Türkiye’de gazeteciler, 1961 yılında özlük haklarını azaltmak isteyen gazete patronlarına karşı verdikleri mücadeleyi kazandıkları günden bu yana 10 Ocak’ı Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutluyor. Ancak son yıllarda KHK’lerle kapısına doğrudan kilit vurulan, siyasi ve ekonomik baskılarla kapanan basın yayın kuruluşları ve tutuklanan meslektaşları nedeniyle gazeteciler bu günü daha çok “Çalıştırılmayan Gazeteciler Günü” olarak anıyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG) 2020 Yılı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu’na göre, gazetecilere yönelik baskılar önceli yıllara kıyasla katlanarak devam etti. Rapora göre, yıl içerisinde 79 gazeteci gözaltına alındı, 24’ü tutuklandı, 19 gazeteci saldırıya uğradı, bin 960 habere erişim engeli getirildi.
Çalışan Gazeteciler Günü öncesinde sahadaki gazetecilerle mesleklerini yapmaya çalışırken karşılaştıkları çıkan engelleri, baskı ve sansür politikalarını konuştuk.
KÜRT GAZETECİLERİN ZORLUĞU
Kürtçe yayın yapan Xwebûn Gazetesinin editörlerinden Elif Can Alkan, geride kalan 2020 yılının gazeteciler açısından çok zorlu bir yıl olduğunu dile getirdi. Çok sayıda meslektaşlarının tutuklandığını, haklarında davalar açıldığını belirten Alkan, hem Kürt hem de muhalif gazeteci oldukları için kendilerinin iki kat zorluk yaşadıklarını ifade etti. İktidarın Kürt diline karşı özel bir politika izlemesinden dolayı haberleri ile birlikte aslında dillerinin yasaklandığını söyleyen Alkan, “Diğer gazeteciler muhalif olmalarından ötürü cezalar alırken, biz kimliğimizden ötürü alıyoruz. Fakat tüm bu baskılara karşı daha çok dilimizle konuşup, yazacağız. Ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar biz varız ve var olacağız. Gerçekleri açığa çıkarmak için daha çok çalışacağız. İçeride ve dışarıda zorluk çeken bütün arkadaşlarımız için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
TOPAL: İKTİDAR İÇİN TEHDİT
Evrensel Gazetesi muhabiri Fırat Topal, muhalif basına yönelik her dönemde baskıların olduğunu fakat bu dönemde bu baskıların katmerleştiğine dikkati çekti. Sahada olan gazetecilerin tacize, şiddete, gözaltı ve tutuklamalara maruz kaldığını anlatan Topal, “Bu baskılar iktidarın gazetecilere, geri adım attıramadığının da aslında bir göstergesi. Bir gazeteci gerçekleri açığa çıkartmaya çabalıyorsa, bu iktidar için bir tehdit anlamına geliyor. Bugün gizledikleri birçok şey açığa çıkmaya devam ediyor” diye belirtti. Arkadaşlarının birçoğunun bu 10 Ocak’ı cezaevinde karşıladığını belirten Topal, şunları ekledi: “Sahada olanlarda ne kadar çalışabiliyor o da muamma. Dışarıda gazetecilerin sayısı gittikçe azalıyor. İnsanlar bu mesleği yapmaya çekinir hale geldiler. Bu konuda yapılabilecek tek şey, dayanışmayı yükseltmektir.”
KALEM TUTAN ELLERE KELEPÇE
Türkiye’yi “tutuklu gazeteciler ülkesi” olarak tanımlayan Jinnews Muhabiri Gülistan Azak, 10 Ocak’ı çalıştırılamayan gazeteciler günü olarak karşıladıklarını ifade etti. Özgür basın üzerindeki baskıların dünden bugüne hiç değişmediğini kaydeden Azak, “Gerçeğin sesini kalemleriyle yazmaya çalışan gazetecilerin eline maalesef kelepçe vurulmaya devam ediliyor. Yakın zamanda MA muhabirleri ile yine Jinnews muhabirleri Van’da operasyona çıkan askerler tarafından iki yurttaşın işkenceye maruz bırakılmasına dair belgeli haberleri yapmaları gerekçe gösterilerek tutuklandılar. Yine yakın bir tarihte 5 Ocak’ta Gülistan Doku için yapılan eylemde iki kadın gazeteci gözaltına alındı. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda bunları nedeni çok açık; Gerçek gizlenmek isteniyor, kayıplar olağanlaştırılmaya çalıştırılıyor” dedi.
Azak, sahada karşılaştığı zorluklara dair şunları paylaştı: “Sahaya çıktığımızda birçok şeye maruz bırakılıyoruz. Gözaltına alınma endişesi içerisinde kalan, kendine oto sansür uygulayan arkadaşlarımız var. Ancak tüm bunlara rağmen bizler kadının ve gerçeğin sesi olmaya devam ediyoruz. Ape Musa’lardan, Gurbetelli Ersöz’lerden bizi biliyorlar. Fikirler öldürülmez, engellenemez. Bu anlamda, tüm gazetecileri bu gerçeklik etrafında kenetlenmeye, saygınlığını yitirmiş gazetecilik mesleğini tekrar saygınlığını kazandırmaya ve daha gür bir şekilde mücadele etmeye çağırıyorum.”
ALTAN: GAZETECİLİK TERÖRİZE EDİLİYOR
Gazetecilerin “AKP iktidarının hışmına uğrayarak” çalıştırılmadığına işaret eden Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, çok sayıda gazetecinin gazetecilik faaliyetlerinden ötürü ‘terörize’ edildiğine dikkat çekti. Altan, “Türkiye’de özellikle birilerini suçlu göstermek istediğiniz zaman direk ‘terörist’ dediğinizde kitleleri çok kolay manipüle edebiliyorsunuz. Bunun iki nedeni var; birincisi kişiyi kamuoyu nezdinde ağır suçlu gibi göstermek, bir diğeri ise kişi üzerinde psikolojik etki yaratmak. Bu tür suçlamalarla tutuklanan arkadaşlarımız suçlu değildir. İktidarın, devletin hoşuna gitmeyen haberlere imza attıkları için sesleri kısılmak amacıyla sokaktan koparıldılar” diye konuştu.
GAZETECİLİK KARTLA SORGULANMAZ
Gazetecilerin sahada karşılaştığı “Turkuaz kart” sorununa da değinen Altan, “Siz bir basın yayın organına bağlı biri de olabilirsiniz, bağımsız çalışan kendi yaygın ağınız üzerinden haber yapan biri de. Kamuoyuna bilgi aktarıyorsanız, olup bitenleri haberleştiriyorsanız ve yaptığınız haberleri kitlelere ulaştırıyorsanız siz gazetecisiniz. Bunun için kimseden icazet almanız gerekmez. Gazetecinin tanıtım kartı çalışmasını kolaylaştıran bir araçtır sadece. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişten sonra AKP veya Cumhurbaşkanı onay vermediği sürece bu kartı alamıyorsunuz. Zaten bilindiği üzere binlerce kart sahibinin kartları iptal edilerek ellerinden alındı. Daha sonra da eğer yandaş bir gazeteci değilseniz size kart verilmemeye başlandı. Sahada çalışan gazeteciler bu konuda zorlanmaktadır” diyerek, gazeteci örgütlerini bu konuda hükümete baskılarını arttırmaya çağırdı.
MUHALİF GAZETECİLERE SESLENDİ
Bu olumsuzlukları katmerli bir şekilde yaşayanların ise Kürt ve muhalif gazeteciler olduğuna dikkati çeken Altan, “Zora ve baskılara karşı kalemini kullanan gazeteciler ve tüm bu baskılara rağmen halen gerçekleri yazma cesareti gösteren basın emekçilerinin bulunması umudu büyütüyor. Tabi bunun sürmesi için gazeteciler alabildiğine dayanışmalarını büyütmeliler ve zora, baskıya boyun eğmemeliler. Özellikle de basın meslek örgütlerinin üzerine daha büyük görevler düşüyor. Hem kendi aralarında, hem de bireysel olarak gazetecilere dönük bir dayanışmayı geliştirebilirler. Özellikle cezaevinde bulunan gazetecilerle dayanışma daha da büyütülmeli. Ayrıca yaşanan hukuksuzluklara karşı gazetecilerin sesi daha gür çıkmalı. Bunu yaptığımız vakit, yaşanan sorun ve sıkıntıları biraz da olsa bertaraf etmiş oluruz” şeklinde konuştu.
Cahit Özbek & Eylem Akdağ – MA