Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Cengiz Çandar, Meclis Genel Kurulu’nda devam eden 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde konuştu. Çandar, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tehditvari diline tepki gösterdi.
‘SÜRECİ ZEHİRLEYECEK DİL’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürece ilişkin açıklamalarını hatırlatan Çandar, “Bakın, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım’da ‘Tüm bölgenin kaderini değiştirecek bu stratejik hamlenin kimleri nasıl rahatsız ettiğinin farkındayız. Bu sefer muvaffak olamayacaksınız. Allah’ın yardımıyla inşallah bu sefer başaracağız, hep birlikte başaracağız’ dedi. Sayın Erdoğan, Suriye’de 10 Mart Mütabakatı’nın hayata geçirilmesinin, bölgenin geleceğini yakından ilgilendirdiğini belirterek, ‘Mutabakatın öngördüğü hedeflere ulaşılması, Suriye için en hayırlı netice olacaktır. Suriye hakkında birçok odağın planları olabilir, hayalleri olabilir. Tuzak kuranların oyunlarını bu mutabakatın hayata geçmesi bozacaktır’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinin her harfine katılıyorum. ‘Suriye hakkında birçok odağın planları olabilir, hayalleri olabilir’ diyor. Çok doğru. Bunların başında, ‘tuzak kuranlar’ın başında İsrail geliyor. İki yıl içinde çocuk, kadın demeden 70 bin Filistinlinin canını alan, kanına giren soykırımcı İsrail’in geldiğine kuşku yok. Peki ne zaman söyledi bu sözleri Sayın Cumhurbaşkanı? 13 Aralık günü yani bir hafta bile olmadı. Aradan bir hafta bile geçmeden dün Anadolu Ajansı, ‘Suriye’de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG’nin durumuna ve Suriye’ye entegrasyon sürecine ilişkin Fidan, şunları kaydetti: Tekrar askeri yollara başvurmak istemiyoruz ancak ‘SDG’, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır.’ İfadelerini kullandı. Şimdi bu dil, bu aynı konuda Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı dil mi? Bu tehdit dili; bu, Türkiye’deki süreci zehirleyecek dil” dedi.
‘DIŞİŞLERİ BAKANINIZA AYAR VERİN’
Hakan Fidan’ın kullandığı dile tepki gösteren Çandar, “Bu dille mi Türkiye’deki süreci başarıyla yönetecek, bin yıllık bahsettiğiniz Kürt-Türk kardeşliğini pekiştireceksiniz. Cumhurbaşkanı’na çağrıda bulunuyorum; Dışişleri Bakanı’nınıza ayar verin. Sayın Dışişleri Bakanı’nın kullandığı dil, yaptığı imalar, üstü kapalı tehditler Türkiye’de ve Suriye’de, her yerde milyonlarca Kürt’ün kalbini kırıyor ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘hep beraber yazmaya başlayacağız’ dediği ‘destan’ın yazılmasını imkânsız hale getiriyor” şeklinde konuştu.
‘SURİYE KÜRTLERİNİ İNCİTİRSENİZ TÜRKİYE KÜRTLERİNİ İNCİTİRSİNİZ’
Çandar Türkiye’nin SDG’yi kendi imzaladığı 10 Mart Mutabakatı’na uymaya davet etmesine de tepki gösterdi. Çandar, “Kim kime ne söylüyor? Ne ilginçtir ki, SDG de, Şam’daki HTŞ rejimini 10 Mart Mutabakatı’na uymaya çağırıyor” diye belirtti. Çandar, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin de tehdit dili kullanmak yerine diyaloğa yardımcı olması gerektiğini ifade ederek sözlerine şu şekilde devam etti: “Bu diyalog ve müzakerenin Suriyeli taraflar arası bir uzlaşmayla sonuçlanması, Türkiye’deki Sürecinde Kürt-Türk kardeşliği ile tahkim edilmesine ve taçlanmasına yardımcı olacaktır. Çünkü Türkiye Kürtlerini Suriye Kürtlerinden ayıramazsınız. Tarih bir, coğrafya bir, dil bir, din bir, her şey bir. Türkiye ile Suriye arasındaki, Kürtlerin arasındaki sınır, bir metre enindeki demiryolu hattıdır. Bu fiktif (hayali) bir sınırdır. O nedenle, Suriye Kürtlerini incitirseniz, Türkiye Kürtlerini incitirsiniz. Türkiye Kürtlerini incitirseniz, süreci nihayete erdiremezsiniz. Sayın Tayyip Erdoğan’ın ve tabii ki bu Süreç’in önünü açmakta hatta başını çekmekte tarihî bir rol oynamış olan Sayın Devlet Bahçeli’nin bu konuda aynı düşüncede olduğundan eminim. Bütün bunlardan ötürü kullanılan dil, ağzımızıdan çıkan ve çıkacak her sözcük sürecin selameti için çok ama çok önemli.”
‘SÜRECİ HEP BİRLİKTE BAŞARIYA ULAŞTIRALIM’
Çandar süreçte gelinen aşamada yeni bir anayayasa da dikkat çekerek, şunları söyledi: “Önceki gün Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, son sözleri olarak yeni bir anayasa yapımı gereğinden söz etti. Yeni Anayasa yapılmasını istemek için buna hakkınız olması lâzım. Kendi yaptığınız Anayasa’ya bile uymaz, onu çiğnerseniz; yeni anayasa istemeye hakkınız olmaz. Eğer, 2004’te değiştirdiğiniz Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin 5’inci fıkrasına uysaydınız, AİHM kararlarını uygulasaydınız bugün Selahattin Demirtaş ve birçok insan cezaevinde kalmazdı. Selahattin Demirtaş, Süreç’e en büyük toplumsal desteği sağlayacak insanların başında geliyor. AYM ve AİHM kararlarının uygulayın. Anayasa’yı çiğnemeyin, Anayasa’ya uyun. Süreci hep birlikte başarıya ulaştıralım” dedi.
MA














