Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım Orman Bakanlığı bütçelerine ilişkin konuştu.
Kurulda konuşan DEM Parti Amed Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, yerel demokrasinin güçlendirilmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve Avrupa yerel yönetimler özerklik şartının uygulamalarının Türkiye tarafından imzalandığını hatırlatarak, “Avrupa yerel yönetimler özerklik şartı yerel yönetimlerin idari siyasi ve mali özerkliklerinin gerçekleştirilmesi, korunması, geliştirilmesi ve kamu hizmetlerin vatandaşlara en yakın yönetim birimince yerine getirilmesini amaçlıyor. Şartın en önemli özelliği yerel ve Özellik konularındaki düzenlemelerle yerel yönetimleri daha güçlü hale getirmek. Türkiye bu şartı imzalamış ama pek çok maddesine çekince koymuştur. Avrupa yerel yönetimler özerklik şartını Avrupa Konseyi’ne ve Avrupa Birliği’ne üye olan 47 ülkenin tamamı imzalamıştır. Bu 47 ülkenin 34 tanesi farklı düzeylerde sözleşmeye bu şarta çekinceler koymuştur. Fakat zaman içerisinde Türkiye’de dahil sözleşmeye imza atan ülkelerin tamamı kendi iç hukuklarını sözleşmeye uyumlu hale getirmiştir. Esasen Türkiye’de de akademisyenlerin dile getirdiği gibi Türkiye bu sözleşmeye koyduğu çekincelerin tamamını geri çekebilir” dedi.
‘YANLIŞ POLİTİKALARIN DÖNÜŞÜ KAOS OLUYOR’
Söz alan DEM Parti Agirî Milletvekili Nejla Demir ise tarımın ilk komünde, topluluğun oluşmasında, insanlığın korunma ve örgütlenmesinde önemli bir rol oynadığını söyleyerek, “Tarım mı toplumu var etti, yoksa toplum mu tarımı var etti diye sormak gerekir. O kadar iç içe geçmiş bir konudur aslında. Bu nedenle doğayı, tarımsal üretimi ve toplumu parçalayarak tahrip eden politikaları irdelemek zorundayız. Çünkü yanlış politikalarınız toplumu sadece bir üretim yönteminden uzaklaştırmıyor. Toplumu aynı zamanda yerinden, yurdundan, kültüründen, özünden uzaklaştırıyor ve yabancılaştırıyor. Yanlış politikaların halka dönüşü ise cinayetlerle, tacizlerle, tecavüzlerle, intiharlarla, çaresizliklerle velhasıl kaoslarla oluyor. Bu yüzden Sayın Bakan, tarımla ilgili yaptığımız öneri ve eleştirileri dikkate almalısınız. Misal çiftçiliği nasıl bu hale getirdiyseniz aynı şekilde tekrardan onur duyulacak, severek uğraşılacak kutsal bir meslek haline de dönüştürmek zorundasınız. İktidardan ve mevcut zihniyetinden çok umudum yok ama biz buradayız. Kolektif bir akılla, halkla, çiftçilerle birlikte yol alarak tarımın sorunlarını çözebiliriz” ifadelerini kullandı.
‘KONUT YAPSANIZ BİLE ZENGİNLERE RANT SAĞLIYOR’
Kurulda söz alan DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, Çevre ve Şehircilik İklim Bakanlığı ve Tarım Orman Bakanlığı’nın hazırladığı sunumlara işaret ederek, “Konut meselesinde Türkiye’de, dünyadan çok farklı şekilde yönetilen bir durumla karşı karşıyayız. Gerçekten buradaki sunumlar ve konuşmalardan anladığım şudur; Burası bir inşaat şirketinin tanıtım ofisi gibi alkışlanacak bir yer değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sadece çok fazla inşaat yaptığı için övülecek bir devlet olmamalı. Aynı zamanda çevrenin bütün bölümleriyle, iklim ve çevre ile ilgili de sözümüz olmalı. Maalesef konuşmacıların böyle bir sözü çok fazla olmadı. Evet, bu ülkede, özellikle inşaat meselesi tam anlamıyla bir yatırım aracı, bir meta ve aynı zamanda bu ihtiyacı karşılamak üzere rant haline gelmiş bir durumdur. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz inşaat sektörünün kendi içinde farklı yaşatılması gerektiğini düşünüyoruz. Araştırmalarda Google’a girdiğinizde, yapay zekaya girdiğinizde karşılaştığınız cevap şu: ‘Türkiye güvencesiz kiracılık ve erişilmeyen ev sahipliği ile karşı karşıyadır.’ diye bir tanımlama yapılıyor. şunu söylemek isteriz biz; Konut meselesini gerçek anlamda bir sosyal konut projesi olmaksızın başarılı olamayacağını düşünüyoruz. O nedenle daha fazla konut yapmak değil, aynı zamanda bu konutlara gerçek anlamında ihtiyacı olan herkesin erişebilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu olmadığı sürece, en fazla konut yapsanız bile karşılığı olmayan daha fazla zenginlere rant sağlayan bir durumla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz” dedi.
‘İKTİDARIN ALDIĞI ÖNLEMLER GÖSTERMELİK’
DEM Parti Sêrt Milletvekili Sebahat Erdoğan Sarıtaş, iki bakanlığın da ortak noktasının iklim krizi olduğunu belirterek, “Geride bıraktığımız bir yılda iklim krizinin bir uyarı değil, artık kalıcı bir gerçek olduğunu gösterdi. Zirai don, fırtına, aşırı yağış, kuraklık ve felaketler istisna olmaktan çıkıp her yılın maalesef rutini haline geldi. Tarım alanlarının yüzde 75’inin suyla beslendiği bir ülkede yanlış su politikaları artık hayati bir aşamadadır. Sulanabilir 8 buçuk milyon hektarlık alanın yalnızca yüzde 81’i sulanabiliyor. Kullanılan suyun yarısı ise 1970’lerden kalma açık kanallarda buharlaşıp gidiyor. İktidar ise yıllardır kapalı sulama sistemlerine geçmek yerine, bu projeleri kâğıt üzerinde dolaştırmak ve muhalefeti oyalamak ile meşgul maalesef. Su tasarrufu yine çok önemli, çok hayati. Her gün hepimizin dilinde şu var; Acaba sadece musluktan, mutfakta mı su tasarrufu yapacağız, evde mi su tasarrufu yapacağız? Değildir elbette! Bu yıl plastik kirliliği temasıyla anılan Dünya Çevre Günü bize şunu hatırlatmaktadır; Plastik toprağı suyu zehirliyor ama hükümetin, iktidarın su tasarrufu diye aldığı önlemler göstermelik ve gerçek dışı. Dolayısıyla bir yandan su tasarrufu ederken diğer yandan çevre katlediliyor. Özrü kabahatinden büyük diye buna söylenir herhâlde” ifadelerini kullandı.
MA











