15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında, darbenin merkez üssü olarak bilinen Ankara’nın Kazan ilçesindeki Akıncı Hava Üssü’nde sabaha karşı gözaltına alınan, mahkemede 21 dakikalık bir sorgunun ardından 18 Temmuz’da serbest bırakılan ilahiyatçı Adil Öksüz’e ilişkin belirsizlik sürüyor. Gülen Cemaati’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) imamı olduğu söylenen Öksüz’ün serbest bırakılmasına iki kez itiraz eden ve iki itirazı da reddedilen dönemin Sincan Cumhuriyet Savcısı Cihan Ergün, “Adil Öksüz’ün peşine düşmemin bedelini ödedim” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
Dönemin savcısı Cihan Ergün’ün ardından, dönemin hakimlerinden Köksal Çelik de Cumhuriyet gazetesinden Barış Terkoğlu’na açıklamalarda bulundu. 18 Temmuz 2016’da Adil Öksüz’ü serbest bırakan, savcı Cihan Ergün’ün itirazını reddederek kararında direnen Köksal Çelik hakkında, “FETÖ” üyeliği iddiasıyla soruşturma açılmış, ancak cemaat ile bir bağlantısına rastlanamamıştı. Köksal Çelik, 2018 yılında hakimlikten atıldı.
Adil Öksüz’ün yakalanması ve serbest bırakılması ile ilgili eski hakim Köksal Çelik’in açıklamalarından önemli satırbaşları şöyle:
“TAVRI KORKAK VE ÇEKİNGENDİ”
16 Temmuz 2016 sabahında Akıncı Hava Üssü’nde gözaltına alınıp sorgulanan Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Adil Öksüz, 18 Temmuz sabahı 05:30’da Sincan Batı Adliyesi’nde hakim Köksal Çelik’in karşısına çıkarıldı. Öksüz, 21 dakikalık bir sorgunun ardından “yurtdışına çıkış yasağı” şeklindeki adli kontrol talebiyle serbest bırakıldı. Çelik, Öksüz’ün sorgusunu şu sözlerle anlattı:
“Savcı, Adil Öksüz’ü, tutuklama talebiyle bana 18 Temmuz sabah saat 05:30’da gönderdi. Daha doğrusu sorgulamaya 05:30 başladım. Ben de 20 dakika sorguladım. Ağzından bir laf alamayınca ve sürekli savcılıkta verdiği ifadeyi tekrarlayınca, anlattıklarına tam inanmadığım için 05:51’de savcıyı aradım. Aradığımda odasında değildi. Evine gidiyordu. Onun için cep telefonunu aradım. ‘Dosyada bir şey yok, ben tutuklama değil, yurtdışına çıkış yasağı koymak şeklinde adli kontrol düşünüyorum’ dedim. 107 saniye konuşmuşuz. O da ‘Olabilir, sen bilirsin’ gibi şeyler dedi. Bir nevi istişare ile karar verdik. Saat 05:55 gibi kararımı açıkladım ve diğer şüphelilerin sorgusuna başladık. Basının yazdığı gibi bu hain, yakalandıktan 21 dakika sonra değil, iki gün sonra sorguya çıkarıldı. Sorgu işlemi 21 dakika sürdüğü için basın biraz yanlış yazdı bu kısmı.”
Sorgu sırasında Adil Öksüz’ün tavrını “Korkak ve çekingen” olarak nitelendiren Köksal Çelik, şunları kaydetti:
“Tavırları korkak ve çekingendi. Bitkin bir hali vardı. İşkenceye uğradığını iddia etti. Konuşmamak için gayret ediyordu. Ben daha çok konuşturmak için uğraştım. Bir ara ‘Ortalık yanıyor, sen tarla bakmaya gelmişsin’ gibi bir şey söylemişim ama bu kayıtlarda yok. O gün sorguya çıkan kâtip Mehmet Ali Tuna’nın müfettişe verdiği ifadede var.”
“BİZDEN BİLGİ SAKLANDI”
Adil Öksüz’ün serbest bırakılması konusunda günah keçisi ilan edildiğini söyleyen eski hakim Köksal Çelik, kusurun kendisinde değil, kolluk güçlerinde olduğunu ifade etti. Kendisinden bilgi saklandığını belirten Köksal Çelik, şöyle devam etti:
“Benim sorgumdan bir buçuk gün önce, 16 Temmuz’da, bu hainin kim olduğu kışla karakolunda öğrenilmiş. Ama ne jandarma ne de Emniyet görevlileri bana ya da savcılığa bu durumu söyledi. Yani bizden bilgi saklandı. Bir de basının yazdığı gibi bu hain Akıncı Kışlası’nda değil, kışladan bir kilometre dışarıda bir yerde yakalanmış. Üzerinden çıkanlar bize getirilse ya da görevliler bize bunun kim olduğunu söylese ya da savcı hemen tutuklamaya sevk etmeyip dört günlük gözaltı süresini kullansa bu hata olmazdı.
Üssün içinde değil, dışarıda yakalanmış ve sivil gözüküyor. Şüphe var ama ben o şüpheyi savcıya sorup gidereyim dedim. Aradım, o da Adil Öksüz’ü somut delille değil, bir ayet manası sorarak çözmüş. Aradığımda ayetle çözdüğünü de bana söylemedi. Bu arada hayatımda ilk defa şahit oldum bir ayet manasıyla şüpheli çözen savcıya!
Yine bu hain yakalandıktan sonra kışla karakolunda hakkında hazırlanan mavi renkli dosya, bana ya da savcılığa getirilmemiş. Olaydan bir ay sonra HSK müfettişi soruşturma için karakola gittiğinde, tutulan tutanaklar, hainin çıplak resmi, HSK müfettişine veriliyor. Zaten üzerinden çıkan saat, GPRS aleti, cep telefonu vs… Biz hiçbir şey görmedik. Çünkü önümüze getirilmedi. Buna o gün görev yapan savcı, başsavcı ve vekilleri şahittir.
Bana dosya değil, sadece yarım sahifelik bir üst yazı, bir de ifade ile tutuklanma isteği gönderildi. Buna şimdiki İstanbul Başsavcısı, o dönem aynı adliyede çalıştığımız Şaban Yılmaz şahittir. Delil olacak objeler ve tutanaklar bizden gizlendi, dosyaya konmadı, sonra basın bizi kamikazeci olarak gösterdi. Aynı basın bir zamanlar ‘hükümetin hâkimi’ diye haber yapıyordu.”
“DEVLET GEREKENİ YAPMADI”
Adil Öksüz hakkında soruşturma yürütüldüğünü, ancak bu soruşturmayı çok sonradan öğrendiğini dile getiren Köksal Çelik, Adil Öksüz hakkında bir yakalama kararı olmadığını, böyle bir karar çıkarılsaydı gerekeni yapmaktan imtina etmeyeceğini söyledi. Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ben ‘yurtdışı çıkış yasağı’ şeklinde karar verip bırakınca, Aydın’dan aranmış, ‘Biz onu bir yıldan beri bir para trafiğinden dolayı arıyorduk’ diye. Üç kişilik bir suç örgütünü bile devlet görevlilerinin takip ettiği ülkemizde, devasa bir yapının bir elemanın takip edilmemesi hâkimin suçu mu? Bu hainin (Adil Öksüz) adı, darbeden önce açılan FETÖ Çatı İddianamesi’nde ‘Deniz Kuvvetleri İmamı’ olarak geçiyor. Orada şüpheli yapılsa ya da yakalama kararı çıkarılsa zaten bizim önümüze geldiğinde yakalama kararı infaz edilecek ve kimsenin hata yapma imkânı olmayacaktı. Ben o tarihte yılda dört bin karara imza atıyordum. Ankara’da yazılan bütün iddianameleri takip etme, okuma imkânım ve zamanım yok.”
HABER MERKEZİ













