Montreux Boğazlar Sözleşmesi ve cemaat evine giden Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı ile ilgili tartışmalara ilişkin bir bildiri kaleme alan 103 emekli amirali “Hükümete muhtıra vermek” ile suçlayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, emekli amirallerin bütün emeklilik haklarından mahrum edilmelerini ve rütbelerinin sökülmesini istedi. Ancak, Bahçeli’nin 2004 yılında, dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesine ve TSK’de görevli generallere hitaben “Hükümeti uyarın” şeklinde bir mektup yazdığı ortaya çıktı.
Hürriyet gazetesinden Kadir Ercan imzasını taşıyan 2 Ağustos 2004 tarihli habere göre, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerinin tahliye edilmelerinden dört gün sonra, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutanı Halil İbrahim Fırtına’nın da içlerinde olduğu 313 generale hitaben bir mektup kaleme aldı. Mektup, ilk kez tarihe bir siyasi parti genel başkanının komutanları “hükümete uyarın” şeklinde bir ifadede bulunması ile tarihe geçerken, Bahçeli, mektubunda komutanlara hitaben “Tarihi görev” çağrısı da yaptı.
Dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır imzasıyla komutanlara gönderilen mektupta, generallerin hükümete “haddini bildirmesi” isteniyor, AKP de “bölücülere alan açmak” ile suçlanıyordu.
Bahçeli’nin mektubundan öne çıkan ifadeler şöyleydi:
“Son günlerde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin milli birliğini ve bütünlüğünü hedef alan bazı çevrelerin ülkeyi tehlikeli bir gerginlik ortamına sürüklemek istediklerini göstermektedir. İhanet provaları ve nümayişlerle yeni tahrikler için zemin arayışına girilmiştir…
AKP Hükümetinin içine düştüğü teslimiyet ve aczden güç ve cesaret alan bu iç ve dış tahriklerin iç bünyemizi kemirmesine ve Türkiye’nin ufkunun karartılmasına asla izin verilmemelidir…
AKP iktidarı kendisiyle birlikte Türkiye’yi de bir felakete sürükleyecek bu tehlikeli yolda ısrar ederse bu durumun çok ağır olacak vebalini tarih önünde taşımak durumunda kalacak ve mahşeri vicdanına mahkum olacaktır. Bölücü terör örgütüne yardım ve yataklıktan mahkum olan ve PKK bağlantılı faaliyetleri nedeniyle kapatılan bir siyasi partiye mensup eski milletvekillerinin tahliyesi, yeni tahriklerin sahneye konulması için siyasi bir gövde gösterisine dönüştürülmüştür…
PKK’nın siyasallaşması hedefinin adım adım gerçekleştirilmesini, Türkiye politikasının merkezi haline getiren AB, bu mahkumların serbest bırakılması için bugüne kadar her türlü zorlamayı yapmış, her yola tevessül etmiştir… AKP, bu süreçte kendisine verilen görevi büyük bir sadakatle ifa etmiştir. İlk adım olarak AB İnsah Hakları Mahkemesi’ni Türk milli hukuk sisteminin üzerinde yüksek temyiz mahkemesi haline getirmiştir…
Ne hazindir ki basınımızın bir bölümü de bu koroya katılmıştır… AB’nin himayesi ve vesayeti altında Türkiye’de yeni tahrik ve nifak tohumlarını atılmasında yeni bir zemin kazanılmıştır. AB’ye her bakımdan teslim olan AKP iktidarı ne acıdır ki Türkiye’yi AB birliğine taşımakta bölücü heveslere umut bağlamış, bundan medet umar hale düşmüştür.
AKP iktidarına bu konuda hakim olan anlayış, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi çok zor günlerin beklediğinin habercisidir. Bölücü terörün, Türkiye’nin AB üyelik sürecini kendi siyasi hedeflerine hizmet edecek bir araç olarak gördüğü, ve siyasi stratejisinin AB’nin Türkiye’den talepleriyle örtüştüğü, kimsenin inkar edemeyeceği gerçeklerdir… Herkes haddini bilmeli, rüzgar ekenin fırtına biçeceğini aklından hiç çıkarmamalıdır. Bu vatan sahipsiz değildir…”
ŞANDIR: AMACIMIZ DARBE DEĞİL
Mektubun kamuoyunda bir muhtıra çağrısı olarak değerlendirilmesi ve gördüğü tepkilerin ardından, dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, amaçlarının bir darbe değil, hükümetin içte ve dışta verdiği tavizlere karşı bir uyarı olduğunu öne sürdü. Şandır, mektubu komutanların dışında, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e ve diğer devlet ricaline de gönderdiklerini söyledi.
HABER MERKEZİ