Türkiye’nin NATO’nun savunma harcamalarına artmasına destek verdiğini Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bunun için ülkeleri ikna etmeye çalıştığını belirten DEM Parti Milletvekili Vezir Coşkun, “Silahlanma yarışı bir kısır döngüdür. Silahlanma arttıkça tehdit algısı da artar” dedi.
Meclis Genel Kurulu’nda 2026 bütçesinin görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı görüşmesinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Vezir Coşkun Parlak, söz altı. MSB bütçesini konuşmanın aynı zamanda NATO bütçesi ve küresel silahlanma eğiliminin de dolaylı olarak konuşulduğunu belirten Parlak, “Çünkü Türkiye bütün harcamalarını ve yatırımlarını NATO ile koordineli bir şekilde yürütmektedir. Geçtiğimiz Haziran ayında Hollanda’da yapılan NATO zirvesinde, üye ülkeler savunma bütçelerini yüzde 5’e çıkarma kararı aldılar. Aslında hepimiz NATO’nun neden harcama artırımına gittiğini çok iyi biliyoruz. ABD açıkça NATO’daki diğer ülkelere ve özellikle de Avrupa ülkelerine dünyanın jandarmalığını ben yapacaksam siz de daha fazla para harcayacaksınız diyor” ifadelerini kullandı.
RUSYA TEHDİDİ
Avrupa devletlerinin, Rusya tehdidini bahane ederek daha fazla askeri harcama yapmayı desteklediklerini kaydeden Parlak, “Daha fazla silahlanmak caydırıcılık sağlayıp barışın yolunu açmaz. Silahlanma yarışı bir kısır döngüdür. Silahlanma arttıkça tehdit algısı da artar. Tehdit algısı arttıkça da silahlanma ihtiyacı artar. Sonunda bir bakmışsınız ki iki tarafın da silahlarla donatıldığı dehşet bir tablo ortaya çıkmış. İnsanlık bunu 20’nci yüzyılda ağır bir şekilde yaşadı. Nükleer savaşın eşiğine gelindi. Silahlanma döngüsünün kazananları ise topluma sürekli korku ve güvenlik kaygısı pompalayıp kendi gücünü konsolide eden otoriter siyasetçiler oldu” diye konuştu.
SAVUNMA HARCAMALARINN ARTMASINA DESTEK OLDU
Küresel silah endüstrisinin ve silah tüccarlarının daha fazla kâr ettiklerine işaret den Parlak, “Türkiye’nin hem yaşadığımız coğrafyanın hassasiyeti hem de ekonomik ve toplumsal durumundan dolayı silahlanma çılgınlığına karşı çıkması gerekirken ne yazık ki bunun gönüllü ve hevesli bir parçası olmayı tercih ediyor. Lahey’deki NATO zirvesinde Türkiye, savunma harcamalarının artmasına destek verdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, düzenlenmeye karşı çıkan ülkeleri ikna etmeye çalıştı. Bu tablo Türkiye halklarının asla ve asla yararına değildir. Dış politikayı barış eksenine oturtması gereken Dışişleri Bakanı başka ülkeleri de silahlanma konseptine ikna etmeye çalışıyor” şeklinde konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN HARCAMALARI AYNI ETKİYİ GÖSTERMEZ’
Türkiye dışında kalan NATO üyelerinin de savunma harcamalarını meşru görmediklerini belirten Parlak, “Ancak kişi başı gelirin 50 bin dolar olduğu Almanya gibi bir ülke ile kişi başı gelirin 10 bin dolar olan, ara ara 10 bin doların altında olan Türkiye’nin yaptığı harcamalar kendi halkları üzerinde aynı etkiyi göstermez. Türkiye bu artırımın etkilerini çok daha ağır bir şekilde yaşıyor ve yaşamaya da devam edecek. Unutmayın ki NATO’nun savaş makinelerine verdiğiniz her kuruş, bu halkın sağlığından eğitiminden, çocuklarının, geleceğinden çalınmış paralardır. Bu bütçede tekrar şahit olduk. Silah üreticileri devlet kurumlarının ve toplumun denetiminden tamamen çıkarılıyor. Bu sermaye gruplarının faaliyetleri milli çıkar mertebesine yükseltiliyor. Onlara yönelik eleştiriler neredeyse vatan hainliği olarak etiketleniyor” diye belirtti.
‘HERKES ÇÖZÜMÜN SAVAŞTA OLMADĞINI GÖRÜYOR’
Bölgesel barışın garantisinin silahlanma olmayacağı ve daha fazla demokrasi ve özgürlüğün barışa garanti olacağını söyleyen Parlak, “Bunu soyut bir tespit ya da temenni olarak da söylemiyorum. Avrupa devletleri yüzyıl boyunca silahlandı, savaştı, 10 milyonlarca insan yaşamını yitirdi. 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşı’nın dehşetini yaşadıktan sonra herkes çözümün savaşmakta değil, ekonomik, toplumsal ve siyasal ilişkileri derinleştirmekte olduğunu gördü.
TEMİNAT YENİ ENTERNASYONALİZMDEDİR
Türkiye de başta komşu devletler ve halklar olmak üzere dış politikasını eşitlik ve hukuk temelinde dostane diplomatik ilişkiler kurarak yürütmelidir. Dünyanın ve bölgemizin güvenli geleceği savaş, emperyalizm ve hegemonyacılık da değil, halkların eşitliği temelinde kurulacak yeni bir enternasyonaldedir”
MA











