Depremin ikinci gününden itibaren Maraş’taki arama kurtarma faaliyetlerine katılan Mansur Karaca, karşılaştıkları yetersizlikleri ve zorlukları anlattı. Hayvan arama kurtarma ekibi olarak bölgeye giden Karaca, bölgede AFAD’ı göremediklerini, daha sonra gelirler diye beklediklerini ama çok geç kalındığını aktardı.
Kendisinin bir süredir hayvan arama kurtarma üzerine eğitimler aldığını belirten Karaca, alanda böyle bir ayrım yapmanın mümkün olmadığı için hem insan hem de hayvan arama-kurtarma çalışmalarında yer aldığını söyledi. “Buraya geldiğimizde binaların başında kimse yoktu, yıkılan binaların. Çevreden sesler geliyordu. Birçok binada kimse yoktu, sadece oradan kurtulan insanlar ve orada enkaz altıda kalan insanların yakınları vardı. Ve gördükleri herkesten yardım istiyorlardı. Biz herkese yardım edemedik. Bu arkamda gördüğünüz Barbaros apartmanında ilk önce görev aldık. Daha sonra sayı arttı görev aldığımız enkaz sayısı arttı. İlk başlarda hem cenaze hem canlı çıkıyordu. Biz de bunlara destek oluyorduk, bu çalışmalara. Daha sonra git gide daha az sayıda canlı insan ve canlı hayvan çıkmaya başladı. Ama şu an depremin sekizinci günü ve hala cenazeler çıkıyor.”
Arama-kurtarma ekiplerinin de çok zor koşullarda çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Karaca, “Yatıyoruz, dinlenemiyoruz, hiç kimse, tanıdığım hiç kimse duş alamadı. Madenciler, polisler, arama kurtarmacılar… hep birlikte çalıştığımız için biliyorum. Birçoğunun yatacak yeri de yok. Sadece koltuklarda uyuyorlar. Biz yine tabana bir şeyler serdik en azından dik bir şekilde uzanabiliyoruz. Ama uyuyamıyoruz çünkü çok soğuk” dedi.
Ekip olarak hayvan arama kurtarma üzerine odaklandıklarını ama böyle bir ayrım yapacak durum olmadığı için önceliklerinin ulaşabildikleri her canlıyı kurtarmak olduğunu anlatan Karaca, şunlar aktardı: “Hayvanlar konusunda da sistem insan odaklı olduğu, türcü olduğu için hiçbir şey yapılamıyor. Sadece karşılarına çıkan hayvanları kurtarma şeklinde bir çalışma yürüyor. Mesela şu binada kedi var ve onu alamadık. İçeri girmek de sıkıntılı. Birçok binada içerisinde hayvan olmasına rağmen o hayvanlara dokunulamıyor. Kapılar mühürleniyor. Çünkü yağmacılar binalara girmesin diye kapılar kilitleniyor, hayvanlar dışarı çıkamıyor, biz merdivenle ulaşamıyoruz. Vinç ile ulaşmak lazım vinç yok. Bazen buluyoruz bazen bulamıyoruz ama genel de yok. Onlar ölüme terk edilmiş durumda, kaçamıyorlar da. Köpekler kaçıyor ama kediler evlere sığınıyor.
Herkes gibi kendisinin de AFAD’ın çok yetersiz kaldığını gördüğünü söyleyen Karaca, “İlk günlerde hiç göremedik AFAD’ı. Kendimiz bir şeyler yapmaya çalıştık. Daha sonra gelirler diye düşündük ama her şey çok ama çok geç oldu. Göz göre göre ölüme gitti insanlar. Yollarda seslerini duya duya onların soğuktan ölmelerini bekledik. Yakınları bekledi. Bu çok acı bir durumdu” dedi.
Bölgedeki ayrımcılık ve linç olaylarının durumu daha da ağırlaştırdığına dair ise kendi gözlemlerini aktaran Karaca şunları anlattı: “Çeşitli yardımlar toplandı. Sizler de herkes biliyor, gördü. Dayanışmalar oldu gayet güzel. Ama şöyle bir durumda oluştu. Mesela az önce söylediğim yerde kalırken oraya yardım erzakları geldi. Bana denilen şuydu, Suriyelilere verme. Diyorum neden vermeyeyim, diyorlar ki, onlar haklarından daha çok aldılar zaten, onlar bir şekilde yolunu bulur gibi şeyler… Yani bunla nasıl baş edilir bu etapta bilemiyorum. Yani bunun söylendiği yerde biz orada bu tür çalışmalar yapıyoruz diye bize sürekli çay servisi yapan Suriyeli bir arkadaşımız vardı ve onun emekleri görülmüyor mesela. OHAL’le birlikte burada geceleri ihbarlara gitme zorlanır oldu. Ekibim bir süre önce geri döndü ben üç kişi çalışıyorum. Gittiğimiz yerlerde de tedirginiz. Çünkü bir sürü insanın linç edilirken gördük. Bunların neye dayanarak yaptıklarını bilmiyorum. Gittiğimiz yerlerde de bu şekilde de bir yaklaşım var.”
HABER MERKEZİ