2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmeleri sürüyor. Teklif kapsamında bugün Tarım ve Orman Bakanlığı ile bağlı kurumların bütçeleri görüşülüyor.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Agirî Milletvekili Necla Demir ile İzmir Milletvekili İbrahim Akın, bütçe üzerine söz aldı. DEM Partili vekiller, tarımsal sorunların geçen yıllara oranla katlanarak derinleştiğini belirtti.
NECLA DEMİR: ÇÖZÜM ÖTELENİYOR
İktidarın sorunları çözmediğini söyleyen Necla Demir, “Tarım desteklerinden su politikalarına, GES’lerden maden ocaklarına, ÇED raporlarından mera alanlarına, gıda güvenliğinden pestisitlere, ithalattan ihracata kadar yanlış uygulanan politikaların sil baştan yeniden ele alınması gerekiyor” dedi.
‘DESTEK ORANI DÜŞÜYOR’
Türkiye’nin tarım ve balıkçılık açısından yüksek bir potansiyele sahip olduğunu, bu nedenle bu iki alanların ekonominin temel unsuru olduğunu belirten Necla Demir, her iki alana da hak edilen düzeyde bütçe ayrılması gerektiğini belirtti. Necla Demir, tarım destek oranının gayrisafi milli hasılanın yüzde biri olması gerektiğini ancak iktidarın politikaları nedeniyle bu oranın yüzde 0,3’e indiğini söyledi. Necla Demir, “Sizin niyetiniz çiftçiyi gözden çıkarmaktır” diye konuştu.
VERİLERLE YALANLADI
Bakanın çiftçilere mazot ve gübre desteği verildiği yönündeki sözlerine de değinen Necla Demir, “Ağrı’da buğday üreticisi 1 dekar buğday eken çiftçi, 1 dekar alana 8 litre mazot harcar, ortalama 50 kilogram gübre harcar. 1 dekar için hesaplıyorum. Mazot 472 TL, gübre minimum -taban, artı, üst gübre olarak söylüyorum; bin 600 TL, ilaçlama ortalama 200 TL, ekstra bir sorun, bir hastalık çıkmazsa tabii. Tohum ortalama bin 170 TL; bunun işçiliği, malzeme tedariki, kırılması, onarılması gibi hesapları da işin içine hiç katmıyorum. Bir dekar buğdayın masrafı bin 042 TL. Yani çiftçinin elde ettiği gelir bin 420 TL. Çiftçiye burada kalan 378 TL Sayın Bakan. Sizin verdiğiniz toplam desteğe bakıyorum: O çiftçi eğer sertifikalı tohum ekmişse 366 TL veriyorsunuz. Çiftçi dört bin 042 TL masraf yaptı, sizin verdiğiniz destek 366 TL. Yani siz masrafların yaklaşık yüzde 11’ini destekliyorsunuz, az önceki sorumda anlattığınız gibi öyle yüzde 50’sini falan desteklediğinizi biz maalesef göremiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘ÇİFTÇİNİN BORCU 1 TRİLYON 94 MİLYARI GEÇTİ’
Çiftçilerin borcunun 1 trilyon 94 milyarı lirayı bulduğunu belirten Necla Demir, “Yem ve gübreye yıllık fiyat artış oranları yüzde 40 ile yüzde 90 arasında değişiyor. Yani enflasyon artıyor, fiyatlar uçuyor ama sizin destek rakamları ancak yüzde 17 artışla birlikte ödenebiliyor. Hayvancılığın tarımsal destekleme bütçesinden aldığı pay 2023’te yüzde 24,2 seviyesinde, 2025’te yüzde 20,1 seviyesine düşeceğini öngörüyorsunuz zaten” diye kaydetti.
‘EREZYON YÜZDE 59’
DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın da, iktidarın tarım ve hayvancılık politikalarını eleştirdi. Akın, bakanlığın bütçesinin iklim krizi ile uyumlu bir şekilde hazırlanması gerektiğini belirtti. Düşük karbonlu, ekosistem temelli bir tarım modeliyle yönetilmesinin bir zorunluluk olduğunu belirten Akın, “Gıda güvenliği ancak ekosistemin güvenliğiyle mümkündür. Ekosistemin güvenliği olmadan hiçbir bütçe sürdürülebilir bir bütçe değildir. Gıda güvenliği konusunda Bakanlığınızın sürekli yenilediği ‘Sorun yok’ söylemi sahadaki gerçeklikle örtüşmemektedir. Gıda güvenliği konusunda Türkiye’de kırılganlık artmış durumda. Çünkü kuraklık ve su sıkıntısı büyüyor. Toprağın organik maddesi azalıyor, erozyon yüzde 59’a varmış durumda. Tarımsal girdiler ve özellikle yem ürünleri dışa bağımlılık olarak yükselmektedir. Pestisit sorunları büyüyerek can almaya devam etmektedir. Denetim, kontrol ve eğitim eksikliği tüm bu sorunları daha da büyütmeye sebep olmaktadır” dedi.
‘TÜRKİYE ZEHİRLENİYOR!’
Küçük üreticinin ayakta kalmakta zorlandığını ve tablonun vahim olduğunun altını çizen Akın, “Bir ülke sağlıklı gıdayı kendi topraklarında üretemiyorsa, ekosistemleri çürütüyorsa, üretici, sistemin dışına itiliyor ve halkla şirketler arasında sıkıştırılıyorsa geleceğimiz bakımından bir tehlikedir. Tüketicinin can güvenliğinin bütçede ikinci plana itildiğini göstermektedir. Türkiye’nin tarım ürünlerini kullanırken pestisitlerin büyük bölümünün hem ABD’de hem de uluslararası sağlık otoriteleri tarafından yüksek riskli ve yasaklı olduğu bilinmektedir ve bunların ilk pazarda kullanılmaya devam ettiği herkes tarafından da görülmektedir. Topraklarımızın organik madde oranı giderek düşüyor, birçok bölgede bu oran yüzde 1’lerin altına inmiş durumda. 2025 yılında Ege ve Akdeniz’de yaşanan kuraklık sulama ihtiyacını olağanüstü artırdı ve su varlıklarımız üzerindeki baskıyı zirveye çıkardı. Sanayi tipi tarım modeli küçük üreticiyi de sistem dışına itiliyor. 2025 yılı çiftçi sayısı kayıtlarına göre 450 bin civarında çiftçi maalesef üretim dışına itilmişti” diye konuştu.
’80 MİLYON HEKTAR ORMAN YANDI’
Akın, sözlerini şöyle sürdürdü; 2025 yılında Türkiye ormanları için ağır bir yıl olduğu kayıtlara geçmiştir. Bu yıl 6 bin 800 yangın belirtilmiştir ve bu yangınlarda 80 milyon hektar alanın yangınlarda kaybedildiği gözükmektedir. Bizim için bu 80 bin hektar ormanın gerçekten yanmış olması, ekosistemimiz bakımından çok ciddi bir risk olduğunun tekrar altını çizmemiz gerekiyor ve önümüzdeki dönemde bunun çok daha fazlasıyla karşı karşıya kalacağımızı, iklim bozulmasına bağlı olarak buradan ifade etmek isterim. Ormanlar konusunda diğer bir konu da gerçek anlamda bir ormansızlaştırma çabasına girildiği gösteriliyor. Devasa büyüklükte, tek bir kalemle, Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla 26 milyona yakın hektarın ormansızlaştırdığı bir kalemde gözüküyor.”
MA


















