Künye   Hakkımızda
15 Ekim 2025, Çarşamba
Politika Haber
  • GÜNDEM
  • EMEK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KADIN
  • GENÇLİK
Tüm Haberler
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Politika Haber
Sonuç Bulunamadı
View All Result
Anasayfa Gündem

Halit Erdem: Barış için büyük çaba harcamamız gerekiyor

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) tarafından düzenlenen Barış Konferansı ve “Bir Milyon İmza Kampanyası” hakkında görüştüğümüz TKP MK eski üyesi ve DİSK / T.Maden-İş Sendikası eski genel sekreteri Halit Erdem, devletin henüz karar vermediği ve gelişmelere bağlı hareket ettiğini, süregiden gözaltı ve tutuklamaların da bunu gösterdiğini belirtti.

20 Şubat 2025
Halit Erdem: Barış için büyük çaba harcamamız gerekiyor
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsApp'ta Paylaş

Halkların Demokratik Kongresi (HDK), 8-9 Şubat tarihinde Barış Konferansı düzenledi. Siyasetçi, tarihçi, akademisyen birçok kişinin katıldığı konferansta Kürt Sorununun tarihsel ve güncel boyutları, başka ülkelerdeki barış deneyimleri, Suriye ve bölgedeki gelişmeler ile birlikte son sürece dair kapsamlı tartışmalar yapıldı.

Saray Rejiminin ortağı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’te konuşsun” açıklamaları ile başlayan ve ardından DEM Parti heyeti ile İmralı’da tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan ile görüşmelerin başlaması yeni bir “çözüm” ya da “barış süreci” olabilir mi tartışmalarını açmış oldu.

Bu süreçte HDK’nin düzenlediği Barış Konferansı geçmiş ve şimdiki sürecin detaylı bir şekilde tartışılmasını sağlaması bakımından önemli rol oynadı. HDK ayrıca barış için “Bir Milyon İmza” kampanyası da başlattı. Konu ile ilgili TKP MK eski üyesi ve DİSK / T.Maden-İş Sendikası eski genel sekreteri Halit Erdem’le görüştük.

İki günlük barış konferansı yapıldı. Konferansa ilgi nasıldı? Yapılan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Konferans salonu doluydu. Konuşmacılar büyük bir ilgiyle dinlendi. Organizasyon iyiydi. Üç dilde Kürtçe, Türkçe ve İngilizce simultane tercüme yapıldı. Konular birbirini bütünleyen ve izleyen bir akış içinde hazırlanmıştı.

Kürt meselesinin ortaya çıkışı üzerine yakın dönem tarihi ile ilgili konuşmalar oldukça aydınlatıcı oldu. Kürt meselesi üzerine düşünen ve politika üreten kişilerin, kurumların ve öncelikle siyasi yapıların Kürtlerin tarihi üzerine bilgi edinmelerinin önemini dile getirmeliyim. Yaşanan isyanların ve karşı çıkışların nedenlerinin anlaşılması öncelikle buna bağlıdır. Türk devlet eğitimi ve propagandası yüz yıldır Türkiye’de bir Kürt sorununun olmadığını her türlü sözlü ve yazılı araçla sürdürmektedir. Devletin uyguladığı bu inkâr politikası başlı başına önemlidir; çünkü Türk halkı, işçi, köylü, aydın tüm bireylerin itirazları tamamen devletin propaganda argümanlarına dayanmaktadır. Bunların alternatifi mutlaka karşı argüman olarak anlatılmalıdır.

Barış kampanyası büyük çaba gösterilmesi gereken bir konudur. Çünkü barış kelime anlamıyla kulağa hoş gelse de gerçek içeriği ve amacı anlatılmadan ve insanlarla yüz yüze bir temas kurulmadan başarıya ulaşamayacağı görülüyor. Ekim ayından beri konuşulan adı konulmamış süreç dinamikleri bundan önceki dönemde yaşanmış deneyimlerden farklıdır: devlet sorunun muhatabı olarak Abdullah Öcalan’ı göstermesi ve tanıması silahlı çatışmanın sonlandırılmasını, barış ve demokratikleşmenin önünün açılmasını getirebilir. Kilit sorun çatışmanın durması ve barışın sağlanmasıdır. Bu dönem içinde bir yanda içerde baskıların, kayyımların, gözaltıların devam etmesi geniş halk kitlelerinde güvensizliği artırıyor. Bu devletin henüz karar vermediği ve gelişmelere bağlı hareket ettiğini gösteriyor bu durum da kuşku duyanları çoğaltıyor.

Barış konferansında çok değerli uluslararası çözüm deneyimleri aktarıldı. Rojava deneyimi anlatıldı. Barış konferansında Filistin halkının acılarını, mücadelelerini anlatan konuşmacının davet edilmesi çok anlamlıydı. Filistin halkı yenilmedi, çok ağır bedel ödedi ancak yeniden dünya gündemine girdi. Mücadele sürüyor mesajı verildi.

Ortadoğu sürekli çatışmaların, darbelerin ve emperyalist müdahalelerin yaşandığı bir coğrafya. Filistin sorunu ve Kürt sorunu bölgedeki en temel iki büyük sorun. Her ikisinde de egemenler savaş ve katliam politikalarını en yoğun biçimde kullandılar. Her şeye rağmen İsrail, ateşkese razı olmak zorunda kaldı. Türkiye de yeniden İmralı’da Öcalan ile bir süreç başlatmak zorunda kaldı. Bu birbirine paralel gelişmeler bölgede barış isteyen güçler açısından olumlu bir fırsat yaratıyor mu?

Bu soruyu şöyle değiştirmek gerekir belki: Ortadoğu’da birkaç ayda değişen koşullar dahilinde başta Türkiye devrimci güçleri olmak üzere bölgedeki halkçı güçler ne yapmalı? Çünkü bölge, Kürt sorunu, vb. çok katmanlı ve çok fazla faktörün etki ettiği bir alan ve sorun. Trump’ın Ortadoğu politikası ne olacak, Rusya bölgeden tamamen çekildi mi, İran ve “direniş ekseni” örgütleri ne yapacak, HTŞ, Türk devleti ile mi ittifak yapacak yoksa başka bir yörüngede mi hareket edecek, İsrail’in bölge siyasetin Türkiye’yi nasıl etkileyecek… Bütün bu sorular önemli ve cevaplanmayı bekliyor.

Ortadoğu bir paylaşım savaşları bölgesi. Bunun nedeni de biliniyor. Petrol ve doğal gaz. Ayrıca da jeostratejik etkenler. Türk burjuvazisinin de bölge üzerindeki emperyalist, “Osmanlıcı” planları aşikar, Türk devleti hiçbir zaman “misak-i milli” sınırlarına ulaşma planından vazgeçmedi. Şimdi daha ötesine geçmek için cüretkar ataklar yapıyor. ABD-Rusya arasındaki gerilimin yarattığı boşluk sayesinde “Mavi Vatan” paradigması ile Akdeniz’de pay kavgası vermesi, Libya’ya asker gönderebilmesi, Suriye’nin kuzeyindeki askeri harekâtlar ve şimdi üzerinde epey mesai yaptıkları “Kalkınma Yolu Projesi” gibi önemli adımlar attı.

Ama İsrail’in Gazze’ye saldırısı ile Hizbullah’ın komuta kademesine karşı geliştirdiği teknolojik saldırı ve liderlerinin öldürülmesi, İran’da devlet yetkililerine suikastlar ve Esad iktidarının yıkılması Ortadoğu’daki bütün dengeleri değiştirdi.

AKP-MHP iktidarının Öcalan’la ilgili açıklamaları bu gelişmelerin bir parçası. Bu gelişmelerin hepsi yıllardır düşman hukuku ile hareket eden ve anayasayı bile tanımayan, ancak yargı ve polisiye baskı ile toplumu bastıran iktidarın, “Kürt sorunu” gibi kendilerinin “beka sorunu” gördüğü bir konuda farklı tutumları ile karşı karşıyayız. Henüz net bir tutumları yok. İktidar sözcülerinin “ya silah bırakırlar ya da ezer geçeriz” tarzındaki açıklamalarının çok da gerçekliği yok, ama bir devlet olarak bütün üstünlüklerine rağmen, Rojava’da bir Kürt otonomisinin gelişimini durduramadılar. Katliamlara, tutuklamalara vs. rağmen Kürt siyasi hareketini ve bunun Türkiyeli sosyalistlerle ittifak partisi olan HDP ve DEM Parti’nin başarısını geriletemediler. Şimdi savaş politikaları ile ekonomiyi de sürdüremiyorlar. Örneğin Basra körfezinden İstanbul Havalimanına uzanan “Kalkınma Yolu Projesi”nin hayata geçmesi ancak Kürt sorunun çözümüne bağlı. Operasyonlar, Irak hükümeti ile işbirliği de yetmiyor, ABD ve İsrail by-pass edilemiyor. Demokratik bir Rojava olduğu müddetçe Kürtlerin özgürlük taleplerini yok edemeyeceğini görüyor. Ve Türkiye’de Kürt sorununu öyle ya da böyle çözmez, PKK’nin silahsızlaştırılmasını sağlayamazsa yarın daha büyük bir sorunla karşılaşacağını görüyorlar.

Bütün bunlar tartışılıyor. Dengeler, ittifaklar çok dinamik bir şekilde gelişiyor, değişiyor. Biz ne yapacağız? Elbette bizim dışımızdaki güçlerin stratejileri bizim için çok önemli ama bizim de kendi stratejimizi kurmamız ve buna uygun bir örgütlenmeye gitmemiz lazım. AKP MHP iktidarının ne yapmak istediği konusunda sol hemfikir. Ama Kürt hareketine karşı bazı sol devrimci çevrelerin güvensiz yaklaşımı var. Oysa Kürt hareketi ile ittifakın kazanımlarını hep birlikte yaşadık. Sosyalistlerin parlamentoda temsil edilir hale gelmesi, CHP’nin belediyelerdeki başarısına kadar, bunun örnekleri var. Hepsinden öte bütün sol sosyalist partilerin programlarında Kürt sorununun Türkiye’nin en temel sorunu olduğu tespiti var. Bu durumda, esas soru, Kürt sorunu konusunda bunca gelişmeler varken, devrimci güçler programlarına bağlı kalarak Kürt sorununda bir pozisyon alacak mı almayacak mı meselesidir. Çünkü Kürt sorununun demokratik çözümü, barış onların da talebidir. Öyle ise, az ya da çok bütün güçleriyle Kürt sorununun demokratik çözümü ve barış için kendilerinin belirlediği talepler için, halkın barış talebine sahip çıkması için her şeyi yapmalıdır. Öbür türlü geriye olayları seyretmek ve yorumlar yapmak kalıyor.

HDK “Barış için 1 milyon imza kampanyası” başlattı. Kampanya nasıl gidiyor, kampanyanın amaçları neler?

HDK’nin Barış için bir milyon imza kampanyası burada bir anlam ve önem kazanıyor. Çatışmanın durması ve barışın sağlanması, Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinin toplumun bir talebi olduğunu ve devletin bu talebi dikkate alması gerektiği doğrultusunda bir güç birikmesinin sağlanması gerekiyor. Barış ve demokrasi mücadelesi özellikle batı yakasında yankı bulmuyor. Çünkü barışın ve demokrasinin örgütlenmesi, inşa edilmesi kavramları Türkiye Sol’u açısından yeni ve içselleştirilmemiş kavramlardır.

Barışla asgari ücret arasında ki ilişkiyi anlamalı sonra bunu anlatabilmeliyiz. Barışın içeriği üzerine düşünmeliyiz. Barış içi bir alan yaratmalıyız. Uluslararası çözüm deneyimleri üzerine çalışanlar bu konuların önemli olduğunu söylüyor.

Sol ve devrimci güçler barışın ve demokrasinin örgütlenmesine yeterli önem vermemesi esasında programatik bir sorundur. Çünkü ayrımsız tüm devrimci Sol’un programları bütüncül, uzak hedefe devrime odaklıdır ve dikey örgütlenme esasına dayalıdır. Ayrıca demokrasi kavramını devlet kendi iktidar aygıtlarını inşa etmek ve meşrulaştırmak için kullanıyor. Oysa demokrasi tabandan bizzat halkın katılımı ile inşa edilmelidir. Esasında devrimci mücadele pratiklerinde meclis, konsey tipi örgütlenmeler vardır. Ancak bu mücadelenin teorik ve pratik sonuçları üzerine deneyim eksikliği var.

Bu konuda konferansta çok önemli öneriler yapıldı: “2015’ten sonra geçen on yılda çözümü engelleyen güçler yeni dönemi planladı, bunu örgütlemeye yöneldi, biz saldırıları karşılamakla, acılarımızla, sorunlarımızla uğraştık. Barış meselesine yönelmedik. O nedenle bugün 1. Demokratik dönüşüm startını vermeliyiz. 2. Kurumlar bir araya gelerek Barışın stratejisini konuşmalıyız. 3. Barış ve Demokratik sürecin başarısı için sürekliliği olan Sivil Akil İnsanlar Heyeti kurmayı gündemimize almalıyız. 4. Toplumsal müzakere ve diyalog için sosyal karşılaşmalar süreci başlatmalıyız.”

Türkiye solu ve Türkiye halkı Kürt meselesiyle yüzleşmedi, barış meselesini tahayyül edemiyoruz. Kürtlerin hikâyesini bilmiyoruz. Biz kendi alternatif hikâyemizi de: mağdurların, ezilen halkların mücadele hikâyesini de yazamadık.

Siyaseti zorlayacak bir toplumsal harekete ihtiyacımız var. Barış için 1 milyon imza kampanyası bu amaçla sürdürülmeli ve hedefine ulaşmalıdır.

Politika Haber/ Cemil Aksu

İlgili Haberler

Wan’da kadınlar Rojin için yürüdü: Adını unutturmayacağız
Gündem

Wan’da kadınlar Rojin için yürüdü: Adını unutturmayacağız

15 Ekim 2025
30 yılın ardından 6 tutsağa tahliye
Gündem

30 yılın ardından 6 tutsağa tahliye

15 Ekim 2025
Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye giden yollar açılmadı
Gündem

Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye giden yollar açılmadı

15 Ekim 2025
KHK Eylemi 342’nci haftasında
Gündem

KHK Eylemi 342’nci haftasında

15 Ekim 2025
Ayfer Koçak: Adalet mücadelemizden vazgeçmedik
Gündem

Ayfer Koçak: Adalet mücadelemizden vazgeçmedik

15 Ekim 2025
Komisyonda dinlenen kadınlar: Görüşmenin yolu açılsın
Gündem

Komisyonda dinlenen kadınlar: Görüşmenin yolu açılsın

15 Ekim 2025
Politika'dan Günün Yorumu
“Dostum Trump” ile buluşma
Politika'dan Yorum

“Dostum Trump” ile buluşma

Politika Haber
28 Eylül 2025
Politika'dan Söyleşi
sinan dervişoğlu
Politika'dan Söyleşi

Sinan Dervişoğlu: Yeni olgular ve bilgiler Marksizm açısından yeni problemler ve yeni fırsatlar yaratıyor.

Politika Haber
28 Eylül 2025

EN SON HABERLER

Wan’da kadınlar Rojin için yürüdü: Adını unutturmayacağız

Wan’da kadınlar Rojin için yürüdü: Adını unutturmayacağız

15 Ekim 2025
30 yılın ardından 6 tutsağa tahliye

30 yılın ardından 6 tutsağa tahliye

15 Ekim 2025
Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye giden yollar açılmadı

Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye giden yollar açılmadı

15 Ekim 2025
KHK Eylemi 342’nci haftasında

KHK Eylemi 342’nci haftasında

15 Ekim 2025
Ayfer Koçak: Adalet mücadelemizden vazgeçmedik

Ayfer Koçak: Adalet mücadelemizden vazgeçmedik

15 Ekim 2025
Komisyonda dinlenen kadınlar: Görüşmenin yolu açılsın

Komisyonda dinlenen kadınlar: Görüşmenin yolu açılsın

15 Ekim 2025
Komisyon toplantısı sona erdi

Komisyon toplantısı sona erdi

15 Ekim 2025
Politika Haber

© Tüm hakları saklıdır
Politika Haber'de yayımlanan yazı, haber, fotoğraf ve videoların her türlü telif hakkı Mustafa Suphi Vakfı'na aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden alıntılanamaz.

Bizi Takip Edin

Kurumsal

Künye

Hakkımızda

Çerez Politikası

Gizlilik Politikası

Kullanım Koşulları

Politika Haber, MA ve SPUTNIK abonesidir.

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!

Sonuç Bulunamadı
View All Result
  • Politika’dan Yorum
  • Politika’dan Söyleşi
  • Gündem
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kadın
  • Gençlik
  • Göçmen
  • Emeklilik
  • Eğitim
  • Doğa
  • Tarih
  • Kültür
  • Sağlık
  • Teknoloji
  • Spor
  • Video Haber
  • Foto-Galeri
  • Tüm Haberler

© 2025 Politika Haber - Büyük İnsanlık İçin Politika!