Dünya ekonomik kriz girdabından çıkamıyor. 2008’de patlak veren krizin etkileri sürerken baş gösteren Covid-19 pandemisi ardından Ukrayna krizi ekonomisi dışa bağımlı birçok ülkenin iflasla boğuşmasını getirmiş durumda. Pandemi ve Ukrayna krizi, küresel ekonominin tedarik zincirlerinde, enerji ve gıda sisteminde ciddi kesintilere neden olarak enflasyona neden olurken, birçok gelişmekte olan ülkenin borçlarını ödeyemez duruma getirmektedir.
Dünya Gazetesi’nden Hilal Sarı’nın bugünkü köşesinde yer verdiği Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) raporuna göre, 19’u çok kritik düzeyde olmak üzere 72 ekonominin temerrüt riski açısından ‘‘kırılgan’’ olduğunu ortaya koyuyor. UNDP’nin düşük ve orta gelirli 120 ekonominin borç kırılganlık göstergelerini inceleyerek hazırladığı bir rapor, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın Borç Sürdürülebilirlik Değerlendirmeleri’nden, kredi notlarından ve diğer çeşitli ölçütlerden yararlanılarak hazırlandı. Rapora göre çoğu düşük gelirli ekonomilerden oluşan temerrüt riski bulunan ülkeler listesinde Türkiye ve zaten temerrüte düşmüş olan Arjantin de var. Borç kırılganlık listesinde ülkeler üç kategoriye ayrılmış: Temerrütte/Temerrüte düşmek üzere; Temerrüt riski çok yüksek; Yüksek Spekülatif. Türkiye, Yüksek Spekülatif kategorisinde.
Rapora göre, bu 72 ekonominin 2021-2025 döneminde ödemesi gereken ve riskli olarak değerlendirilen toplam borç miktarı 598 milyar dolar düzeyinde olduğu tahmin ediliyor. 2021 yılı borç ödemelerinin riskli bulunan kısmı ise 130 milyar dolar. 72 ülkenin riskli olarak değerlendirilen toplam borcunun bu yıl ve önümüzdeki yıllardaki toplamına dair tahminler ise şöyle: 2022 için 125, 2023 için 121, 2024 için 114 ve 2025 için 106 milyar dolar.
Ülkelerin borcun yarısı ise özel kredi şirketlerine. Raporun riskli gördüğü toplam borcun yüzde 52’si (311 milyar dolar) özel kredi şirketlerinden alınan borçlar. 2021 yılı için 130 milyar dolar borcun yüzde 54’üne denk gelen 70 milyar dolar da yine özel kredi şirketlerine.
Rapora göre riskli borçların yüzde 45’i 45’ini (268,1 milyar dolar) Türkiye’nin de aralarında olduğu yüksek-orta gelirli ülkelere ait. Bu durum, bu ülkelerin dışa bağımlı büyümesinin somut göstergesi. Düşük gelirli ekonomiler risk listesinin büyük bir kısmını oluştursa da, 568 milyar dolarlık riskli borcun sadece yüzde 6’sına denk gelen 36,2 milyar doları bu ülkelere ait borçlar. Düşük-orta gelirli ülkeler toplam borcun yüzde 49’unu (294,1 milyar dolar), ise bu borcun yüzde oluşturuyor. Yüksek-orta gelir grubundaki borcun büyük bir kısmı “zaten temerrütte ve temerrüte düşmek üzere” kategorisinde. Başta Arjantin olmak üzere, Venezuela, Lübnan ve Ekvador bu büyük ekonomiler arasında.
Üstelik rapora göre bu ülkelerin üçte ikisi, Dünya Bankası’nın gelişmiş ekonomiler ve özel kreditörlerle pandemi süresince başlattığı borçları erteleme imkanından 72 ülkelik listenin sadece 49’u faydalanabiliyor, 23 ülke ise yararlanamıyorlar. Bu durum bir borç krizi dalgasının yaşanabileceğine dair beklentileri arttırıyor.
BM’nin Ticaret ve Kalkınma Örgütü UNCTAD ise 16 Mart tarihli raporunda da pandemiden tam çıkış yaşanmadan patlak veren Ukrayna’daki durumun ticaret ve kalkınma üzerindeki etkisinin küresel ekonomik görünümü hızla bozduğu ve özellikle Afrika ülkeleri ve en az gelişmiş ülkeler için alarm zilleri çaldığı vurgulanmıştı. Raporda gıda ve yakıt fiyatlarındaki artışın geçmişte de olduğu gibi kitlesel huzursuzluklara neden olabileceği öngörülüyor. Ayrıca Çin’den Avrupa’ya demiryolu taşımacılığının savaş nedeniyle aksaması durumunda navlun fiyatlarında da ciddi artışlar olabileceği uyarısı yapılıyor.
HABER MERKEZİ












