Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İstanbul’da düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’na Meksika’dan katılan Marksist Filozof John Holloway, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaktığı ışığın çok uzaktan bile hissedildiğini belirterek, bu ışığa geldiğini söyledi.
John Holloway, “11 bin kilometreden fazla yol kat ettim ve şu soruyu sordum. ‘Neden bu kadar uzağa geldim?’ Aslında bu kadar uzağa geldim çünkü kapitalizmin karanlığında parlayan bir ışık beni cezbetti. 11 bin kilometre uzaktan bile görülebilecek kadar güçlü parlayan bir ışık, Öcalan’ın ışığı ve Kürt Özgürlük Hareketi, dünyanın karanlığında parlayan bir ışık. Türk devletinin, hayatını özgürlük mücadelesine adadığı için bir adamı 25 yıldan fazla bir süredir hapiste ve tecritte tuttuğu kadar acımasız bir dünyanın karanlığına karşı parlayan bir ışık. Türk devleti ve Erdoğan, mahkumları hapiste tuttuğu her gün uluslararası alanda kendini utandırıyor. İsrail devleti çocukları, kadınları ve erkekleri öldürürken seyirci kalabilen, paranın hüküm sürdüğü, hayatın her yönünün kar elde etmek için parayı çoğaltma arzusuyla şekillendirildiği, kendini yok eden, biz insanların kendi yok oluşumuzu gerçek ve acil bir tehlike haline getirdiğimiz, paranın hiç bu kadar yüksek sesle ve kaba bir şekilde konuşmadığı bir dünya, bugünün dünyası karanlık, çok karanlık bir yer ve işte bu yüzden bu kadar önemli bu ışık” diye belirtti.
‘DEVLET SAVAŞA YOL AÇAR KOMÜN BARIŞA’
Kürt ve Zapatista hareketlerinin kendileri için çok önemli olduğuna dikkati çeken Holloway, şöyle devam etti: “Çünkü onların gücü ve fikirleri, insan onurunun tanınmasına dayalı bir dünya için mücadeleye devam etme cesareti veriyor bize. Elbette bu hareketlerin mükemmel olduğunu söylemiyorum. Her hareket gibi onların da çelişkileri ve gerilimleri var ancak karanlıkta parlayan bu ışığın merkezinde beş özellik var. Bunlar, anti-kapitalist, anti-devletçi, anti-ataerkil, anti-eko-döngücü ve anti-milliyetçi hareketlerdir. Hem Kürt Hareketi hem de Zapatistalar, komünizmi yüksek derecede geliştirmişlerdir. Bir örgütlenme biçimi olarak devlet asla bizim olamaz. Devlet, komünden farklı olarak kararları seçilmiş bir elit gruba emanet ederek insanları dışlar. Bunun şiddet ve toplu katliamlar açısından ne anlama geldiği giderek daha açık hale geliyor. Devlet şiddet içeren bir örgütlenme biçimidir, oysa komün değildir. Devlet emir verir, komün ise tartışır, münakaşa eder ve bir tür sonuca varır. Bir örgütlenme biçimi olarak devlet savaşa yol açar, komün ise barışa. Anlamlı barış, toplumsal dönüşüm üzerine inşa edilmelidir.
ÖZGÜRLÜK SOSYOLOJİSİ’NE ATIF
Üçüncüsü, bu ışıklar ataerkil sisteme karşıdır. Öcalan, kadınların köleliğinin dünyadaki en eski kölelik olduğunu söylerken haklıdır. Hem Kürt Özgürlük Hareketi hem de Zapatistalar, kadınların toplumdaki rolünün dönüşümünü mücadelelerinin merkezine koymuşlardır. Bu olmadan özgürlük olamaz. Bu, yaşam biçimimizin ve birbirimizle ilişkilerimizin radikal bir dönüşümü, tüm insanların ve onurlarının karşılıklı olarak tanınmasına dayalı bir dünyanın yaratılması anlamına gelir. Dördüncü olarak bu anların ışığı, ekolojik yıkıma karşıdır. Beşincisi, anti-milliyetçilik. Bu önemlidir çünkü milliyetçilik hem kapitalist baskının en şiddetli yönüdür, hem de kapitalizme karşı mücadelede insanların direnişini kırmak için her şeyden daha fazla çaba sarf eden güçtür. Kürt Hareketi anti-milliyetçiliklerini ilan etmişlerdir. İnsanlık için mücadele her yerde ve her zaman vardır ve bu Özgürlük Sosyolojisi’nde çok güzel bir şekilde ifade eder. O, sadece milliyetçiliği değil her türlü kimlik politikasını reddettiğini şöyle ifade eder: ‘Gerçek anlamda özgürlük, biz ve diğerleri arasındaki ayrımın ötesine geçmektir.’ Bu yüzden beni 11 bin kilometreden buraya getiren ışıktır.
KARANLIĞA KARŞI ONURUN IŞIĞI
Elbette çok iyi insanlar buldum ama dün Öcalan’ın mektubu hariç, anti-kapitalizm, anti-statizm, anti-ataerkillik, anti-ekosid, anti-milliyetçilikten neredeyse hiç bahsedilmedi. Birkaç kez bahsedildi ama çok az. Katalan, Bask ve İrlanda hareketlerine saygı duyuyorum. Güney Afrika’daki apartheid rejiminin korkunç şiddetinin dönüşümüne olan ilgiyi bile anlayabiliyorum. Ama bunlar Meksika’da yaşayan benim için hareketler değil. Bunlar Kürt Hareketi gibi, çevrelerindeki dünyayı heyecanlandıran radikal sosyal dönüşüm hareketleri değil. Ve benim dileğim Türk devletiyle yürütülen tüm zorlu, ayrıntılı ve önemli müzakerelerde ki ben bunları tamamen destekliyorum. Meksika’da, Latin Amerika’da ve dünyanın her yerinde yaşayan bizler için Kürt hareketinin özel bir ışıkla parlayan çok özel bir hareket olduğunu, onurun ışığı, ‘onurun karanlık dünyaya karşı öfke ışığı’ olduğunu anlayın. Lütfen bunu unutmayın. Dünya halklarının sizden umut beklediğini gözden kaçırmayın.”
MA
















