Çarpık kentleşme ve depreme dayanıksız yapıların yol açtığı risklere ilişkin düzenlenen çalıştayda konuşan Rêzan Belediyesi Eşbaşkanı Leyla Ayaz, amaçlarının doğa ile uyumlu, afetlere dayanıklı, adil ve eşitlikçi bir Rêzan yaratmak olduğunu söyledi.
Rêzan Belediyesi öncülüğünde Amed Büyükşehir Belediyesi, Amed Barosu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği’nin (GABB) katılımı ile ÇandAmed Kongre Merkezi’nde 2 gün sürecek “Afet, Kentsel Dönüşüm ve Göç Perspektifinden Eski Bağlar’ın Geleceği” konulu çalıştay gerçekleştirildi. Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Serra Bucak ve Doğan Hatun’un yanı sıra, Amed ilçe belediye eşbaşkanları, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ile çok sayıda yurttaş çalıştaya katıldı.
AÇILIŞ KONUŞMALARI
Burada konuşan Rêzan Belediyesi Eşbaşkanı Leyla Ayaz, amaçlarının doğa ile uyumlu, afetlere dayanıklı, adil ve eşitlikçi bir Rêzan yaratma hedeflerinin olduğunu belirterek, “Bu çalıştayın hedefe giden yolda çok güçlü ve büyük kararlara vesile olacağına inanıyoruz. Hep birlikte ortak akılla, eşitlik ve dayanışmayla özgür bir kentin temellerini atacağımıza inanıyoruz” dedi. Ardından konuşan Rêzan Belediyesi Eşbaşkanı Sıraç Çelik ise çözüm odaklı bir çalıştay hedeflediklerini belirterek, “Burada bir araya gelmemizin sebebi, orada yaşayan halkımıza nasıl bir çözüm bulacağımızdır. Bu çözüm yolunu bulmaya çalışırken, hukuki açıdan ve mağduriyet oluşmaması için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği yönünde bir çalıştay olacak” diye konuştu.
TMMOB İnşat Mühendisleri Odası Amed Şube Başkanı Mahsun Çiya Korkmaz ise çalıştayın önemli olduğunu belirterek, “Belki burada hemen bir sonuç çıkmayacak ama bu süreci başlatacak ilk adım olarak görüyoruz. Aynı zamanda deprem yönetmeliği açısından da büyük bir risk var. Eski deprem yönetmeliğiyle inşa edilmiş bir bina, bugünkü yönetmeliğe göre çok yetersiz kalıyor. İşin ekonomik boyutu da oldukça büyük. Belki bugün bir başlangıç oldu ama bundan sonraki süreçte somut sonuçlar ortaya çıkacağına eminim” dedi.
Ardından konuşan Doğan Hatun ise, “Bağlar sokakları üzerine konuşmak benim için zor, çünkü 30 yılı aşkın bir süre orada yaşadım. Şu an iki gün boyunca konuşacağımız sokaklar, yaşamımın geçtiği ve birebir şahit olduğum yerlerdir. Öncelikle, yerinde kentsel dönüşüm konusuna tarihsel bir gelişme olarak bakmamız gerekiyor. Sur’un içine bakarsak, kentin kimliğini ve sosyolojik yapısını da anlamış oluruz. Kimliği olmayan bir şehirde, kimliği olmayan sokaklar olur ve onlarla oynanır. Bağlar’da büyük bir mülkiyet sorunu var, bu sorunun kaynağı ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’dır. Birlikte, bir kişinin bile mağdur olmayacağı bir çözüm bulmamız gerekiyor. Ankara’da oturup Bağlar’a çözüm bulmaya çalışırsan, elinde kalır ” diye konuştu.
‘AMED PEK ÇOK UYGARLIĞA EV SAHİPLİĞİ YAPMIŞTIR’
Açılış konuşmalarının ardından çalıştayın ilk oturumuna geçildi. Amed Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Doç Dr. Murat Eminoğlu, Amed’in tarih boyunca kültür ve ticaret merkezi olarak pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptığını belirterek, “Diyarbakır’ın tarihini günümüze taşıyan izleri, yapılış tarihleri tam olarak bilinmese de surların burçlarında, kitabelerinde ve motiflerinde görmek mümkündür. Antik çağdan Orta Çağ’a kadar kentlerde özellikle savunma amacıyla inşa edilen surların dünyadaki en önemli örneklerinden biri Diyarbakır surlarıdır. Kalelerin ilk yapılış tarihleri hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte, surların Bizans döneminde bugünkü şeklini aldığı bilinmektedir. Dünya kültür mirası olarak kabul edilen Diyarbakır surları ve Hevsel Bahçeleri, günümüze kadar gelmiş en önemli kültür belgelerinden biri olup, bu alanlarda yaşamış birçok medeniyetin izlerini taşımaktadır. Cumhuriyet sonrası dönemde kent, sur dışına taşmış yeni yapılar ve dokularla geleneksel yapıdan farklı, popüler bir niteliğe bürünmüştür” ifadelerini kullandı.
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Doç. Dr. Gül Köksal, kentsel dönüşümün yarattığı sorunların konuşulması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Zira kentsel dönüşüm dediğimiz şeyin kendisi aslında bir dizi sorunu beraberinde getiriyor. Ana akım planlama dediğim yaklaşım da, Kapitalist Modernite’nin oluşturduğu ve çeşitli normlar üreten bir planlama anlayışının bir parçası. Bu anlayış, yerelin bilgisini parçalayan, tasnif eden ve yönlendiren bir yapı sergiliyor, aynı zamanda yerelin bilgisi üzerine yeniden şekilleniyor. Ben bu planlama anlayışına bir paradigma dönüşüm perspektifinden bakma yolunda bazı şeyler paylaşmak istiyorum. Ancak öte yandan, çok acil sorunları da tartışıyoruz. Dönüşüm yerine iyileştirmeyi ele almalıyız. Bu tür çalışmaların neden yeterli olamadığını da aslında kapitalist moderniteye bağlı mevcut planlama anlayışının sınırlılıkları açıklıyor.”
Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mehmet Emin Öncü ise yaptığı sinevizyon gösterimi ile deprem öncesinde kolanlara verilen zararların depremde oluşacak yıkım risklerinin anlatarak şöyle devam etti: “Binaların kolonlarına kimse müdahale etmemeli ve önlenmeli. Onun için korunmalılar. Bir ticari mekandaki kısım bir de herkesin kendi binasının kontrol mühendisi gibi davranması gerekir. Herkes alacağı binanın bodrum katına insin. Su alıyor mu almıyor mu baksın. Kullanımda çok zarar veriyoruz. Zaten önceden zarar verilmiş yere deprem çok daha rahat zarar verir. Baktığımızda Diyarbakır’ın deprem için çok güvenilir bir yer olduğunu söyleyemeyiz. Mesela Bitlis Kanyon sistemi var. Hemen Diyarbakır’ı etkileyebilecek durum. Doğu Anadolu fay sistemi ile Kuzey Anadolu fay hattının kesişimi Diyarbakır’ı etkileyebilir. Bingöl depremlerinde gördük 7 su depremi etkileyebilir. 1009 aletsel dönem 1900’e yakın zaman başlıyor.”
Çalıştay yarın da devam edecek.
MA














