Geride bırakılan 2025 yılının kadın mücadelesinin yükseltildiği bir yıl olduğunu belirten TJA üyesi Hülya Alökmen, “2026’da mücadelemizi ve örgütlülüğümüzü en üst noktada tutarak çalışmaları sürdürecek ve mücadeleyi daha da yükselteceğiz” dedi.
Kadınlar, ataerkil sistemin saldırılarına karşı mücadeleyi bırakmadığı bir yılı daha geride bıraktı. Özellikle Kürdistan kentlerinde kadınlara dönük özel savaş politikaları derinleşirken, Kürt kadınlar direnişi büyüttü. 24-26 Ocak’ta “Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlayalım, örgütlenme seferberliğiyle konfederal sistemimizi inşa edelim” şiarıyla 5’inci Olağan Konferansı’nı gerçekleştiren Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinen Azad-TJA), demokratik kadın konfederalizmi inşa kararlılığını vurguladı.
En son Amed’in Licê’de ilçesinde ajansımız tarafından teşhir edilen fuhuş ağına karşı 14 Aralık’ta “Uyuşturucu, fuhuş ve özel savaş politikalarına karşı yürüyoruz” şiarıyla kitlesel yürüyüş düzenleyen kadınlar, yıl boyu özel savaş politikalarına karşı atölyeler düzenledi. Yine 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında “Demokratik toplumla şiddetsiz özgür yaşama” şiarıyla şiddetle mücadele atölyeleri düzenlenerek, yıl boyunca bilinçlendirme atölyeleriyle kadınlarla bir araya gelindi. Ayrıca Kürt sorununun çözümünü merkezine alan kadınlar, çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştirdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı sahiplenen kadınlar, kadın buluşmaları düzenleyerek, çağrının anlam ve öneminin yanı sıra kadınların rolüne dikkat çekti. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için eylem ve etkinlikler gerçekleştiren kadınlar, birçok eylemde en ön safta yer aldı. Kürt sorununun çözümü bağlamında yapılacak yasal düzenlemelerde kadınların talebini görünür kılmak amacıyla “Kadın ve Hukuk Komisyonu” kuruldu.
TJA üyesi Hülya Alökmen, 2025 yılında verdikleri mücadele ve yaptıkları çalışmalara dair değerlendirmelerde bulundu.
2025 YILINDA KADINLAR
2025’i geçmiş yıllarla birlikte değerlendirmek gerektiğini söyleyen Hülya Alökmen, kadının irade sayılmaması, mücadeleyle kazandığı tüm haklarının bir şekilde gasp edilmesi ya da kullandırılmamasıyla ilgili sorun ve sıkıntıların diğer yılların bir devri olduğunu belirtti. 2025 yılını erkek şiddeti ve kırımın daha görünür olduğu, cezasızlıkla yüz yüze gelmenin ayyuka çıktığı bir yıl olarak değerlendiren Hülya Alökmen, bunun erkek egemen sistemin kurumsal olarak elinde bulundurduğu tüm argümanlarla varlığını sürdürmesiyle ilgili olduğunun altını çizdi. Eğitim, sanat, kültür ve akademi alanında hala erkek bakış açısının varlığını sürdürdüğünü sözlerine ekleyen Hülya Alökmen, 2025’in kadınların buna karşı hak mücadelesini toplumsal anlamda yükselttiği bir yıl olduğunu da vurguladı. Kadınların en yakınları tarafından ve kendini güvende hissetmeleri gereken aile kurumunda katledildiğini anımsatan Hülya Alökmen, “Kendine reva görülen hayata ‘hayır’ dediği için belki de bu katliamlarla yüz yüze geliyor. Kadın ona reva görülen hayata ‘hayır’ diyor, isyan ediyor. Bununla ilgili örgütleniyorlar, bulunduğu yerde itiraz ediyor. Kırıma varan baskı uygulamalarını buna bağlamak, bununla ilgili olduğunu söylemek mümkün” diye belirtti.
BARIŞ VE DEMOKRATİK TOPLUM SÜRECİ
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne işaret eden Hülya Alökmen, “2025’in kadınların barış noktasında özgün mücadeleyi büyüttüğü ve bu mücadeleyi alanlarda görünür kıldığı bir yıl oldu. Yine örgütlenme ağını daha da yükselttiği ve bu anlamda kararlılığını ifade ettiği bir yıl oldu. Ocak ayında yaptığımız konferans sonrası önümüze koyduğumuz planlamanın, barış ve demokratik toplum paradigmasına paralel bir çalışma yürütmek oldu. Bunun yanı sıra gençlere dönük özel savaş politikalarına dair de önümüze bir program koyduk” dedi.
Kadın mücadelesinin nesilden nesile devredilmesi gerektiğini söyleyen Hülya Alökmen, “Kopma olduğu zaman ister istemez başa dönüyormuşuz gibi bir duygu var. O yüzden özellikle genç kadınlarla ilişkilenmek bugüne kadar yaratılmış değerleri, mirası ve hafızayı devredebilmek açısından önemli. Bunun için genç kadınlar arasında daha fazla örgütlülüğü sağlamakla ilgili çalışmalar yürütüldü. Bunun dışında Kürt halkı, kadınların arasında da bir birliğin olması gerekiyor. Dört ülkede farklı bir şekilde varlığını sürdüren Kürt kadınların birliğiyle ilgili de çalışmalar yürütüldü. Onunla ilgili Haziran ayında Kürt parlamenterlerle bir çalışma yürütüldü. Avrupa’da ya da işte diğer ülkelerde bir şekilde parlamentoda kendini ifade etmiş kadınların, Kürt Birliği’ne zemin hazırlayabilecek bir temelde yan yana geliş oldu” ifadelerini kullandı.
YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR
Kadın ve çocuk katliamlarına karşı mücadelenin 8 Mart ve 25 Kasım’la sınırlı kalmadığını, yıl boyu bir mücadele içerisinde olduklarını belirten Hülya Alökmen, “Bunu nasıl önleyebiliriz, nasıl engel olabiliriz? Doğrudur, isyanımızı dile getireceğiz. Hukuki anlamda adaletin yerini bulması için çaba sarf edeceğiz. Ama bunların olmaması için, yozlaşmadan çıkışın ne olduğuyla ilgili eğitim çalışmaları yürütüldü. Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısından sonra demokratik toplum ve barış nasıl tesis edilir? Bununla ilgili de Ankara’ya kadar devam eden bir yürüyüşümüz oldu. Meclis’e ‘kadınlar barış ve süreçle ilgili neler istiyor’ diye dosyalar sunuldu. Hem sokaklarda, mahallelerde, köylerde örgütlenme, alanlarda sesini yükseltme noktasında hem de diplomasi anlamında uluslararası feminist kadınlarla mücadeleyi yürüten çalışmalar yaptık” diye belirtti.
ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ
Kürt ve Ortadoğulu kadınların, Abdullah Öcalan’ın “Kadın özgür olmadan toplum özgür olmaz” paradigması çerçevesinde örgütlendiğini dile getiren Hülya Alökmen, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan’ın hem kadın hem de ekolojik özgürlükçü paradigmaya yaklaşımı biliniyor. Bu anlamda Sayın Abdullah Öcalan’ın uzun süreden sonra görüşlerini ifade edebilmesi, süreçle ilgili görüşmeler gerçekleştirmesi, kadın mücadelesini yürüten tüm kesimler için de bir önem arz etmektedir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün kadın mücadelesi ve kadın özgürlüğüyle ilintili olduğu hem toplum hem de kadınlar nezdinde kabul görmüş bir gerçektir. O anlamda örgütlenme ve eğitimleri sürdürme yönünde önümüze koyduğumuz planlamalar devam edecek. Bu kapsamda 4 Ocak’ta Amed’de gerçekleştirilecek olan ‘Umut ve Özgürlük’ mitinginde kadınlar hem iradesini hem sesini hem de coşkusunu ifade edecek.
MÜCADELE VURGUSU
Kadınlar 2025’ten devralacakları mücadeleyi daha kararlı ve ivmeyi artırarak sürdürecek. Mücadeleyi 2026’ya devrederken umudumuzu yitirmeyeceğiz. Mücadelemizi, örgütlülüğümüzü, zihniyet dönüşümümüzü en üst noktada tutarak çalışmaları sürdürmeye devam edeceğiz ve mücadeleyi yükselteceğiz.”
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel












