Armağan Barışgül’ün 9. kitabı olan Şevin ile Şirvan raflarda yerini aldı. 362 sayfadan oluşan kitap, ailesi yıllar öncesinden Mardin’den kalkıp gelerek İstanbul’a yerleşmiş olan Şevin ile yine Mardin’den İstanbul’a ekmek kavgası için gelen Şirvan’ın tesadüfen tanışmasını, çalışmasını, dayanışmasını, aşklarını, yoldaşlığını ve bin bir cefa içinde ayakta kalmanın mücadelesini konu ediniyor.
Barışgül, ilişkilerde eş, dost olmanın yanı sıra yoldaş olmanın da önemini “Her zaman eş olmak ve dost kalmak kolaydı fakat birlikte yol yürüyerek yoldaş olmak zordu. Bir kadın ile bir erkeğin evliliği ve iki farklı kişinin arasındaki dostluk hiçbir risk taşımadan ve bedel ödemeden suya sabuna dokunmadan, kimseyi incitmeden ve kimseyle ilişki kurmanın gereğini duymadan yıllar boyu sürebilir. Yoldaşlık ise eş ve dost olmanın çok ötesinde bir değerdir, zordur, azami bir disiplin, bir çalışkanlık, bir üretkenlik ve içtenlik gerektirir.” cümleleriyle vurguluyor.
Sunuş bölümünde yazar Armağan Barışgül kitabın yazım sürecini “Sevgili okur! Şevin ile Şirvan, benim dokuzuncu eserimdir. Yılbaşında yazmaya başladığım bu kitabı bitirmenin büyük sevinci içindeyim. Bu süreçte zamanımın en büyük dilimi fabrikada işçi olarak çalışmaktan geçti, diğer bir dilimi ise doğal olarak yatıp dinlenmekle. Zamanın geriye kalan dilimi ise yaşamın diğer uğraşıları ve renkleriyle… Böyle olunca okumaya ve yazmaya istediğim kadar zaman ayırmam mümkün değildi. Felekten gün çalar gibi fırsat buldukça kısa da olsa zamanı telaş içinde en verimli biçimde değerlendirmeye çalıştım. Zamanla yarışırcasına bir karınca maharetiyle çalışarak işimin yazarlık sevdasının peşine düştüm. Ve dokuz ay gibi bir sürede bu kitabı yazmayı tamamladım.” cümleleriyle tanımlıyor. Şevin ile Şirvan’ın tanıtım metni ise şu şekilde:
“Bulutlu, soğuk, yağışlı ve çamurlu günlerin ardından yoğun bir nemin hüküm sürdüğü bir bahar günü proletaryanın yatağı kadim İstanbul, mavi-gri renginden koyu bir sise gömülüydü. Sabah güneşi yoğun sisin ardından görünmeden yükseliyor, denizde vapurlar ve gemiler pusuladan şaşmadan limana varıyor, insanlar zamanla yarışarak bir koşuşturmanın içinde akıyordu. Sahildeki siyah-beyaz renkli martı sürüsü durmadan bağrışıyor, yeri eşiyor, bir telaşla birbirlerine bakınıyor, sokuluyor ve denize doğru yaklaşıyordu. Güneş epey zaman sonra yoğun koyu sisin içinden parıldayan bir ayna gibi göründü. Güneş göründüğünde sis, şehri, denizi ve göğü hızla terk ederek kuzey yönüne, Karadeniz’e doğru gitmekteydi. Şehir, öğlene doğru güneşli, ılık ve açık bir havaya sarındı.”
Şevin ile Şirvan bir aşk romanıdır. “Onlar için yaşam demek insanlığı ve doğayı sevmek demekti. Onlar için yaşam demek en ufak bir şeyden bile sevinçten yana bir pay çıkarmak demekti. …Onlar yaşamları boyunca kötülüğe ve ikiyüzlülüğe karşı durdular. İnsanlık için çalışmayı büyük bir şeref bildiler. Bunun için birbirine sadık karı-koca eştiler, büyük insanlık davası için yılmaz yoldaştılar ve dostluk sofrasında sevilen arkadaştılar.”
Haber Merkezi


















