Politika gazetesinin 82.sayısı “Akıl tutulmasını tedavi etmek” başyazısı ile çıktı. Hem dünyada hem de bölgemizde, 2023 seçimlerinin de yaklaşmasıyla şiddetlenen çelişkiler ve rekabetin yarattığı sorunlar ve sınıf siyaseti açısından yarattığı olanakların ele alındığı bu sayının başyazısında da iktidarın hem içerde hem de dışarda dört koldan saldırılarına devam ederek, kamu kaynaklarının savaşa yatırıldığına dikkat çekiliyor. Sermaye çevrelerinin en geniş kesimleri kendi çıkarlarına alet edebilmek için milli ve dini duyguları istismar eden AKP-MHP Saray rejimini desteklediğinin vurgulandığı yazıda “Bu gidişata son vermenin tek yolu, emek, barış, demokrasi, özgürlük ve sosyalizm güçlerinin akıllı politik taktikler ve net bir devrimci strateji ile yığınları harekete geçirmeleridir,” denmektedir.
Kemal Atakan tarafından kaleme alınan “İmamoğlu Vakası ve Devrimci Mücadele” başlıklı yazıda ise, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen cezanın ne anlama geldiğini Cumhurbaşkanlığı seçimi ile bağlantılı olarak ele alarak, verilen kararın RTE tarafından olası bir adayın yargı yoluyla ekarte edilmesi olduğuna dikkat çekilmektedir. Atakan, İBB seçimlerinin ilçeleri kapsamayacak şekilde yenilenmiş olmasını anımsatarak, bu konuda CHP’nin ısrarcı olmamasının arkasında pazarlıkçı bir yaklaşım olduğu intibaını uyandırdığını belirterek, AKP-MHP Saray Rejimine son vermek için burjuva muhalefeti de dahil en geniş siyasal ve toplumsal güçlerin iş birliği belirleyici olacağı savunulmaktadır. Atakan, “Burjuva anlamda dahi olsa gerçekleşecek görece değişimler, devrimci mücadelenin gelişmesi için yeni olanaklar yaratacaktır” demektedir.
Cemil Aksu’nun yazdığı “CHP’nin İkinci Yüzyıla Çağrısı” başlıklı yazıda ise, CHP’nin 3 Aralık’ta yeni ekonomi kurmaylarıyla “İkinci Yüzyıla Çağrı” projesinin ekonomik vizyonun değerlendiriliyor. Vizyon konuşmalarında “temiz enerji”, “temiz üretim”, “temiz fonlar”, “temiz sermaye”, “temiz toplum” kavramlarının en fazla tekrarlanan kavramlar olduğuna dikkat çeken Aksu, küresel sermayenin temsilcisi olan Jeremy Rifkin, Daren Acemoğlu ve diğer ekonomi kurmayları tarafından açıklanan politikaların halkın sorunlarını çözmekten çok sermayeye yeni yatırım alanları açmayı ve doğanın daha derin bir sömürüsünü öngördüğünü vurguluyor.
“Siyasi Mücadele Seçimlere Endeksli Değildir” başlıklı yazıda ise Halit Erdem, sadece “toplumun rahat bir nefes alması umuduyla” bir ittifakın desteklenmesinin hayal kırıklıklarıyla sonuçlanabileceğini tarihsel örnekleri ile ele almaktadır. Erdem, bu açıdan bir umut yaratan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın politik talepler etrafında yerellerde örgütlenmesinin sağlanmasının gerekliliğini savunmaktadır. EÖİ ile diğer muhalefet bloku arasında uzlaşmaların olmasının demokratik ortamın gelişmesi açısından önemli olduğunu savunan Erdem, “gerçek başarı, büyük toplumsal değişimleri yaratacak dinamiklerin öncülüğünde, onların çabasıyla olacağı kesindir” demektedir.
Armağan Barışgül de “İttifaklar ve Saha Çalışması” yazısında, siyaset arenasını dolduran ittifakların arasında kararsızlık yaşayanların ikna edilmesi için Sol, devrimci ve sosyalist örgütler tek bir ittifakta birleşmesi gerektiğine işaret ediliyor. Barışgül’e göre, bu birlik sayesinde sol, saha çalışmaları ile halkın nabzının tutularak onların “sesi, gözü ve yumruğu” olabilir.
Politika gazetesinin bu sayısında, CHP’nin türban konusunda yasal düzenleme yapılması önerisi ile birlikte bir kez daha alevlenen laiklik sorunu etrafında Türkiye’deki İslamcılık, laik-şeriatçı gerilimi konuları üzerine Emek ve Adalet Platformu üyelerinden Mustafa Emin Büyükcoşkun ile yapılan röportaja yer verilmiş. Homojen bir “Müslüman” kitlesi olmadığına dikkat çeken Büyükcoşkun, kendilerinin sınıfsal ayrımları esas alan bir yerden toplumsal sorunlara yaklaştıklarını belirtiyor. İktidar ve tarikatlar şahsında yaşanan çürüme alametlerinin de onların sınıfsal karakterinden bağımsız olmadığını savunan Büyükcoşkun, “Türkiye’nin ve solun sorunu laiklik değil, nasıl bir İslam tahayyülü ile ilişkileneceğidir” diyor.
“Pentagon’un Yeni Ölüm Makinesi” başlıklı yazıda iktisatçı Mustafa Durmuş, ABD’nin “hayalet uçak” adını verdiği B-21Raider model uçakların üretiminin başlandığı haberi üzerinden başta ABD olmak üzere tüm dünyada savaş yatırımlarının arttığını demokrasinin ise hızla gerilediğine işaret ediyor. Türkiye de 20 ülke arasında yaklaşık 16 milyar dolarlık bir askeri harcama ile 17’nci sırada yer aldığını ifade eden Durmuş, 1930’larda, 1960’larda ve 1970’lerde Dünya otokratlaşma evrelerinden geçtiğini ama insanların bu durumu tersine çevirmeyi de başarabildiğini, bunun yeniden başarılarak şiddet, otokrasi, savaş çabaları geriletilebileceğini savunuyor.
Artan küresel emperyalist rekabet ortamının küresel savaş olasılığını daha da arttırdığına dikkat çeken Murat Çakır, “Birleş(eme)miş Milletler -21. Yüzyıl’da BM-Şartı ve jeopolitik gerçeklik” başlıklı yazıda emperyalist ülkeler tarafından BM Şartı’nın fiilen ortadan kaldırıldığını, Birleşmiş Milletler Örgütü’nün en yüksek organı olan Genel Kurulun herhangi bir belirleyici otoritesinin kalmadığının altını çizmektedir. Belirleyici karar verme mekanizması BM Güvenlik Konseyi’nin elinde olduğunu belirten Çakır, BM’nin emperyalist saldırganlık, savaşlar ve işgaller için araçsallaştırıldığını belirtmektedir. Çakır, buna karşı komünistlerin barış hareketlerinin geliştirilmesi için çalışırken aynı zamanda dünya nüfusunun ezici çoğunluğunu temsil eden ülkelerin Birleşmiş Milletler Örgütü’ne yönelik reform taleplerine sahip çıkmak, daha ileri talepler sunmak durumunda olduklarına işaret etmektedir.
Mehmet Demir tarafından kaleme alınan “Rojava: Bir Devrimin Kaderi” başlıklı yazıda ise, Türkiye’nin Rojava’yı işgal etmek için yaptığı planlar ele alınmaktadır. TC’nin saldırıları ile kadınların ve halkların elde ettikleri kazanımları, özgürlükleri ve insanca yaşamaları tehlike altında ve yok edilmek istediğine işaret edilen yazıda, Demokrasi tarafındayım diyen herkes Rojava’ya sahip çıkarak, Kürtlerle dayanışma içerisine girmesi gerektiği savunulmaktadır.
Politika gazetesinin bu sayısında ayrıca avukat İsmail Duygulu’nun “Çocuk Hakları üzerine” yazısına yer veriliyor. Yazıda çocuk haklarının içeriği ve bunların uygulamada karşılaşılan sorunlar etraflıca ele alınmaktadır. Özellikle tarikat yurtlarında yaşanan cinsel saldırılar ve çocuk işçilik ile sıkça gündeme gelen çocuk haklarının kapsamı ve neler yapılması gerektiği ele alınıyor yazıda.
Doktor Levent Uygur ise “Kapitalizm’de Halk Sağlığı (mı)?” başlıklı yazı dizisinin ilkinde, kapitalist toplumda “halk sağlığı” anlayışının gelişimini, bu alandaki farklı yaklaşımları ele alıyor. Halk sağlığının Marksizm öncesinde halk sağlığı öncülerinden sayılan Edvvin Chadwick, John Simon ve Rudolf Virchow’ın çalışmaları değerlendiriliyor.
Politika gazetesinin 67. Sayısından itibaren devam eden Sinan Dervişoğlu’nun Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin gelişmesi ve sonrasında yozlaşarak yıkılması üzerine araştırma yazı dizisinin bu bölümünde Gorbaçov dönemindeki Glasnost ve Perestroyka politikaları inceleniyor.
Orhan Demirbağ “Yasallık Dediğin Ne ki?” yazısında Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin tasfiyesi ile TKP’nin tasfiye girişimleri arasında paralellik kurarak, Mustafa Hayrullahoğlu nezdinde likidatörlerin başını çekenlerin bazı yaklaşımlarının eleştirisini yapıyor.
Politika gazetesinin bu sayısından TKP Merkez Komitesi’nin Arif Oğraş’ın vefatına ilişkin açıklaması da yer alıyor.
Politika gazetesini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
http://www.politikagazetesi.org/sites/default/files/20221228%20.pdf
HABER MERKEZİ
