Türkiye’de 2020 yılı, ülke yönetimini 18 yıldır elinde tutan AKP’nin izlediği otoriter politikalarla hemen her alanda hak ve özgürlüklerin tırpanlanmaya devam edildiği bir yıl oldu. Kuruluş döneminde verdiği özgürlükçü görüntü ve mesajların aksine AKP, iktidarı eline geçirdikçe bir zamanlar eleştiri yönelttiği politikalara başvurup, geçmişe rahmet okutan uygulamalara imza attı. Genişletilen yasaklar, nefessiz bırakan baskılar, haksız gözaltı ve tutuklamalar, ‘cezasızlık’ politikası ile suç işlemeye teşvik edilen kolluk birimleri ile işkencenin fütursuz bir hal aldığı ülke, bugün adeta bir polis devleti görüntüsünde.
Öyle ki bu alanda çalışma yürüten dernek, vakıf veya oluşumların yaşanan hak ihlallerini raporlamaya yetişmek bile oldukça zor bir hal almış durunda. Yaklaşık 10 bine yakın insanın gözaltına alındığı koşullarda İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Başkanı Av. Abdullah Zeytun’un “İhlallerin sayısı ve derinliği artık tespit edilemez durumda” yönündeki sözleri, bu durumun çarpıcı bir kanıtı. Bir yanda bunlar yaşanırken, diğer yanda AKP iktidarı içte giderek büyüyen ekonomik kriz baskısı ve muhalefetin sert eleştirileri, dıştan ABD’deki yönetim değişikliği ve Fransa’nın Türkiye’nin yayılmacı politikasına karşı Avrupa Birliği’ni harekete geçirme baskısı karşısında yeniden ‘reform’ söylemlerine sarılmış durumda.
Bu reform söylemlerinin altını dolduracak henüz hiçbir adım atılmazken, iktidarın eskisi gibi rahat olmasa da otoriter politikalarını bir yönetim değişikliğine kadar sürdürüleceğine dair çokça gösterge mevcut.
102 BİN OPERASYON
İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre; 2020 yılı içerisinde 76’sı büyük, 307’si orta, 99 bin kırsal ve 2 bin 900’ü şehirlerde olmak üzere toplam 102 bin iç güvenlik operasyonu yapıldı. Bu operasyonlarda kaç kişinin gözaltına alındığı verileri ise paylaşılmadı. Ancak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Kürt avukat, aktivist ve siyasetçilere yönelik 23-24 Kasım tarihlerinde 42 ilde yürütülen operasyonlarda 641 kişinin gözaltına alındığını açıklaması, muhalefete yönelik baskının büyüklüğünü gözler önüne sermeye yetecek türden bir veri oldu.
Bakanlık, “terör” tanımı altına soktuğu her operasyonu bir başarı ve gurur hikayesi olarak yansıtırken, işlenen suç ve yaşanan ihlallerin tespiti insan hakları savunucularına kaldı. Madalyonun bir yüzünde devlet için gurur, diğer yüzünden insan hakları savunucuları için dehşetin yer aldığı ihlaller, sadece içeriyle kalmayıp, sınır ötesine de taşındı. Yıl içinde hak ihlali çeşitliliği skalasında geniş bir yer tutan, yürütmenin kararı, idare ve kolluğun uyguladığı, yargının akladığı gelişmeleri MA editörleri derledi. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) 2020 yılının ilk 11 ayındaki insan hakları ihlali raporuna görei yıl içinde kendilerine 573 işkence başvurusu yapıldı. Resmi gözaltı yerleri ve dışında uygulanan işkenceler uygulanan işkencelerden uzun süredir uygulanmasına ara verilen işkencelerin olması dikkat çekti.
HELİKOPTERDEN ATMA
Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 8 Eylül’de Van’ın Çatak ilçesinde başlatılan Nordoz-10 operasyonu sırasında gözaltına alınan Servet Turgut (55) ve Osman Şiban’ın (50) izine iki gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde rastlandı. Görgü tanıklarının verdiği helikopterden atıldıkları yönündeki bilgiler, hastane raporu ile doğrulandı. Olayın gündeme oturması üzerine Van Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatıp, ‘gizlilik’ kararı aldı. Van Valiliği ve İçişleri Bakanı Soylu ise, olayı inkar edip, Turgut ve Şiban’ın kayalıktan düştüklerini öne sürdü. İşkenceden dolayı geçici hafıza kaybı yaşayan Osman Şiban taburcu edildikten sonra evi basılarak zorla askeri hastaneye yatırıldı. Server Turgut ise, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Osman Şiban sonraki haftalarda gözaltı merkezine götürüldükleri sıradan helikopterden aşağı atıldıklarını ve 100’e yakın asker tarafından linç edildiklerini açıkladı.
GAZETECİLER TUTUKLANDI
Skandalı ortaya çıkaran ajansımızın Van Büro muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur ile birlikte Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve Gazeteci Nazan Sala ise 9 Ekim’de tutuklandı. Turgut ve Şiban’ın avukatları hak arama hürriyetinin kısıtlandığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Olayla ilgili hukuki süreç devam ediyor.
KÖPEKLİ İŞKENCE VAKALARI
Köpekle işkence vakası ilk olarak Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde polis memuru Atakan Arslan’ın öldürülmesi olayında gündeme geldi. 30 Mayıs’taki olayda, olayın şüphelisi Muhammed Emir Cura’nın yakalanmasına dönük operasyonlar sırasında için olayla ilgisi olmayan Şeyhmus ve Menice Yılmaz çiftinin evine baskın yapan polisler, beraberlerindeki köpekleri çiftin üzerine saldırttı. Çiftin çocuklarının gözleri önünde yaşanan olay sonrası polisler yanlış geldiklerini belirterek evden ayrıldı. Valilik, olayla ilgili açıklamasında mağdurların vurması üzerine köpeğin refleks göstererek saldırdığını savundu. Çiftin suç duyurusunda bulunması üzerine başlatılan soruşturma sürüyor. Gözaltına alınan fail Muhammed Emir Cura’ya ise emniyette işkence yapılıp, o anlara dair çekilen fotoğraflar servis edildi. Fotoğrafta Cura’nın çırılçıplak soyulduğu, yere yatırıldığı ve polis tarafından sırtına basıldığı görüldü. Sorumlular hakkında Özgürlük için Hukukçular Derneği tarafından suç duyurusunda bulunuldu.
FAİLLERE DOKUNULMADI
DTK soruşturması kapsamında 27 Haziran’da Diyarbakır’daki evinde gözaltına alınan Rojbin Sevil Çetin’in de köpekli işkenceye maruz kaldığı avukatıyla görüşmesiyle ortaya çıktı. İşkenceyi fotoğraflayan avukat hakkında soruşturma başlatılırken, işkencenin faillerine ise herhangi bir işlem yapılmadı. İHD ve TİHV’in yılın ilk 11 ayındaki insan hakları ihlali raporuna göre; kolluk güçlerinin rastgele veya ‘dur’ ihtarına uyulmaması sonucu açılan ateşle 12 sivil öldü, 10 kişi de yaralandı. Ülke içinde PKK güçleri ile Türk ordu birlikleri arasında yaşanan çatışmalarda 49’u sivil 304 kişi, Irak ve Suriye’deki operasyonlarda ise 20’si sivil olmak üzere 228 kişi yaşamını yitirdi.
KAMU GÖREVİNDEN İHRAÇ
Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) en az 130 bin kişi kamu görevinden ihraç edildi. KHK’lara dayanarak, kamu görevinden çıkarılanların sayısı ise 30’bini buldu. Olağanüstü Hal’in (OHAL) kaldırılmasıyla 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 5 maddeyle OHAL’in kalkmasından 3 yıla kadar, kamu görevinden ihraç etme yetkisi hükümete verildi. Bu yetkiye dayanan hükümet, kamu görevinden ihraçları hala sürdürüyor. İhraçlara mahkeme yolunun kapatılmasıyla 7075 sayılı Kanun ile kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, 22 Mayıs 2017’de görevine başladı. Bir yılla sınırlandırılan görevine 4 yıldır devam eden Komisyona bugüne dek 126 bin 300 kişi başvurdu. Bunlardan 110 bin 250’sinin dosyası karara bağlandı. Başvuruların 97 bin 570’i reddedilip, 12 bin 680’i kabul edilirken, 16 bin 50’si inceleniyor.
ÖLDÜKTEN SONRA GÖREVE İADE
KHK’Lerle ihraç edilenler, çeşitli işlerde çalışırken ya da yakalandıkları hastalıklarla baş etmeye çalışırken yaşamını yitirdikten sonra göreve iade edilenler de oldu. 7 Şubat 2017’de 686 sayılı KHK ile ihraç edilen 14 yılık öğretmen Aslan Duman, 14 Nisan 2019’da çalıştığı inşaatın çökmesi sonucu yaşamını yitirdi. Duman, ölümünden bir yıl sonra OHAL Komisyonu tarafından görevine iade etti. Yaşamını yitirdikten sonra Komisyonu tarafından görevine iade edilenlerden biri Büro Emekçileri Sendikası (BES) Diyarbakır Şube Başkanı Ahmet Çoban oldu. Yakalandığı kanser hastalığına 2019’da yenik düşen Çoban, Komisyonu tarafından işine iade edildi.
DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre; 2020 yılının ilk 11 ayında 62 basın çalışanı ve 2 yazar gözaltına alındı, 25 basın çalışanı tutuklandı, 14 basın çalışanı ‘adli kontrol’ şartıyla serbest bırakıldı. Bir haber ajansının ofisi iki kez polis tarafından basıldı. 253 gazeteci ve basın çalışanı haklarında açılan 132 davada yargılandılar. Sonuçlanan davalarda 32 gazeteci toplam 131 yıl 8 ay 22 gün hapis cezası ve 14 bin 660 TL para cezası ile cezalandırıldı. 41 gazeteci hakkında soruşturmalar başlatıldı.
GAZETECİLERE CEZA YAĞDI
Düşünce ve ifade özgürlüğünün vazgeçilmez aracı olan basın üzerindeki baskılar, uluslararası hak örgütlerinin ajandalarında önemli bir yer tuttu. Baskılarda, Kürt basını yine ilk sıralarda yer aldı. Kürt gazetecilere yönelik baskılar “silahlı örgüt üyesi olmak” iddiasıyla yürütüldü ve bu iddiayla cezalara tabi tutuldu. KHK ile kapatılan İMC TV’nin Program Koordinatörü gazeteci Ayşegül Doğan’ın, programında konuk alacağı kişilerle yaptığı telefon görüşmeleri arasında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) yönetici ve üyelerinin bulunması nedeniyle “silahlı örgüt üyesi” olmakla suçlandı. Doğan’ın devam eden davası, 7 Aralık’ta Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesince karara bağlandı. Mahkeme, Doğan’a 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme heyeti, Doğan hakkında yurtdışı yasağıyla birlikte adli kontrol tedbirinin devamına karar verdi. Tutuklu gazeteci ve yazar Ahmet Altan’a bir köşe yazısındaki ifadeleri gerekçe gösterilerek verilen 5 yıl 11 aylık hapis cezası, 3 Ocak’ta onandı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve Altan hakkında yazdığı makale ile “örgüt propagandası yapmak” ve “örgüte ait şiddet içeren eylem ve davranışları meşrulaştırmaya çalışmak” iddiasıyla verilen toplam 5 yıl 11 ay hapis cezası temyize götürüldüğü İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince onandı.
GÖK’E 20 YIL HAPİS İSTEMİ
Kemal Kurkut’un vurulmasını fotoğraflayan Gazeteci Abdurrahman Gök hakkında haber kaynaklarıyla yaptığı telefon görüşmeleri, sosyal medya paylaşımları ve yaptığı haberler gerekçe gösterilerek “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla dava açıldı. Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamenin ilk duruşması 23 Şubat 2021’de görülecek. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından 894 gazetecinin sarı basın kartı 24 Ocak’ta hiçbir gerekçe gösterilmeden iptal edildi. Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, üç günlük suskunluğunun ardından kartların iptal edilmediğini savundu, 894 basın mensubunun kart başvuru süreçlerinin devam ettiğini ileri sürdü. Aradan geçen zamanda gazetecilerin kartları yenilenmiş değil
SİYASETE YÖNELİK BASKILAR
2020 yılının ilk 11 ayında siyasi parti üye ve yöneticisi olan en az 492 kişi gözaltına alındı, en az 144 kişi tutuklandı. HDP milletvekilleri Leyla Güven, Musa Farisoğulları’nın KCK Ana Davası kapsamında aldıkları 6 yıl 3 ay, CHP’li Enis Berberoğlu’nun MİT TIR’ları davasında aldığı 5 yıl 10 ay hapis cezasının Yargıtay’ca onandı. 4 Haziran’da kararın Meclis Genel Kurulu’na taşınmasıyla 3 ismin vekilliği düşürüldü.Kararla birlikte, gözaltına alınan Güven’in cezası mahsup edilerek serbest bırakıldı. Farisoğulları ise kalan cezasının çekmek üzere cezaevine gönderildi. Anayasa Mahkemesi Berberoğlu’nun başvurusunda ‘ihlal’ kararı verirken, HDP’li 2 vekilin başvurusunu ise reddetti. Önceki dönemlerde milletvekilliği yapmış 12 kişi hakkında önceden açılmış davaların görülmesine devam edildi. 64 milletvekili hakkında 260 fezleke hazırlandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kapatılmasını istediği, partinin Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın ise “tümden öldürülmesi gereken haşereler” olarak tanımladığı HDP’li 23 milletvekili hakkında fezleke düzenlendi. Bu dönem Meclise bin 163 fezlekeden 980’i HDP’lilere ait.
HDP’Lİ 4 VEKİLE HAPİS
HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’e, DTK İnan Komisyonu üyeliği ve DTK faaliyetleri nedeniyle yargılandığı Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde ilçede mahsur kalan HDP Milletvekili Remziye Tosun’a “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada 10 yıl hapis cezası verildi.
HDP Ağrı eski Milletvekili Halil Aksoy’un “örgüte üye olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı davada, İstanbul 20’nci Ağır Ceza Mahkemesi 8 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Kararla birlikte Kocaeli Kandra Cezaevi’nde tutuklu bulunan Aksoy’un tahliyesine karar verildi.
Anayasa’da yapılan geçici bir değişiklikle dokunulmazlıklarının kaldırılması sonrası 2016’da gözaltına alınarak tutuklanan HDP’li eski vekil Çağlar Demirel’in “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla yargılandığı Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Aynı mahkeme, İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve eski Genel Başkan Yardımcısı Raci Bilici’ye de DTK faaliyetlerine katıldığı gerekçesiyle 12 Mart’ta 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi.
YARGITAY CEZALARI ONADI
Yargıtay, DTK eşbaşkanlığı görevi nedeniyle Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Aysel Tuğluk’a “örgüt yöneticisi olmak” iddiasıyla verdiği 10 yıl hapis cezasını onadı. Yargıtay, DTK’ye ilişkin ikinci kararı eski eşbaşkan Selma Irmak davasında aldı. Yargıtay, DTK eşbaşkanlığı görevi nedeniyle Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Irmak’a verdiği 10 yıllık hapis cezasını onadı.
LEYLA GÜVEN TUTUKLANDI
Yine Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’e, yürüttüğü siyasi faaliyetler ve konuşmaları nedeniyle hakkında açılan dosyaların birleştirildiği Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde 21 Aralık günü görülen duruşmada 22 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Yargıtay süreci beklenmeden gözaltına alınan Güven cezaevine konuldu.
KÜRTÇEYE DAİR KABÜLSÜZLÜK
Kürtçe üzerindeki baskılar, 2020 yılında da devam etti. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, mahkemelerde Kürtçenin “bilinmeyen dil” olarak nitelemesine 5 Ocak yaptığı “Diyarbakırlı bir anne Kürtçe konuşuyor. Kürtçe konuşuyor ama ‘bilinmeyen bir dil’ ya sen bin yıldır konuşulan bir dile nasıl bilinmeyen dil dersin?” açıklaması ile tepki gösterdi. Ancak Gül’ün bu sözlere nazire yapılırcasına yıl boyu Kürtçeye yönelik yasak ve baskılar sürdü.3 Şubat’ta Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, Kürtçe gazete Xwebûn’un cezaevine girişini “dili anlaşılmadı” diyerek yasakladı.
KHK ile kapatılan Azadiya Welat gazetesinin eski Yazı İşleri Müdürü İsmail Çoban, gazetede yer alan haberler nedeniyle “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılandığı Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava duruşmasında mahkeme başkanının sorularına Kürtçe yanıt verince tutanağa, “anlaşılmayan bir dil” diye geçirildi.
ÇAĞRI MERKEZİNDE 6 DİL VAR KÜRTÇE YOK
Sağlık Bakanlığı Uluslararası Hasta Destek Birimi ve Çağrı Merkezi’nin hizmet verdiği 6 dil arasında Kürtçenin bulunmadığı ortaya çıktı. Ocak ayında ortaya çıkan gelişmeyi HDP’li Semra Güzel, tercümanlık hizmetinin verildiği 6 dil arasında Kürtçenin olmamasını önerge ile Bakan Koca’ya sordu. Bakanlık önergenin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen henüz yanıt vermedi.
KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası İzmir şubeleri çağrısıyla 2015 yılında anadilde eğitim için yapılan eylem nedeniyle 90 kişiye dava açıldı. İzmir 2’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde Ocak ayında sonuçlandırılan davada mahkeme, 90 kişiye ayrı ayrı 5’er ay hapis cezaları verdi.
KÜRTÇE OYUN YASAKLANDI
Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı, Teatra Jîyana Nû’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenmek istenen “Bêrû: Klakson Borizan Birt” oyununu, gösterime saatler kala tüm kapalı ve açık alanlarda yasakladı. Kaymakamlık, yasak kararına “kamu düzenini bozabileceği” gerekçe gösterdi. Oyun daha sonra Urfa Valiliği tarafından da aynı gerekçeyle yasaklandı.
TUTANAĞA ‘X’ OLARAK GEÇTİ
Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri sırasında HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Kürtçenin tutanaklara “bilinmeyen bir dil” olarak geçirildiğini belirtti. Sancar, “Ben Kürtçe konuşsam, tutanaklarda ‘bilinmeyen bir dil olarak’ yer alır” dedi. Meclis Başkanı Mustafa Şentop, bu konuda bir bilgi yanlışının olduğunu ileri sürdü. Şentop, “‘Bilinmeyen dil’ ifadesi hiçbir dil için yazılmıyor” dedi. Bunun üzerine söz alan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Kürtlerin anadili oam Kürtçenin tutanaklara “X” olarak geçtiğini belirterek Kürtçe konuştu. Beştaş’ın konuşması tutanaklara yine “X’ olarak geçirildi.
KAYYIM ATAMALARI DEVAM ETTİ
Olağanüstü Hal uygulamaları sırasında Mahalli İdareler Kanunu’na eklenen bir madde ile önü açılan belediyelere yönelik kayyım atamaları 2020’de de sürdü. Önceki dönem BDP’li 102 belediyeden 96’sına kayyım atanırken, 31 Mart 2019 yerel seçimleri akabinde sürdürülen bu politika ile aralarında Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerinin de olduğu HDP’li 65 belediyeden 59’una kayyım atandı. Kayyım atamalarının yolu, belediye başkanları hakkında yargı eliyle başlatılan soruşturmalarla açıldı. Soruşturmalar sonuçlandırılmadan görevden alınan belediye eşbaşkanları hakkında davalar açıldı. Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanlarının “yürütmenin durdurulması istemiyle” idare mahkemelerinde açtığı davalar ise reddedildi.
MIZRAKLI, ÖZDEMİR VE NAZLIER’E CEZA
Görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’ya, tutuklu yargılandığı davada bir tanığın ifadesi doğrultusunda “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi. Mızraklı’ya bu cezayı karşı istinafa itiraz başvurusu yaptı. Yerine kayyım atanan Sur Belediye Eşbaşkanı Cemal Özdemir’e de “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Kocaköy İlçe Belediyesi Eşbaşkanı Rojda Nazlıer’e Diyarbakır 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla 9 yıl hapis cezası verildi. Yerlerine kayyım atanan diğer belediye başkanları hakkındaki davalar ise sürüyor.
SİVİLLERİ YARALAMA VE ÖLDÜRME
İHD’nin raporlarına göre, 11 ayında kolluk güçlerinin yargısız infaz, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş sonucu 12 kişinin yaşamını yitirdi, 10 kişi de yaralandı.
ÖLDÜRÜP CENAZESİNİ YERDE BIRAKTILAR
Hakkari Yüksekova ilçesine bağlı Esendere Beldesi Awyan (Duranlar) köyünde 31 Ekim günü operasyona çıkan askerler 63 yaşındaki Şerali Dereli’yi öldürdü. Dereli’nin cenazesi yakınlarına izin verilmemesi nedeniyle ancak 6 saat bulunduğu yerden alınabildi.
16 YAŞINDAKİ GENCİ SIRTINDAN VURDULAR
Yine Hakkari’nin Derecik ilçesi Yeşilova (İsyan) köyünde yaşayan 16 yaşındaki Özcan Erbaş, 1 Aralık günü askerlerce sırtında vurularak öldürüldü. Hakkari Valiliği, olaya dair “askerlerin havaya ateş açtığı” açıklaması yaptı. Olaya ilişkin 11 asker hakkında “taksirle adam öldürmek”ten soruşturma açıldı. ynı tarihlerde sınır hattında 3 İranlı Kürt olmak üzere 4 kişinin daha askerler tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.
Hakkari’de 2 Aralık günü G.K. isimli bir polis, trafikte tartıştığı Remzi Duman ve Metin Öztunç’u silahıyla ayağından vurarak yaraladı. Hakkari Valiliği yaptığı açıklamada polisin “fiziki şiddet” üzerine “tehlike arz etmeyecek” şekilde ateş ettiğini savundu.
OĞLUNUN KEMİKLERİ KARGOYLA TESLİM EDİLDİ
Dersim’e bağlı Xelesor tepesinde yaşanan bir çatışmada yaşamını yitiren Agit İpek’in cenazesi, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Diyarbakır’da yaşayan ailesine PTT yoluyla koli içerisinde gönderildi.
261 CENAZE KALDIRIMA GÖMÜLDÜ
Bitlis’te bulunan Garzan Mezarlığı’ndan 19 Aralık 2017 tarihinde çıkarılan 261 cenazenin, Kilyos Mezarlığı’ndaki kaldırıma kazılan 18 mezara plastik kutular içerisinde üst üste defnedildiği ortaya çıktı. Hükümetin Kürt yurttaşların hak taleplerinin bastırılmasında izlediği milliyetçi, saldırgan tutum ırkı saldırılara da zemin hazırladı. İHD verilerine göre; yılın ilk 10 ayında 14 ırkçı saldırıda 7 kişi yaşamını yitirdi, 32 kişi yaralandı. TİHV’e göre ise, son 11 ayda Kürtlere yönelik ırkçı ve nefret içerikli 9 ayrı saldırı sonucu 2 kişi yaşamını yitirdi, 7 kişi yaralandı.
KÜRTÇE MÜZİK DİNLEDİĞİ İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
İHD raporlarına yansıyan cinayetlerden biri, 1 Haziran akşamı Ankara’nın Etimesgut ilçesinde Kürtçe müzik dinlediği için kalbinden bıçaklanan 20 yaşındaki Barış Çakan’dı. Görgü tanıklarının anlatımlarına rağmen Ankara Valisi, olayın Kürtçe müzik değil, ezan okunması yüzünden çıktığını ileri sürdü. Çakan’ın cinayet zanlısı üç saldırgan çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.
SAKARYA’DA MEVSİMLİK İŞÇİLERE SALDIRI
Mardin’in Mazıdağı İlçesi’nden Sakarya’ya giden 16 fındık işçisi, 4 Eylül sabahı işveren ve köylülerin saldırısına uğradı. Tepkiler karşısında açıklama yapan Sakarya Valiliği, olayın iş anlaşmazlığı yüzünden çıktığını savundu. Gözaltına alınan iki saldırgan daha sonra serbest bırakıldı.
Yine Afyon’un Dinar ilçesine çalışmaya giden Ercişli inşaat işçilerine 13 Eylül’de silahlı saldırıda bulunuldu. İşçilerden Özkan Tokay yaşamını yitirirken, Fırat T. ve Emrah Ö. isimli işçiler yaralandı.
CEZAEVLERİ
Hak ihlallerinin tavan yaptığı yerlerden biri ise cezaevleri oldu. Tutuklu ve hükümlülere yönelik kötü muamele ve hak gaspları Adalet Bakanlığının verilerine de yansıdı. Bakanlık verilerine göre 1 Ekim 2019 – 19 Haziran 2020 tarihleri arasında 396 mahpus işkence ve farklı kötü muameleler maruz kaldığı gerekçesiyle başvuru yaptı. Cezaevlerinde başlanan açlık grevleri ve ölüm oruçları sonucunda bu yıl içerisinde 4 kişi yaşamını yitirdi.
ADALET TALEP EDERKEN CAN VERDİLER
Haklarında açılan davalar nedeniyle tutuklanan Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek, Savcı Mehmet Selim Kiraz davasında müebbet cezası verilen Mustafa Kocak ile Avukat Ebru Timtik, adil yargılanma talebiyle başlattıkları ölüm oruçlarında yaşamlarını yitirdi. Bölek, ölüm orucunun 288’inci günü olan 4 Nisan’da; Gökçek ölüm orucunun 323’üncü günü olan 7 Mayıs’ta; Avukat Ebru Timtik ölüm orucunun 238’inci günü olan 7 Ağustos’ta; Mustafa Koçak ise ölüm orucunun 297’nci günü olan 24 Nisan’da yaşamını yitirdi.
‘CEZASIZLIK’ POLİTİKASI
Yıl içerisinde en çok tartışma konusu olan başlıklardan bir diğeri, kolluk güçlerinin karıştıkları suçlarda korunması ve haklarındaki yargılama süreçlerinin isteksiz yürütülmesi oldu.
KEMAL KURKUT DAVASINDA BERAAT
Üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un 2017 yılında Diyarbakır’daki Newroz kutlaması sırasında öldürülmesine ilişkin polis memuru Yakup Ş. hakkında “olası kastla adam öldürmek”ten müebbet hapis istemiyle açılan davanın son duruşması 7 Kasım’da görüldü. Savcının “bilinçli taksirle öldürmek”ten cezalandırılmasını istediği sanık hakkında mahkeme, “üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden kesin delil bulunmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verdi.
TAHİR ELÇİ CİNAYETİ
28 Kasım 2015 günü katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili yürütülen soruşturma 5 yıl sonra tamamlandı Hazırlanan iddianamede, sanık polisler S.T., M.S ve F.T’nin “bilinçli taksirle öldürmeye sebebiyet verme” suçundan ayrı ayrı 2 yıldan 6 yıla kadar değişen hapsi istendi. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce iki polisin öldürülmesi ile birleştirilen dava dosyasına dair 21 Ekim’de görülen ilk duruşmada avukatlar mahkeme heyeti hakkında ‘reddi hakim’ talebinde bulundu. Başvuruya dair karar henüz verilmiş değil.
AKP’LİLERCE ÖLDÜRÜLEN ŞENYAŞAR AİLESİ
Urfa Suruç’ta 2018 genel seçimleri öncesi AKP’li Milletvekili İbrahim Yıldız ve yakınlarının saldırısına maruz kalan Şenyaşar ailesinden baba Esvet Şenyaşar ve oğulları Celal ile Adil’in öldürülmesi olayına ilişkin iddianame 2019 Aralık ayında hazırlandı. AKP’li Yıldız’ın ağabeyi Mehmet Şah Yıldız’ın da yaşamı yitirdiği olaya ilişkin iddianame, Urfa 7’nci Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede, Fadıl Şenyaşar için “kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 8 kez “kasten öldürmeye teşebbüs”ten 104 ile 160 yıl arası değişen hapis cezası istenirken, Enver Yıldız hakkında ise “ağır tahrik ile öldürmek”ten 12 yıla kadar hapis cezası istendi.Güvenlik gerekçesiyle Malatya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşınan davada mütalaada 4’üncü duruşmada verildi. Görülen yargılamadan adil karar çıkmayacağını düşünen anne Emine ve oğlu Ferit Şenyaşar, 16 Aralık’ta AKP Urfa İl Örgütü binası önünde “adalet” talebiyle” oturma eylemi başlattı. Gözaltına alınan anne-oğul, ‘adli tedbir kontrolü’ kapsamında serbest bırakıldı.
UZMAN ÇAVUŞUN TECAVÜZÜNDEN SONRA İNTİHAR
Batman’ın Beşiri ilçesinde 16 Temmuz’da intihar girişiminde bulunan 17 yaşındaki İpek Er’in Uzman Çavuş Musa Orhan’ın defalarca tecavüzüne uğradığı ortaya çıktı. Er’in daha önce hakkında suç duyurusunda bulunduğu uzman çavuş, ancak tepkiler sonucu gözaltına alınıp, “nitelikli cinsel istismar” suçundan çıkarıldığı hakimlikçe adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı. İpek Er’in 18 Ağustos’ta hayatını kaybetmesi ardından büyütyen tepkiler üzerine tutuklanan uzman çavuş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisine yönelik desteği ile 7 gün sonra tahliye edildi. 16 Ekim’de görüşen ilk duruşma Orhan’ın tutuklu yargılanması yönündeki talepler yine reddedildi.
HELİN ŞEN’İN ÖLDÜRÜLMESİ
Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde ilan edilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği 12 Ekim 2015’te ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in Kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu öldürülmesi nedeniyle polis Abdullah E. hakkında, “taksirle ölüme neden olmak” suçundan 5 yıl sonra iddianame hazırlandı. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesince yargılanan polis Abdullah E.’nin 4’üncü duruşmasında soruşturma sürecinde Valilik’ten izin alınmadığı gerekçesiyle yargılama durduruldu. Avukatların durdurma kararına yaptıkları itiraz ise Diyarbakır 2’nci Ağır Ceza Mahkemesince reddedildi.
TEPKİ ÇEKEN YASAL DÜZENLEMELER
AKP-MHP ittifakı, otoriter rejim inşası eleştirileri yapılan bir dizi yasal düzenlemeye de imza attı. Bunlardan biri, çarşı ve mahalle bekçilerinin yetkilerinin genişletilmesi oldu. Bekçilere kimlik sorma, gözaltına alma ve silah kullanma yetkisine veren kanun teklifi, 11 Haziran’da CHP, HDP ve İYİ Parti’nin muhalefetine rağmen AKP-MHP oylarıyla Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilip, yasalaştı.
ÇOKLU BARO
AKP ve MHP’nin otoriter rejim inşasına karşı direnç gösteren meslek odaları da hedefteydi. “Çoklu baro”ların kurulması için adım atan hükümet, baroların ve siyasi partilerin yargıyı etki altına alacağı ve yargı bağımsızlığı zedeleyeceği karşı çıkışına rağmen geri adım atmadı. 5 binden fazla avukat bulunan illerde en az 2 bin avukatla bir baro kurulabilme yetkisi veren çoklu baro tasarısı, 11 Temmuz’da AKP-MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Yasa, 2 Eylül’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kamuda görev yapan avukatların da baroya kayıt olmasına olanak tanıyan yasadan sonra 30 Eylül’de İstanbul’da 2 No’lu Baro kuruldu.
CHP’nin hem bekçilere geniş yetki veren yasanın hem de çoklu baro yasasının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu. Mahkeme her iki başvuruyu da reddetti.
AF DÜZENLEMESİ
Kamuoyunun tepkisine neden olan bir diğer düzenleme ise, Devlet Bahçeli’nin “dava arkadaşım” dediği, cinayet, yaralama, gasp ve organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş Alaattin Çakıcı’nın da koronavirüs gerekçesiyle cezaevinden salıverildiği af düzenlemesi oldu.
AKP-MHP’nin siyasi tutukluların kapsam dışında tutulduğu “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi, muhalefetin itirazlarına rağmen 14 Nisan’da iki partinin oylarıyla Meclis’ten geçerek yasalaştı.
Düzenlemeden faydalandırılmayan cezaevlerindeki 604’ü ağır bin 605 hasta tutukludan 21’i yıl içinde yaşamını yitirdi.
ÜST MAHKEMELERİN KARARININ TANINMAMASI
AKP-MHP iktidar ortaklığında, 2020 yılında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının yerel mahkemeler tarafından kabul edilmemesi de yıla damgasını vuran gelişmelerden oldu. HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklandığı “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılandığı dava jet hızıyla sonuçlanırken, AİHM davanın siyasi saiklerle açıldığını ve tutuklamanın hak ihlali olduğu yönünde 2019’da karar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz” yorumundan sonra mahkemeler harekete geçti.
AİHM’in ihlal kararı verdiği ve tutuklu bulunduğu davadan, cezasının infazı tamamlanan Demirtaş’ın tahliye edilmesi yerine, hukukçuların “kanuna karşı hülle yolu” olarak tanımladığı bir yola başvuruldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, cezasının infazı tamamlanan Demirtaş’ın serbest kalmaması için hakkında 6-8 Kobanê olayları soruşturması nedeniyle tutuklama istemiyle mahkemeye sevk etti, Demirtaş 20 Eylül 2019’da tutuklandı. Demirtaş davası, Türkiye’nin AİHM’de 18’inci maddeden mahkum olduğu ve aynı zamanda AİHM kararını uygulamadığı ilk dava oldu.
DEMİRTAŞ KARARI KAVALA’YA UYGULANDI
AİHM’in Demirtaş kararına karşı bulduğu “çözüm”, 2020’de adeta bir içtihada dönüştü. AİHM’in 18’inci maddeden Türkiye’yi mahkum ettiği ve Türkiye’nin kararı uygulamadığı ikinci karar ise Osman Kava kararı oldu. Osman Kavala ihlal kararında da Demirtaş’taki “formül” uygulandı.AHİM, Gezi olaylarını finanse etmek suçlamasıyla 2017’de tutuklanan Kavala’nın siyasi saiklerle tutuklandığı karar vererek, serbest bırakılmasını istedi. 10 Aralık’ta 2019’da verilen karar, sonrası Türkiye Tıpkı Demirtaş kararında olduğu gibi yasal olarak savunma yapacağı süre boyunca Kavala’yı tahliye etmedi. Kavala, tutuklu davadan beraat edince tahliyesine fırsat verilmeden, İstanbul 10’uncu Sulh Ceza Hakimliği tarafından 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasında, “casusluk” suçundan 9 Mart’ta tutuklama kararı verildi.
İlk derece mahkemeler “hülle yoluyla” AİHM kararını uygulamazken, Anayasa Mahkemesi de ilk defa doğrudan yerel mahkemelerin AİHM kararını uygulamaması yönünde karar aldı. Mahkeme, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Vergi Mahkemesi Hakimi Yıldırım Turan tutuklanmasında “kişi hürriyeti ve güvenliğinin” ihlali kararının yerel mahkeme tarafından sonuçlarının ortadan kaldırılmamasını haklı buldu. Anayasa Mahkemesi, kararının “ilk derece mahkemelerinin AİHM’den, iç hukuku daha iyi bilmesi” olarak açıkladı.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu karar, kısa sürede yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararı uygulamayacağını bildirmesiyle kendisine döndü.
İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Ekim’de Anayasa Mahkemesi’nin, CHP’li Enis Berberoğlu’nun MIT TIR’ları davasından verdiği ihlal kararını tanımadı. İlk derece mahkeme, 5 yıl 10 ay hapis cezası alan ve milletvekilliği düşürülen CHP’li Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanma talebini “yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına” karar verdi.
AİHM BÜYÜK DAİRE’NİN DEMİRTAŞ KARARI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuna ilişkin kararını 22 Aralık’ta açıkladı. AİHM, Demirtaş’ın tutukluğunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin beş maddesini ihlal ettiğine ve Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiğine karar verdi. Bu kararın, sadece Demirtaş için değil tüm tutuklu siyasetçiler için emsal olduğu kaydediliyor. İçtihat niteliğinde olan, AİHM’nin bütün dairelerini ve devleti bağlayan bu karara ilişkin AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Bu karar bizi bağlamaz” dedi. Gözler, bugüne kadar Saray’dan gelen talimata göre hareket eden yargının Demirtaş hakkında vereceği karara çevrildi.
MA