Künye   Hakkımızda
20 Aralık 2025, Cumartesi
Politika Haber
  • GÜNDEM
  • EMEK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KADIN
  • GENÇLİK
Tüm Haberler
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Politika Haber
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Anasayfa Kadın

Sebahat Tuncel: Komünal demokrasi kadınlar için yeni bir dünya

Abdullah Öcalan’ın komünal demokrasinin tüm dünyada halklar için bir kurtuluş olduğunu gösterdiğini belirten TJA'lı Sebahat Tuncel, “Erkek egemen kapitalist sistemin bir kader olmadığını, birlikte mücadele ederek, örgütlenerek kurtulabileceğimizi anlatmak gerekiyor” dedi.

20 Aralık 2025
Sebahat Tuncel: Komünal demokrasi kadınlar için yeni bir dünya
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsApp'ta Paylaş

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Demokratik Toplum Manifestosu”nda öne çıkan başlıklardan biri de komün oldu. 27 Şubat çağrısından sonra başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde, komünal yaşam perspektifine dair tartışmalar sürerken, Özgür Kadın Hareketi’nden (Tevgera Jinên Azad-TJA) Sebahat Tuncel, komün, komünal yaşam, komün-kadın ilişkisi, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde komünlerin inşasına dair Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı.

Tarihsel-toplumsal yaşamın bir formu olarak kabul görülen komünü nasıl tanımlıyorsunuz?

Komün, insan yaşamının ya da geleceğini şekillendiren bir form. Aslında bir arada yaşamanın siyasal, kültürel ve ekonomik olarak kendini örgütlediği en küçük birim. Bu açıdan son dönemde özellikle Sayın Öcalan’ın ‘ilk çelişkinin sınıf çelişkisi değil, devletle komün arasındaki çelişkidir’ tartışmasıyla birlikte daha çok gündeme taşındı. Ama komün, komünal yaşam şimdinin tartışması değil, tarihin ilk aşamasından itibaren toplumsal bir örgütlenme formudur. Yani ilk örgütlenme biçimidir diyebiliriz. Kom olmak, bir araya gelmek. Aynı zaman bir yönetim biçimidir. Yerel demokrasinin en temel birimleri de diyebiliriz. O açıdan toplumun dışında, topluma rağmen üretilmiş bir kavram değil. Toplumun içinde toplumsal, tarihsel mücadelenin ilk aşamasından itibaren kendisini örgütlemiş ve bugüne kadar kendini taşımış bir örgütsel formdur.

Burada şunu bilmek gerekiyor. İlk saldırı komünaliteye, toplumsallığa yönelik oldu. Sayın Öcalan bunu ‘kastik katil’ kavramıyla çok daha derinleştirmiştir. Ama feministler ve kadın hareketi olarak bizim tartıştığımız, ilk eşitsizliğin doğduğu yer kadın ve erkek arasında yaşanan eşitsizliktir. Ve ilk sınıfsallık kendisini buradan şekillendirmiştir. Kadın erkek arasındaki eşitsiz ilişki, diğer tüm toplumsal ilişkilerde de kendini gösteriyor. Sayın Öcalan buna kavramsal olarak ‘kastik katil’ demiştir. Avcı erkekler kulübü olarak tanımladığı bir kesimin kadın etrafında oluşan bu komünaliteye yönelik saldırısının ilk etapta bu eşitsizliği doğurduğunu, ilk sınıfların oluşumunun burada olduğunu belirtmiştir. ‘Devlet ile toplum arasındaki ilk çelişki sınıf çelişkisinden ziyade devletle komün arasındaki çelişki’ diye tanımlamasının altında yatan şeyde budur. Erkek egemenlik oluştuğu ilk şekilde yani avcı erkek kulübünün, kadın toplumsallığına saldırması, kadının emeğini gasp etmesi, özel mülkiyet haline getirmesi, hiyerarşik eşitsiz bir toplum yaratması, tahakküm altına almasının yarattığı bir problem var. Burada ilk karşıtlık komüne karşı olmuştur. Burayı erkek egemenliğin şekillendiği ilk yer olarak tanımlamak daha doğru olur.

Komünal yaşam nedir? Değerleri nelerdir?

Komün, sadece bir araya gelip bir kom oluşturmak değil. Aynı zamanda ideolojik, ekonomik, politik yönleri olan siyasal bir organizasyon olarak gördüğümüzde nasıl yaşamakla alakalı bir durum olduğunu göreceksiniz. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigmayı inşa etmek istiyoruz. Bunun örgütsel formu olarak da komünal yaşamı istiyoruz. Komün tartışması sadece Kürtlerin değil, dünyada sosyalistlerin ve anarşistlerin de tartıştığı konulardan biridir. Onlar erkek egemen kapitalist sisteme karşı çözüm yöntemi olarak komünal bir yaşamla çıkış olacağı tartışmalarını da yürütmüştür. Ama bunlar şimdiye kadar çok toplumsal bir form olarak ya da erkek egemenliğini aşacak, kendi sistemini kuracak bir aşamaya gelmiş değil. En bilindiği Paris komünüdür. Fransız devriminin temelleri de burada atılıyor. Orada komün; eşitliğe, özgürlüğe dayalı, üretim ilişkilerinin toplumsallaştığı, dayanışmanın güçlendiği, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya hayalinin somutlaştığı bir şeydir. Bunu hayata geçirmek isteyen yerler oldu. Yine Ekim Devrimi de aynı şekilde. Sonuçta Kürdistan sorununun çözümü de Türkiye’de işçilerin, emekçilerin, hak ve özgürlüklerin çözümü de komünal bir yaklaşımla mümkündür. Komünalizm bu anlamda bir bakış açısı, bir zihniyettir. Bu komünleri nasıl oluşturduğun, hangi zihniyetle oluşturduğun, toplumsal yaşamda ne öngördüğün meselesi burada önemlidir. Kapitalist sistemde komünün örgütlenmesi nasıl olacak, demokratik özgürlükçü bir sistem nasıl inşa edilecek, konular artık daha çok tartışılıyor. Sonuçta komünal bir örgütlenme toplumun baştan aşağı tüm hücrelerine kadar komünal bir sistemle, komünal bir zihniyetle örgütlenmesi anlamına geliyor. Bunu başardığımızda demokratik sosyalist yaşamı da inşa etmiş olacağız. Demokratik sosyalist yaşamın ya da demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmanın örgütsel formu olarak komünü düşündüğümüzde, bu komünler aslında bu paradigmanın hayat bulmasını örgütleyecek formlar olacaktır.

Komünal niteliğin yitirilmesi toplum olmaktan çıkmakla özdeş olduğu belirtilir neden?

Demokratik, sosyalist bir sistemden bahsediyoruz. Sosyalizm demek, toplumsallık demektir. Şu an ise toplumsallığını yitirmiş bir gerçeklik yaşıyoruz. Kapitalizmin saldırısı da bu toplumsallığa yönelik bir saldırı. Toplumsallığı ortadan kaldıran bireyselliği hortlatan bir yerdeyiz. Sayın Öcalan daha önceki savunmalarında da ‘bireyle toplum arasındaki optimal dengeyi iyi kurmak lazım’ diye ifade ediyordu. Evet, toplumsallığı koruyacak ancak bireyin de özne olarak kendini var edebileceği bir toplumsal gerçekliği gözetmek lazım. Ne birey olmadan toplum, ne toplum olmadan birey olabilir. Bu döngü önemlidir. Bu komünal yaşam içinde önemli.

İlk olarak kadın etrafında oluşan toplumsallığa saldırıyla oluşan hiyerarşik devletçi sistem, bugün toplumun başına bela olmuş durumda. Sayın Öcalan’ın manifestosunda en çok tartışılan birincisi Marksizm değerlendirmeleri, ikincisi de sınıf-devlet tartışmasındaki ‘ilk çelişki devletle sınıf arasında değil, devletle toplum arasındaki çelişkidir’ tartışması çok yoğun yapılıyor. Bu tartışmalar kötü değil iyidir. Ama burada ilk çelişkiyi siz nasıl tanımlarsanız çözüm noktasını da oradan bulursunuz. ‘İlk çelişki kadın-erkek arasındaki çelişkidir’ diye tanımlamak bu anlamda önemlidir. Bu sınıfları reddetmek anlamına gelmiyor. Zaten komüne yapılan saldırı sonucu sınıflı toplum ortaya çıktı. Siz ilk çelişkiyi sınıf çelişkisi olarak tanımlarsanız çözüm öneriniz de buna göre oluyor. En nihayetinde bütün sosyalistler, sınıfsız, sömürüsüz bir toplumsal yapı vaat etmiyor mu? Ama şimdi ‘işçi sınıfının iktidarı’ diye tanımlarsak aslında sınıfsallığı süreklileştiren bir tartışma da dönüştürülüyor. Sınıf çelişkisini ortadan kaldırmak değil, sınıf çelişkisini süre giden bir olay olarak ele almak sorunlu bir yaklaşım. İlk çelişkiyi komün olarak ele alırsak ve erkek egemenliğinin oluştuğu ve şekillendiği yapıyı buradan ele alırsak o zaman buradan çözüm aramaya ihtiyacımız var. Burada da komünün önemi ortaya çıkıyor. O toplumsallığı, kadın özgürlüğü etrafında oluşan toplumsallığı yeniden oluşturma ihtiyacı var. Yerel demokrasinin, özgürlüklerin, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşamın örgütlenmesi komünal örgütlenme etrafında olacaktır. TJA olarak da oluşturulacak bu toplumsallık da kendimizi öncü rolde görüyoruz.

Komün-kadın ilişkisini nasıl ele alıyorsunuz?

Kadın özgürlük mücadelesinin binlerce yıllık bir geçmişi var. Şimdiye kadar kadın özgürlük mücadelesini Neolitik ile başlatıp beş bin yıllık bir erkek egemen sistemini tartışıp, bir siyaset kurguluyorduk. Sayın Öcalan’ın son mesajlarında kadın mücadelesini 30 bin yıl daha geriye çeken bir durum var. Bu önemli bir değişiklik. Göbeklitepe ve Karahantepe arkeolojik kazılarının da insanlığa yeni ufuklar açtığı gerçeğini düşünürsek aslında tarihin bilinenden çok daha eskiye dayandığı gerçeği ortada. Yeni bir perspektifle 30 bin yılda erkek egemenliğin nasıl şekillendiği, Tanrıça kültürünün yaşandığı bir dönemde kadın toplumsallığı nasıldı, kadınlar bunu nasıl kaybetti, şimdiki süreç nedir? soruları önemli. Sayın Öcalan, Neolitiğin karşı bir devrimle oluştuğunu belirtiyor. İnsanlar göçebe toplumlardı ve bir alana sıkıştırılması kendiliğinden olmuş olamaz. Ancak zorla olabilir. O da ‘kastik katil’ unsurlarının kadın toplumsallığına yönelik saldırısının yarattığı bir yerleşik hayata geçme durumu olurken, Neolitik kültürün karşı devrim olarak böyle oluştuğunu ve aynı zamanda direniş damarının da nasıl geliştiğini ifade ediyor. Neolitik kültürü yaratan kadın, ‘kastik katil’e karşı direniş kültürüyle bu Neolitiği yaratmış görülüyor.

Sayın Öcalan’ın ‘Tanrıça kültürü, Saray kültürü, Sati kültürü ve özgür kadın kültürü’ şeklinde 4 kademeli tanımlaması var. Tanrıça kültürünü yaratan bir kadın gerçekliği var. Orada Tanrıça olan kadın saraylara kapatıldı. Sonra Sati kültürü Hindistan’da uygulanıyordu. Kadınların diri diri gömülmesidir. Bu aslında sadece fiziki olarak değil, siyaseten de erkek egemenliğinin dinci, milliyetçi ve cinsiyetçi olarak yarattığı politikaları nedeniyle kadınlara yaşanamaz bir hayat dayatılmasına karşı da kadınlar özgürlük mücadelesi veriyor. Şu an dördüncü aşama olarak kadın özgürlükçü, özgür yaşamı inşa etme konusunda kadınların öncülüğü var. Bu özgür yaşamı inşa edecek olan kadınlar yeni örgütsel model olarak da komünal bir yaşamı örgütleyecek. Komünde rekabeti değil, dayanışmayı; rantı değil, ihtiyaçlara göre toplumsal ekonomik düzeni esas alan ve esas olarak da toplumsallığı yeniden örgütlenecek. Bu anlamda kadın komün ilişkisi nedir deyince, kadın olmadan komün olmaz demek çok yanlış olmayacak.

Barış ve Demokratik Toplum inşasının merkezinde komün yer alıyor. Bu inşada komünlere dair nasıl bir yol haritanız var? Mekanizmaları olacak mı?

Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin iki aşaması var. Birincisi devletle ilgili olan bölümü; Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü konusunda gerekli hukuki ve siyasi adımların atılması; yani devletin Kürt sorununu ‘terörizm kıskacından’ çıkararak bir hak ve özgürlük sorunu olarak tanımlaması. 1924 Anayasası ile birlikte fiilen yurttaşlıktan çıkarılan Kürtlerin yeniden yurttaşlık hukukuyla, demokratik cumhuriyetin yurttaşları olarak tanınması ve yurttaş olan Kürtlerin dil, kimlik, kültür haklarının yasal ve Anayasal güvenceye alınması yani barış ve devletle ilgili bölümüdür. Sonuçta yeni bir hukuksal mücadeleye, yeni bir sözleşmeye, yeni bir toplumsal sözleşme olarak tanımladığımız bölüm devletle ilgili bölümdür. Sayın Öcalan’ın 27 Şubat çağrısına dikkat ederseniz PKK’nin çıkış koşullarından birisi devletin inkar, imha ve asimilasyon politikasının yarattığı sonuçtur. Kürt kimliğinin reddedilmesi ve buna karşı bir isyan siyasetinin oluşmasıdır. Reel sosyalizmin etkisiyle de kurtuluşu ulus devlet perspektifiyle ele alma ve buna göre bir özgürleşme modeli 21’inci yüzyıla gelindiğinde artık Kürt kimliğinin hukuki olarak tanımlanmasa da artık fiilen siyaseten tanındığını, bütün dünyanın aslında artık Kürtlerin varlığını kabul ettiğini, şimdi bu varlığın hukuki güvenceye kavuşması gerektiğini, özgürlük mücadelesinin de silahlı mücadeleyle değil demokratik siyasetle olacağına dair toplumsal programla yaptı. Kürtlerin hukuki ve siyasi haklarının tanınması, Kürt kimliğinin tanınması zaten 27 Şubat çağrısında da Sayın Öcalan çok net tanımlıyor. Sürecin gelişme açısından kimlik meselesi önemli ancak bunun özgürlük mücadelesinin bitmediği, yeni bir başlangıç olduğu, bundan sonra da Kürt halkının özgürlüğünün sağlanmasındaki mücadelenin demokratik siyaset olacağı, siyasi yöntemlerle geliştirme olduğu konusu da çok tartışılmıştı.

Sürecin ikinci aşaması; demokratik toplum inşasıdır. O zaman Kürtler nasıl yaşayacak, Türkiye halkları nasıl bir gelecek istiyor? Kürt halkının dil, kültür haklarının güvence altına alınması, yasal güvence altına alınması önemli ama bu nasıl yaşayacağımız sorusuna tam cevap vermiyor. Biz demokratik, sosyalist, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayla yaşamak istiyoruz. Paradigma nasıl yaşayacağımız sorusuna verilen cevap. Eğer böyle yaşayacaksak, demokratik sosyalist bir hayatta yaşayacaksak, bunu nasıl örgütleyeceğiz meselesi önemli. Buna giden yolda bunu, demokratik sosyalist bir yaşamda ancak komünal bir sistemle örgütlenir diyoruz. Yani toplumun tüm hücrelerine kadar kendisini örgütleyeceği, yönetimde söz sahibi olacağı; temsili demokrasi değil, doğrudan demokrasinin oluşacağı; sadece dört yılda bir seçimlerle, parlamenter sistemle sözünü üreten değil, her gün, günlük olarak siyasete dahil olan, yaşadığı yerde kendi kaderine, geleceğine karar veren bir toplumsal örgütlenme modeli… Aslında komünal örgütlenme böylesi bir şey. Yani yerel demokrasinin geliştiği, halkın doğrudan yönetime katılabileceği, söz söyleyebileceği ve kendisinin bir hak öznesi yani temsilcileri aracılığıyla kendini yöneten değil, doğrudan kendisini yöneten bir örgütsel model olarak da komünal örgütlenmeyi düşündüğümüzde bu bir devrimsel süreç. Bunu önce zihniyette yaşamak lazım. Yani komün sadece ‘gittik, komünü oluşturduk, bir araya geldik’ değil. O açıdan bunun zihniyetini, ekonomi politiğini oluşturmak önemli. Kapitalist sistem toplumun başına bela, değil mi? O zaman sosyalist ekonomiyi nasıl oluşturacağız, komünal bir ekonomi sistemi nasıl oluşturacağız? Ranta dayalı değil, ihtiyaçlara dayalı bir ekonomi düzeni işte hiyerarşinin, sınıfların oluştuğu değil, sınıfsız bir toplumsal yapıda ancak komünle oluşabilir. Aileden tutalım bireye, bütün sivil topluma, yönetimlerin tüm aşamasının bütün bu komünal değerlerle, komünal anlayışla kendisini örgütlemesi gerekir. Bu bir süreç. Bunu örgütleyecek arkadaşlarımızın, yapımızın hepsinin öncelikle kendisini o sosyalist bilinçle, komünal bilinçle yeniden örgütlemesi gerekiyor.

Komünal yaşamın aynı zamanda evrensel olarak da pratikleştirilmesi mümkün mü?

Evet, sadece yerellikle alakalı değildir. Bu aynı zamanda evrensel bir çözüm modeli. Sadece Kürtlere özgü de değil. Sayın Öcalan’ın paradigmasında bence en önemli ayrıntılardan biri de, yeni bir enternasyonale davet etmesidir. Komünlerden oluşan yeni bir enternasyonali önermek. Sayın Öcalan’ın bu modeli, komünal demokrasinin bütün dünyada halklar için bir kurtuluş olacağını gösteriyor. Bu model bütün ezilenler, bütün yoksullar, bütün emekçiler, kadınlar için yeni bir dünya. Bu bir ütopya değil, gerçekleştirilebilir. Bu açıdan heyecanlı. İrlandalı filozof John Holloway, ‘11 bin kilometre öteden Sayın Öcalan’ın yarattığı ışığa geldim’ dedi. Işık dediği şey bu yeni bir toplum vaadi.

Bu sistemde kadın komünleri olacak mı? Kadın bu sistemin neresinde?

Kadınlar bu sistemin tam merkezinde olacak. Oluşturulacak tüm komünler, kadın özgürlüğünü esas alan, ekolojiyi, demokrasiyi esas alan bir zihniyetle kurulacağı için tüm örgütsel model içerisinde kadınlar hem komünlerin inşasında öncülük rolü oynayacak ama aynı zamanda komünal sistemin örgütlenmesinde, kadın özgürlükçü paradigmanın toplumsallaşmasında en temel noktada olacaklar. Bunlar entelektüel tartışma olmaktan ziyade toplumsal tartışmalardır. Yabancı olduğumuz bir durum değil. Yani komün aslında bizim dışımızda olan, topluma üstten dayatılan bir toplumsal form değil. Aksine toplumun içinde zaten var olan, tarihten günümüze kendisini bugüne taşımış bir örgütsel modeli, 21’inci yüzyılda demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü perspektifle yeniden yorumlayıp yeniden örgütleme olarak tanımlamak önemli olur. Diğer bir konu erkek egemen kapitalist sistem, toplumu yaşatmaz kıldı artık. Kapitalist sistem şiddet, eşitsizlik üretiyor, insanlar nefes alamıyor, kadınlar katlediliyor, çocuklar katlediliyor, taciz, tecavüz, uyuşturucu, fuhuş, çeteler tüm bunları üreten erkek egemen kapitalist sistemin kendisidir.

Bunu ortadan kaldırmak hepimizin temel görevi. Aslında bu ‘demokratik komünler birliği’ diye ifade edeceğimiz yeni örgütsel modelimizi, yani komünleri örgütlemek; erkek egemen kapitalist sistemi aşmanın, demokratik ekolojik bir hayat kurmak açısından önemli, ötelenemez, acil bir görev olarak önümüzde duruyor. Bu toplumsal çürümüşlüğe, yozlaşmaya karşı verilecek mücadele büyük bir aciliyet içeriyor. Buna alternatif olarak da demokratik komünal bir yaşam mümkün. Bunu doğru anlatmak, toplumsal kesimlere kurtuluşun yolunun buradan geçtiğini göstermek; birlikte mücadele ederek, örgütlenerek bundan kurtulabileceğimizi anlatmak gerekiyor. Erkek egemen kapitalist sistemin bir kader olmadığını, toplum üzerinde bir baskı aracı olduğunu ve topluma yabancı baskı aracını ortadan kaldırmanın ancak toplumun kendi öz örgütlülüğünü sağlamakla mümkün olduğunu vurgulamak gerekir. Bütün herkesi, zaman geçirmeden bunun etrafında örgütlenmeye, toparlanmaya ve yeni yaşamı inşa etmeye davet ediyorum.

Ömer İbrahimoğlu / MA

İlgili Haberler

ATK raporlarının kadın davalarındaki rolü: Asıl sorun sistemde
Kadın

ATK raporlarının kadın davalarındaki rolü: Asıl sorun sistemde

15 Aralık 2025
Sevcan Demir’i katleden faile ağırlaştırılmış müebbet istendi
Kadın

Sevcan Demir’i katleden faile ağırlaştırılmış müebbet istendi

15 Aralık 2025
Aile yılı modeline karşı Özgür eş yaşam modeli
Kadın

Aile yılı modeline karşı Özgür eş yaşam modeli

13 Aralık 2025
Rapor: Bin kadından yalnızca 1’i adli yardıma erişiyor
Kadın

Rapor: Bin kadından yalnızca 1’i adli yardıma erişiyor

12 Aralık 2025
Dilan Karaman’ın ölümüne dair açılan soruşturma ne aşamada?
Kadın

Dilan Karaman’ın ölümüne dair açılan soruşturma ne aşamada?

6 Aralık 2025
Kadınlardan uyuşturucu ve fuhuşa karşı ortak mücadele çağrısı
Kadın

Kadınlardan uyuşturucu ve fuhuşa karşı ortak mücadele çağrısı

5 Aralık 2025
Politika'dan Günün Yorumu
AKP-CHP iktidar kavgası ve Süreç
Politika'dan Yorum

AKP-CHP iktidar kavgası ve Süreç

Politika Haber
15 Aralık 2025
Politika'dan Söyleşi
Sendikacı Nebile Irmak: Asgari ücret yoksulluk ücretidir, yoksulluk da kadınlaşıyor
Politika'dan Söyleşi

Sendikacı Nebile Irmak: Asgari ücret yoksulluk ücretidir, yoksulluk da kadınlaşıyor

Politika Haber
18 Aralık 2025

EN SON HABERLER

Fenerbahçe Başkanı Saran uyuşturucu soruşturmasında ifade verecek

Fenerbahçe Başkanı Saran uyuşturucu soruşturmasında ifade verecek

20 Aralık 2025
Suriye ‘adına’ konuşan Savunma Bakanı Güler, QSD’yi tehdit etti

Suriye ‘adına’ konuşan Savunma Bakanı Güler, QSD’yi tehdit etti

20 Aralık 2025
ABD, Suriye’de DAİŞ’e ait 70’i aşkın hedefi vurdu: Operasyon kritik önemde

ABD, Suriye’de DAİŞ’e ait 70’i aşkın hedefi vurdu: Operasyon kritik önemde

20 Aralık 2025
İngiltere’den Şara’nın komutan ve tümenlerine yaptırım

İngiltere’den Şara’nın komutan ve tümenlerine yaptırım

20 Aralık 2025
Xwebûn 6 yaşında: Kürtçe gazeteyi her koşulda halka ulaştıracağız

Xwebûn 6 yaşında: Kürtçe gazeteyi her koşulda halka ulaştıracağız

20 Aralık 2025
Ortadoğu’da 2025: Değişen güç dengeleri

Ortadoğu’da 2025: Değişen güç dengeleri

20 Aralık 2025
“Umut ve Özgürlük” mitingine çağrı: Önderliğin özgürlüğünü haykırma günüdür

“Umut ve Özgürlük” mitingine çağrı: Önderliğin özgürlüğünü haykırma günüdür

20 Aralık 2025
Politika Haber

© Tüm hakları saklıdır
Politika Haber'de yayımlanan yazı, haber, fotoğraf ve videoların her türlü telif hakkı Mustafa Suphi Vakfı'na aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden alıntılanamaz.

Bizi Takip Edin

Kurumsal

Künye

Hakkımızda

Çerez Politikası

Gizlilik Politikası

Kullanım Koşulları

Politika Haber, MA ve SPUTNIK abonesidir.

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!

Sonuç Bulunamadı
View All Result
  • Politika’dan Yorum
  • Politika’dan Söyleşi
  • Gündem
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kadın
  • Gençlik
  • Göçmen
  • Emeklilik
  • Eğitim
  • Doğa
  • Tarih
  • Kültür
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Spor
  • Video Haber
  • Foto-Galeri
  • Tüm Haberler

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!