Görev süresi 31 Aralık’ta dolacak Meclis Komisyonu’nun görev süresi, düzenlenen toplantıda alınan kararla 2 ay uzatıldı. Toplantıda, Prof. Dr. Havva Kök Arslan ve Murat Sevecen, komisyonun yaptığı toplantılar boyunca yapılan konuşmaların analizine dair sunum yaptı. Sunumlarda, söylemler arasındaki benzerlikler, farklılıklar ve gereklilikler üzerinde duruldu.
Söz alan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, partisine karşı yürütülen hukuksuzluklara işaret ederek, “Çok ağır bedeller ödemiş bir ülkeyiz. Ama bunu tek başına bir yasayla yapamayacağımızı, aynı zamanda hukuk devletini güçlendirmemiz gerektiğini, zamanda yargı bağımsızlığından başlayıp da adaleti her yerde olabildiğince tesis gerektiğini hep ifade ettik. Ve bu Komisyon’un görevinde de bunu tanımladık. Biz raporumuzu yazarken bütün bunlara değinmeyi bir görev bildik” dedi.
‘KONU ISKALANMAMALI’
Emir, CHP’nin barış için ve bir daha hiç kimsenin eline silah almaması için çalışacağını hatta öncü olacağını ifade ederek, “Bu Komisyon’da da ortak rapor yazılırken elbette bu rapora en olumlu şekilde katkı vereceğiz ama bu çerçeve belirlenirken de yapıcı olacağız. Türkiye’nin önüne gerçekten nitelikli ve dolu bir metin koymamız gerekiyor. Bir konuya odaklanan sadece o konuyu bir şekilde çerçeveleyen değil, aynı zamanda o raporu okuyan herkesin, umudunu kaybetmiş gençlerin, haksızlığa uğradığını düşünenlerin, ötekileştirildiğini düşünenlerin, ‘Komisyon toplandı, bizim sorunlarımızı tespit etti, bizim sorunlarımızı çözmek için bir yol haritası çizdi’ demesi gerekir. Bu nedenle konuyu ıskalamayan, hak ettiği gibi değerlendiren, hak ettiği gibi herkesin elini taşın altına koyduğu ama aynı zamanda ülkemizdeki demokrasi ile ilgili, adaletle ilgili da cesaretle tespit eden çözüm yollarını söyleyen bir ortak rapor olması gerek” diye kaydetti.
‘YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR’
Raporun, “Demokratikleşme perspektifi” sunması gerektiğini belirten Emir, ” Anayasa’nın şu maddeleri kırmızı çizgimizdir’ demeye dahi biz gerek görmüyoruz. Çünkü şu anda başka bir iş yapıyoruz, başka işlere odaklanmalıyız. Türkiye’nin elbette sivil, demokratik, çoğulcu, kapsayıcı, özgürlükçü bir anayasa ihtiyacı var. Ancak bu ihtiyacı karşılayacak bir Meclis dağılımı ve bir siyasal iklim olmadığını açıklıkla ifade ediyoruz. Çünkü bu iklimin yaratılmasının ilk adımı öncelikle Anayasa’ya uymaktır, mevcut anayasaya uymaktır. Bunun en küçük emaresinin olmadığı bir ortamda anayasa tartışmasını doğru bulmuyoruz'” diye konuştu.
‘BARIŞ DEMEMEK İÇİN KIRK TAKLA ATIYORLAR’
Söz alan DEM Partili Meral Danış Beştaş, Kürt sorunu ve demokratik çözümünün siyaset üstü bir perspektif ile ele alınması gerektiğini ifade etti. Sorunun ve çözümün araçsallaştırılmaması gerektiğini belirten Meral Danış Beştaş, “Bütün partiler, barış dememek için kırk dereden su getiriyorlar. Yapılan sunum ve ortaya çıkan analizde, bütün propagandalara rağmen yüzde 58 kapsayıcı ve bütünlükçü dil yaklaşımı var. Mesela güvenlikçi yaklaşım yüzde 19. Oysaki onlarca yıldır biz güvenlikçi yaklaşımla bu meseleye yaklaşıldığını, çözümsüzlüğü getirdiğini hep ifade ede geldik. Bizce çok değerli bir çalışma olmuş” diye belirtti.
TEPKİ GÖSTERDİ
CHP’li Ümit Dikbayır’ın, “Kürt yoktur, Kürt kökenliler vardır” şeklindeki yaklaşımına da değinen Meral Danış Beştaş, “Ya el insaf ya. Köken möken demeyin Allah aşkına ya. Kürt’sek Kürt’üz. Türk’sek Türk’üz, Laz’sak Laz’ız, Çerkes’sek Çerkes’iz, Arap’sak Arap. Önemli olan insan olmak ve önemli olan bu çalışmaların sonucunda kimliğimizi ifade etmeye ihtiyaç duymayacağımız bir ülke yaratmak. Buna ihtiyaç duymamalıyız. Terör paranteziyle bu iş çözülmez. Dil talebi var ya. Ben dilimi özgürce konuşmak istiyorum talebi var. Gelin komisyon olarak bir hafta sadece toplumsal barış dilini kuralım. Kardeşlik dilini kuralım. Bu ülkedeki ortak tarihimizi konuşalım. Ortak noktalarımızı konuşalım. İddia ediyorum hava değişecektir. Ama tersine bir dil kurup bir de o dile sığınmak kabul edilemez bir şey” ifadelerini kullandı.
‘MESELEYE DEĞİNMEMEK OLMAZ’
Sorunun Kürt sorunu olarak tarif edilmemesine tepki gösteren Meral Danış Beştaş, “Kürt meselesi demeyeceksiniz. Sonra diyeceksiniz ki çalışmalar yapılsın, hele bir Adalet Bakanlığı, ilgili bürokrasi çalışmalar yapsın sonra biz görüşümüzü verelim. Bu doğru değil. Burada görüş vermek gerekiyor. Yani on sayfa, yirmi sayfa, yüz sayfa yazıp bu meseleye değinmemekle de öylesine değinip sonra bütün sorunlarını çözelim demek olmaz” diye kaydetti.
‘ŞERHSİZ ÇIKMASINI İSTERİZ’
Söz alan DEM Partili Saruhan Oluç, hazırlanacak olan rapora tüm partilerin olumlu yaklaşması ve şerh koymamasının çok önemli olduğunu, bunun için raporun da kapsayıcı olması gerektiğini ifade etti. Siyasi partilerin sunduğu raporlarda yer alan farklı bakış açılarına işaret eden Oluç, şöyle devam etti: “Talebimiz farklılıklara rağmen ortak bir raporun ortaya çıkmasıdır. Ortak tavsiyelerin Meclis Genel Kurulu’na yapılmasını çok çok önemsiyoruz. Bunlar tabii ki hukuki düzenlemeler açısından baktığımızda, hem yeni yasa yapılması tavsiyesi hem de var olan yasaların üzerinde kimi düzenlemelerin yapılması tavsiyeleri çok önemli. Hepsinin bir seferde halledilmesi mümkün değil. Onun için belki ortak raporda kısa, orta ve uzun vadeli bir çözüm perspektifini de çıkarabiliriz. Biz şerhsiz ortak tavsiyeleri içeren bir raporun çıkması, hem Meclis çalışmaları açısından çok faydalı, kolaylaştırıcı olacaktır hem de topluma verilecek mesaj açısından çok faydalı olacaktır. Geleceğe dair atılacak adımlarda ortaklığın sağlandığının topluma gösterilmesi barışın toplumsallaşması açısından büyük önem taşımaktadır.”
İLK 4 MADDEYE DİKKAT ÇEKTİ
Söz alan MHP’li Feti Yıldız, anayasanın ilk dört maddesinin tartışılmaya açılamayacağını söyledi. Yıldız, şunları söyledi: “Türkiye’nin üniter devlet yapısı, toprak bütünlüğü, Türkçenin resmi dil statüsü, Türk milleti üst kimliği, laik cumhuriyet ilkesi hiçbir siyasi pazarlığa konu edilemeyecek temel değerlerdir, Milliyetçi Hareket Partisine göre. Demokratikleşme adımları ancak bu çizgiler korunarak, mevcut anayasal çerçeve içinde yapılabilir. Terörle mücadelede kararlılıklar taviz verilmeden, hukukun üstünlüğünü ilkesinden sapılmadan ve ulusal güvenlik kaygıları göz ardı edilmeden yapılacak reformlar, bu gibi düzenlemeler elbette ülkemizin geleceği için faydalı olacaktır. Terörsüz Türkiye hedefi Türk milletini kucaklayan, toplumsal barışı ve huzuru tesis eden kutlu bir hedeftir. Ancak bu hedefe ulaşma yolunda atılacak adımlar devletin temellerini sarsmayacak, üniter yapıyı bozmayacak, teröre yeni hareket alanları açmayacak şekilde planlanmak zorundadır.”
‘ÜÇ TEMEL HEDEF VAR’
Söz alan DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit, ise şöyle konuştu: Söylem analizinde de Türkiye’de toplumsal olarak ne kadar büyük bir barış özlemi bulunduğunun, tutanaklara ve içeriklere nasıl yansıdığını açık biçimde gördüğümüzü düşünüyorum. Bu komisyonun kuruluşunda üç temel amaç vardı. Birincisi, siyasal bir mutabakat arayışıydı; yani süreci Meclis’in önüne, parlamentonun ve halk iradesinin tecelli ettiği zemine taşımak ve bu anlamıyla süreci en geniş siyasal iradeyle yürütmekti. İkincisi, sürecin ve barışın toplumsallaşmasıydı. Buradaki katılımlar ve dinlemelerin, barışın toplumsallaşmasına ciddi katkılar sunduğunu düşünüyorum. Üçüncü amaç ise sıkça dile getirdiğimiz üzere, negatif barışın hukuksal altyapısını oluşturmak için gerekli yasal adımların atılmasına ilişkin bir tutum geliştirmekti. Bugün itibarıyla da tam olarak bunun arifesindeyiz.
KAPSAMLI BİR TARTIŞMAYA İHTİYAÇ VAR
İlk iki amacın büyük ölçüde gerçekleştiğini düşündüğümüzde, üçüncü amaç açısından da artık rapor yazımı ve hukuksal altyapının oluşturulması sorumluluğu komisyonumuzun önünde durmaktadır. Sürecin nihai hedefine ilişkin net, anlaşılır ve ölçülebilir bir tanım yapılması; demokratikleşme adımlarının içeriği konusunda ortak bir zemin tesis edilmesi; toplumsal güvenin inşasına yönelik sorumlulukların tanımlanması ve bu doğrultuda ilerlenmesi; hukuki altyapının acilen belirlenmesi; katılımcılık ve şeffaflık mekanizmalarının güçlendirilmesi hususları önemlidir. Gelinen noktada, bu sürecin henüz başında olduğumuzu ve kat etmemiz gereken uzun bir mesafe bulunduğunu da açıkça görmekteyiz. Sürecin toplumsallaşması, gelişmesi ve özellikle pozitif barışın inşası için yeni mekanizmalara, yeni toplumsal katılımlara ve farklı araçlara ihtiyaç olduğu analizlerde de açıkça ortaya konulmaktadır. Bu nedenle, bundan sonrası için yapılacaklara dair kapsamlı bir tartışmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
SORULAR SORDU
Bu komisyon önemli bir görevi üstlendi, görevini yerine getirdi ve tamamlayacak. Ancak bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek? Pozitif barışı nasıl inşa edeceğiz? Bu adımlar nasıl atılacak, toplumsal katılım nasıl sağlanacak? Bu sorulara hep birlikte yüksek sesle düşünerek yanıt üretmemiz gerekiyor. Bu nedenle, raporumuzun; herkesin kendi pozisyonunda ısrar ettiği değil, ortak sürece katkı sunan, barışı icra eden ve özellikle barışın hukuksal altyapısını oluşturacak pozitif bir barış perspektifini ortaya koyan bir akıl ve sağduyu ile kaleme alınmasının son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Demokratikleşme perspektifini de içeren, kapsayıcı bir rapor süreci bizleri bekliyor.”
ELEŞTİRİLERE YANIT VERDİ
CHP’li Emir, Meral Danış Beştaş’ın ifadelerine daha sonra yanıt verdi. Daha önceki konuşmalarında hazırladıkları raporda Kürt sorununa değinmemeleri nedeniyle gelen eleştirilere raporlarının bir “Kürt raporu” olmadığını söyleyen Emir, bu sefer ise raporlarında Kürt sorunu ile ilgili söylemlere ve tespitlere yer verdiklerini ifade etti. Emir, “‘Bizim raporumuzda Kürt sorunu da var’ Bu nedenle Sayın Beştaş’ın eleştirilerinin haksız olduğunu açıkça ifade etmek isterim. Bizim raporumuzda Kürt sorunu da var, Kürtler de var. Kürt’ün de Türk’ün de, bu ülkede yaşayan herkesin karşı karşıya olduğu temel sorunlar var. ‘Bu sorunları bugün konuşmayalım, odağımızı kaybetmeyelim’ denebilir; biz de bunu anlayabiliriz. Ancak sadece buna odaklanalım ya da ‘bunu niye eksik söylediniz’ şeklindeki eleştirileri doğru ve insaflı bulmuyoruz. Bakın, raporumuzda Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Kanunun yeniden yapılandırılmasını öneriyoruz. Özellikle şiddet içermeyen eylemlerin, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında insanların üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılmasını doğru bulmadığımızı ifade etmişiz. Burada iki ya da üç parti var; bunlardan ikisi ‘Kürt sorunu vardır’ demiyor. Cumhur ittifakı… onların sürece ilişkin önerileri yeterli bulunurken, CHP’nin bu duruşu neden tatmin edici bulunmuyor, bunu anlamakta zorlanıyorum.”
Yapılan konuşmalar sonrası komisyonun süresi iki ay uzatıldı.
MA

















