Wan’da “Yaşamak ve Yaşatmak için Örgütleniyoruz” kampanyası yürütücüleri 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında “Kadın öncülüğünde Toplumsal Barışın İnşasını Konuşuyoruz” başlıklı panel gerçekleştirdi. Wan Barosu Tahir Elçi konferans salonunda yapılan panelin moderatörlüğünü Star Kadın Derneği’nden Meryema Aslan yaparken, panelist olarak DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu ve Jineoloji Akademisinden Aynur Saruca katıldı.
Kürt sorunun çözümünün ülkenin demokratikleşmesinden geçtiğini belirten Halide Türkoğlu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta başlatılan Barış ve Demokratik Toplum Sürecine işaret ederek, “Hepimizin yapabileceği çok şey var bu süreçte. Yok sayılan hedef olan bir halklar ve inançlar gerçekliği ile karşı karşıyayız. Tüm bu kesimlerle yan yana gelerek bu sürecin nasıl demokratik bir şekilde inşa edilebileceğinin olanaklarını tartışıyoruz. Toplumsal barışı konuşuyorsak bunun iktidarın tekelinden çıkması gerekiyor. Herhangi bir siyasi parti ayrımı yapmadan ulaşabileceğimiz her kadına ulaşmaya çalışıyoruz. Toplumsal barışın bir diğer özneleri de basındır. Kadın gazetecilerle bir araya gelerek barış gazeteciliğinin nasıl olacağını tartıştık. Bugün geldiğimiz aşamada tüm kesimlerin toplumsal barışta nasıl yer alması gerektiğini tartışıyoruz. Demokratik siyasetin bu süreçte etkin rol oynaması gerekiyor. Bu süreçte oluşturulan komisyonla birlikte 150’ye yakın kurum dinlendi. Orada her ne kadar iktidar tarafından ‘Terörsüz Türkiye’ söylemi kullanılsa da komisyonun içinde bu söylem yerine Kürt sorunun demokratik çözümü konuşuldu. Bu dilin de değişmesi gerekiyor. Bu ülkenin demokratikleşmesi Kürt sorununun çözümünden geçiyor. Sayın Öcalan’ın da ifade ettiği gibi demokratik toplum, barış ve demokratik entegrasyon olmak üzere üç temel kavram üzerinden ilerliyor. Bundan dolayı ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı siyasetin değişmesi gerekiyor” dedi.
‘KADINLARIN BARIŞ ISRARI SÜRECEK’
Süreç karşıtı olanları eleştiren Halide Türkoğlu, barış sürecinde kadınların özne olması durumunda sorunların çözüme kavuşacağını belirtti. Halide Türkoğlu, “Süreç karşıtı olanlar, bu ülkenin en köklü sorununa çözüm üretmek yerine hamaset siyaseti yapıyorlar. Yani AKP karşıtı olmakla süreç karşıtı olmayı bir tutmuşlar. Algı yönetimlerine karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Ve bunu en iyi anlayanlar da kadınlar oluyor. Erkek egemen düzenin içinde hamaset siyasetini en çok yapanlar da erkekler oluyor. Tüm dünya deneyimleri bize gösterdi ki barış kolay inşa edilen bir şey değil. Toplumsal barışın inşasında kadınlar özne olduğunda sorun daha hızlı çözülüyor. Kadınlar, toplumsal barışta neyin nasıl olması gerektiği kabiliyetine sahip. Toplumsal barışın garantörü kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesidir. Ancak en çok sözleri kesilen de kadınlar oldu, anneler oldu. o yüzden bizi uzun soluklu bir mücadele bekliyor. Bazen inişli çıkışlı oluyor ama kadınların barış ısrarı iradeye sahip. O yüzden bulunduğumuz her yerde barışa dair ısrarımızı ve Kürt sorunun demokratik çözümüne dair ısrarımızı sürdürmeliyiz. Komisyon Sayın Öcalan ile görüşmeye gidecek ve ardından Meclis’e yasa teklifleri gelmesi bekleniyor. Birincisi demokratik entegrasyon yasalarıdır. Bu devletin demokratikleşmesi için önemlidir. İnfaz yasası, kayyım politikaları, anadil hakkı, eşit yurttaşlık gibi çok sayıda düzenleme gerektiren durum var” diye konuştu.
KASTİK KATİL VURGUSU
Ardından konuşan Aynur Saruca, kadının tarihsel kökeni ve barış sürecindeki önemine ilişkin konuştu. Kadınların kastik katil zihniyetine rağmen yaşamın her alanında varlık mücadelesi verdiğini dile getiren Aynur Saruca, “Biz kadınlar neden barışın öznesi ve elçisiyiz? Çünkü ana soylu bir yaşama yönelik ciddi bir saldırıdan, egemen zihniyetin kastik katil zihniyetini yok edici politikasından söz ediyoruz. Kendi yaşamını inşa etmek için kadının bedenini, emeğini ve kazanımlarını hedef alan; varlığını kadının yokluğu üzerine kurmaya çalışan bir erkek egemen zihniyet ile karşı karşıyayız. Kadını ganimet olarak gören ve savaş zamanlarında bile kadınları doğum oranlarını artırmak ya da toplumu dizayn etmek için araçsallaştıran bir akıldan bahsediyoruz” dedi.
ABDULLAH ÖCALAN’IN KADIN PARADİGMASI
Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği kadın paradigmasıyla kadının yaşamın her alanında kendini yeniden örgütlediğini dile getiren Aynur Saruca, “Kadın, kendi emeğiyle kurduğu yaşamdan, büyüttüğü çocuktan ve demokratik, ekolojik bir akılla örmeye çalıştığı kadın yaşamından dolayı dahi saldırıya uğruyor. Tarih öncesinden bugüne baktığımızda kaybettirildiğimiz her yerde; ekolojiyi, demokratik ve özgürlükçü yaşamı savunan bir hamlenin içerisindeyiz. 90’larda göç ve yoksullukla, devlet aklının yarattığı ağır sonuçlarla yüzleştik. Cumartesi Anneleri çocukları için mücadele etti. 2000’li yıllarla birlikte kadının varlığı daha görünür hâle geldi; Sayın Öcalan’ın önümüze koyduğu eşbaşkanlık sistemi ve kadın merkezli çalışmalar bu dönemde gelişti. 2014 sürecine girildiğinde bir müzakere ortamı doğdu; ancak sürecin bozulmasıyla birlikte egemen akıl yine ilk olarak kadın kazanımlarını hedef aldı. Hep kadına kaybettirilmeye çalışan bir politikayla karşı karşıya kaldık” diye konuştu.
‘JİNEOLOJİ BİZE YENİ BİR YOL AÇIYOR’
Kadın kazanımlarının kayyım politikalarıyla hedef alındığını söyleyen Aynur Saruca, “İktidar ve erkek egemen akıl, gücünü kadın bedeni üzerinden yaşamsallaştırıyor. Ancak biz kadınlar, yaşamın mimarları ve öznesi olarak var gücümüzle örgütleniyor ve mücadele ediyoruz. Bugün kayyum politikalarıyla kadın iradesi yok sayılıyor. Kayyumlar gelir gelmez kadın politikaları müdürlüklerinin kapatılması ve bu yılın “aile yılı” ilan edilmesi, kadın üzerinden üretilen bu politikanın açık göstergeleridir. Kadını toplumdan koparan, onu olması gereken yerden uzaklaştıran bu anlayışa karşı Sayın Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği Jineoloji Kadın Bilimi bize yeni bir yol açıyor” şeklinde konuştu.
Panel soru cevapla sona erdi.
MA
















