Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Örgütü, Roboski Katliamı’nın 14’üncü yıl dönümü nedeniyle Sarıgazi İlçe Örgütü önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, DEM Parti İstanbul İl Eş Başkanı Arife Çınar ve ilçe yöneticilerin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. “Unutmadık unutmayacağız Roboski” pankartının açıldığı eylemde sık sık “Roboski’yi unutma unutturma”, “Umut hakkı uygulansın” ve “Bê Serok jiyan nabe” sloganları atıldı.
Açıklamada ilk olarak söz alan Arife Çınar, Türkiye’de bir katliamlar tarihi olduğunu belirterek, “Dersim katliamından tutalım Zilan Katliamına kadar duyamadığımız birçok katliam var. Bu katliamlarla bir yüzleşme gerçekleşmedi ve adalet yerini bulmadı. Adaletin yerinin bulamamasının bir nedeni bu gençlerin ve çocuklarının Kürt olmasıdır. Kürt halkına hep güvenlikçi zihniyetle yaklaştılar. Kürt ise katledilebilir. Kürt ise yoksul olabilir eğitim alamayabilir. Devlet varlığını bunun üzerine sürdürdü. Eğer bugün bir barış sürecinden bahsediliyorsa, yapılması gereken tüm katliamlarla yüzleşmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘ÇAĞRIMIZ ÇÖZÜMÜN KARŞISINDA OLANLARA’
Ardından söz alan Çiğdem Kılıçgün Uçar ise şunları söyledi: “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısıyla birlikte Türkiye’de yeni şeyler konuşuyor. 27 Şubat çağrısı aynı zamanda devletin kuruluş kodlarına, farklı kimlik ve inançlarla kurduğu ilişkinin değiştirmesine dönük de bir çağrıdır. Kürt halkı bu çağrının gereğini aldı ve yapması gerekeni yapmaya devam ediyor. Bizim çağrımız olası bir barış sürecinin karşısında olanlaradır. Bizim çağrımız Kürt Halk Önderinin çağrısından sonra adım atmakta direnenlerdir. Yapmayın. Bu ülkenin yeni yüzyılını eşitlikle, özgürlükle demokrasiyle kurabilmenin en kritik aşamasındayız. Bu ülke için barıştan, özgürlükten ve ortak yaşamdan daha değerli hiçbir şey yoktur” diye konuştu.
‘SAYIN ÖCALAN TECRİT KOŞULLARINDA OLMAMALI’
Kadınların, gençlerin ve emekçilerin geleceksizlikle karşı karşıya bırakıldığını kaydeden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bu geleceksizliği 27 Şubat çağrısına Kürt halkının özgürlük çağrısına ve mücadelesine destek olarak yürütebiliriz. Komisyonunun İmralı görüşmesinden sonra iki ay uzatılan bir süreç var. Kürt halkının vermiş olduğu mücadeleye bütün baskıya rağmen işaret ettiği baş aktör Sayın Abdullah Öcalan, artık tecrit koşullarında olmamalıdır. Türkiye uluslararası sözleşmelerde imzacıdır. Bu konuda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin kararı var. Bugün umut hakkının uygulanması demek Türkiye’de yeni yüz yılın barışla eşitlikle özgürlükle yeniden kurmak demektir. Umut hakkının uygulamak için bizim güç aldığımız şey halkın iradesidir” ifadelerini kullandı.
‘KÜRT HALKININ İRADESİ SAYIN ÖCALAN’I YALNIZ BIRAKMADI’
Bütün baskıya, inkar ve asimilasyona rağmen halkın hiçbir zaman Abdullah Öcalan’ın perspektiflerini ve düşüncesini sahiplenmekten vazgeçmediklerini vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bütün dünya Sayın Öcalan’ı muhatap almışken soruyoruz; Sayın Öcalan neden hala İmralı Cezaevinde? Bütün dünya deneyimlerinde görüşmüştür bir müzakerenin sağlıklı yürümesini koşulları müzakere yürüten baş aktörün koşullarıyla doğrudan ilgilidir. Kürt halkının iradesi sayın Öcalan’ı yalnız bırakmadı. Kürt halkının iradesi barış umudunu bu ülkede dim dik ayakta tutu. Bugün sahip çıktığımız şey bütün halkların özgür bir arada yaşamasıdır. Bu vesileyle 4 Ocak’ta Amed’de İstasyon Meydanı’nda hem Türkiye’de özgürlüğün ve barışın tesis edilmesi için Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ve umut hakkının uygulanmasını haykıracağımız bir miting gerçekleştireceğiz. Çağrımız barış ve demokrasiyi savunan herkesedir. Bu miting bizim geleceğimizin nasıl olacağının mitingidir. İstanbul’dan Tekirdağ’dan Bursa’dan Gürcistan’ının her yerinden sel olup akacağız” diye aktardı.
‘ROBOSKİYİ UNUTMADIK’
Yasasızlığın kendisi Kürt halkının bu tür katliamlarla baş başa bırakılmasına denden olduğunu kaydeden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “İncelemeler yapıldığı dönemde Albay Aygül Eker, ‘biz üst düzey yetkililere oradan geçenlerin kaçakçı olduğu bilgisini verdik. Ama yetkililer bizi dinlemedi’ Bu cümlenin kendisi bile Kürt halkına reva görülenin çok açık bir göstergesidir. Buradan mücadele arkadaşlarımıza diyoruz ki Roboski’yi unutmadık. Ailelerin acısı bizim acımız” dedi.
‘FAİLLER YARGILANMADI’
Çiğdem Kılıçgün Uçar’dan sonra ise basın metnini DEM Parti İstanbul Kadın Meclisi üyesi Şengül Bingöl okudu. Roboski Katliamı’nın üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen faillerin yargılanmadığını belirten Şengül Bingül, “Türkiye’de cezasızlığın bir istisna değil, sistematik bir devlet politikası olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. 28 Aralık 2011 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu, Şırnak’ın Uludere (Qileban) ilçesine bağlı Roboski köyünde 17’si çocuk olmak üzere 34 sivil yurttaş katledilmiştir. Parçalanmış bedenlerin battaniyelere sarılarak katır sırtlarında taşındığı görüntüler, bu ülkenin vicdanında kapanmayan bir yara olarak durmaktadır. Roboski Katliamı, Kürt meselesinde yıllardır sürdürülen inkâr, imha ve güvenlikçi politikaların doğrudan bir sonucudur. Nevala Qasaba’dan 33 Kurşun’a uzanan; sivillerin hedef alındığı, faillerin korunduğu ve adaletin sistemli biçimde engellendiği katliamlar zincirinin en ağır halkalarından biridir. Bu katliam, devlet aklının Kürt halkının yaşamını nasıl değersizleştirdiğinin açık bir göstergesidir” dedi.
‘YÜZLEŞMEDEN DEMOKRATİK ÇÖZÜMDEN BAHSEDİLEMEZ’
Abdullah Öcalan’ın yıllardır ısrarla vurguladığı, “gerçek ve kalıcı bir barışın ancak hakikatle yüzleşme, adaletin tesisi ve halkların eşitliği temelinde mümkündür” ifadelerine yer veren Şengül Bingül, “Roboski gibi katliamlarla yüzleşilmeden, devletin işlediği ağır suçlar açığa çıkarılmadan ve cezasızlık düzeni dağıtılmadan demokratik çözümden söz edilemez. Sayın Öcalan’ın barış ve demokratik toplum çağrısı; Roboski’de açığa çıkan hakikat arayışının ve adalet talebinin tarihsel ve siyasal zeminini oluşturmaktadır. Coğrafya kader değildir. Roboski faillerinin yargılanması, yalnızca geçmişle yüzleşmenin değil; bu topraklarda bir daha sivillerin bombalanmamasının, çocukların öldürülmemesinin de güvencesidir. Savaşı yeniden ve yeniden üreten inkâr politikalarını sorgulamak, hakikati talep etmek ve adalet mücadelesini büyütmek; insan haklarını savunan herkes için tarihsel ve ahlaki bir sorumluluktur. Bu nedenle çağrımız nettir: Hakikatin üzerindeki örtü kaldırılmalı, Roboski Katliamı’nın tüm sorumluları yargı önüne çıkarılmalı ve cezasızlık politikalarına derhal son verilmelidir. Sayın Abdullah Öcalan’ın barış ve demokratik çözüm çağrısı doğrultusunda; inkâr ve savaş politikaları terk edilmeli, halkların eşitliği temelinde onarıcı bir barış süreci başlatılmalıdır” dedi.
Açıklama sloganlar eşliğinde sona erdi.
MA














