtti. Çiçek, “Mezar kazıcıları; Ali Uygur’u fotoğrafından teşhis eder cesedinin polisler tarafından getirildiğini ve defnedildiğini, ancak; gösterdikleri mezarın denizde boğulan Ali Bütün adına kayıtlı olduğunu söylerler. 22 Ağustos 1980’de Ali Bütün adına kayıtlı kimsesiz mezarı, hâkim huzurunda açıldı ve mezarda yatan kişinin 53 gün önce gözaltına alınan Ali Uygur’un işkenceyle parçalanmış bedeni olduğu annesi tarafından teşhis edildi. Devletin bazı görevlileri yine suçüstü yakalanmışlardı ama 12 Eylül askeri darbesinin karanlığında bu dosya da açılmadan kapatıldı” diye konuştu.
Açıklama yapılan oturma eylemi ile son buldu.
MA